İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, İstanbul'un da aralarında bulunduğu 14 ilden diri fay geçmediğini açıkladı. Buna rağmen çevresinden geçen faylardan kaynaklı olası depremde nüfus yoğunluğunun fazla olduğu İstanbul'da depremin bilançosunun ağır sonuçlara yol açabileceğini de kaydeden Sözbilir, "Biz yıkmazsak deprem yıkacak" dedi.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, DAUM tarafından yapılan son araştırmayı aktardı. Türkiye genelinde İstanbul dahil 14 ilde diri fay bulunmadığını belirten Prof. Dr. Sözbilir, diri fay anlamında en zengin ilin ise Afyonkarahisar olduğunu kaydetti. DAUM araştırmasında, 'Türkiye diri fay veri tabanı'nı kullandıklarını belirten Sözbilir, "Bu veri tabanına göre Türkiye'deki 14 ilin içinden diri fay geçmiyor. Bu illerde bir deprem olduğunda dolaylı olarak etrafındaki faylardan etkilenecek. Bu illerimiz Artvin, Bartın, Bayburt, Edirne, Giresun, Gümüşhane, İstanbul, Kilis, Kırklareli, Mardin, Ordu, Rize, Sinop ve Trabzon. Doğu Karadeniz, diri fayın geçmediği bir bölge. Güneydoğu Anadolu'da da bazı yerler aynı şekilde. Mesela; içinde diri fayın geçmediği il olarak bilinen Konya'da diri faylar kırmızı çizgilerle çizilmiş durumda. Dolayısıyla içinden diri fay geçen iller doğal olarak riskli iller sınıfında değerlendirilebilir. Bu anlamda ülkede diri fay anlamında en zengin il 32 fayla Afyonkarahisar" diye konuştu.
Riskli iller
İstanbul'un içinden diri fayın geçmediğini kaydeden Prof. Dr. Sözbilir, "İstanbul yerleşim yerinden diri fay geçmeyen bir il ancak güneyinden, denizin içinden geçen fay nedeniyle deprem tehlikesi olan bir il. Deprem riski olarak değerlendirildiğinde İstanbul, Türkiye'nin en riskli ili olarak değerlendiriliyor; çünkü nüfus yoğunluğu çok fazla. Tabi bu şekilde Manisa, İzmir yine deprem riski yüksek olan iller arasında; çünkü bu illerdeki faylar uzun yıllardır deprem üretmiyor. Aydın ve Muğla'da aynı şekilde deprem riski yüksek kentler" dedi.
"Biz yıkmazsak deprem yıkacak"
Riskleri azaltmak için nelerin yapılabileceğini değerlendiren Prof. Dr. Sözbilir, "Her depremden sonra başlatılıyor. Kentsel dönüşüm çalışmaları, doğal afet tabanlı yapılaşmayla birlikte devreye girdi. Dikey yöndeki yapılaşmalardan sakınmak gerekiyor. Özellikle 1999 yılı öncesi binaların çok iyi incelenmesi, depreme dayanıksız olanların bir an önce de yıkılması gerekiyor. Biz yıkmazsak zaten deprem onları yıkacak" diye konuştu.
Olası deprem büyüklükleri
Türkiye ölçeğine göre, 1939 Erzincan depremiyle başlayan deprem silsilesinin bulunduğunu da belirten Prof. Dr. Sözbilir, "Bu depremler düşünüldüğünde 7.9'u aşacak depremler değil. Türkiye'de en büyük deprem 7.9 olarak belgelenmiş durumda dolayısıyla diğer faylarda 7.9'a varan bir büyüklük gözükmüyor. Özellikle güney kesimlerinde 7.5'e varan depremler söz konusu. Batıda 7.2 büyüklüğündeki depremlerin yoğunluğu söz konusu. Kuzeye çıktığımızda ise 7.6, 7.7'ye varan depremler de beklenebiliyor" dedi.