Sağlık

Prof. Dr. Ceyhan: Her yıl 14 binin üzerinde çocuğu sadece aşı yapmadığımız için kaybedebiliriz

"Bunların birçoğunun sonucu Koronavirüst'en daha kötü olabilir"

28 Nisan 2020 10:38

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yeni tip Koronavirüs salgını sürecinde aşının öneminin bir kez daha anlaşıldığını söyledi. Prof. Dr. Ceyhan, "13 hastalığa karşı çocukları, devlet tarafından bir aşı şemasıyla aşılıyoruz. Bu aşıları kullanmayı bırakırsak, bunların içerisinden en az 5 tanesi bundan daha kötü salgın yapabilir. Her yıl 14 binin üzerinde çocuğu sadece aşı yapmadığımız için kaybedebiliriz" dedi.

Prof. Dr. Mehmet CeyhanKoronavirüs salgını kontrol altına alınsa dahi etkili bir aşı bulunmaz ve uygulanmaz ise diken üstünde olunacağını belirterek, aşının önemine dikkat çekti. Ceyhan, "Bu virüs dünyadan kaybolana kadar belli kurallara dikkat edeceğiz. 1,5 metreden daha fazla yaklaşamayacağız birbirimize, kontrolsüz kalabalıklara giremeyeceğiz. Buna girmemizi sağlayacak tek faktör var, o da aşı. 13 hastalığa karşı çocukları, Türkiye'de devlet tarafından bir aşı şemasıyla aşılıyoruz. Bu kullandığımız aşıları kullanmayı bırakırsak, bunların içerisinden en az 5 tanesi bundan daha kötü salgın yapabilir. Verem, kızamık, suçiçeği gibi salgın yapma potansiyeli olan mikroplar da var. Bunları görmememizin ya da az görmemizin tek nedeni aşı. Şu anda aşılamayı ülke olarak bırakırsak, 5-6 sene aşılamanın etkisi devam eder; ama ondan sonra her yıl 14 binin üzerinde çocuğu sadece aşı yapmadığımız için kaybedebiliriz. Dünyadaki rakam 2,5 milyon olur. Aşı dünyada insanın hayatını etkileyen en önemli buluştur" diye konuştu.

Sadece virüs değil bakterilerin de salgına neden olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Ceyhan, "BCG aşısı var, verem; dünyada BCG aşısı ile kontrol altına alınabildi. Türkiye, 1957-1958'de çok büyük bir mücadele verdi. Sürekli aşı yaparak, bularak sonunda bu noktaya gelebildik. Onun dışında menenjit var. Şuanda menenjitin üç tane etkeni var, ikisine karşı devlet tarafından iki farklı aşı yapılıyor. Menenjit vakalarımız son derece azaldı. Suçiçeği, hepatitler, aşıya başlıyorsunuz hemen 2-3 sene sonra vakaların dörtte birine, beşte birine düştüğünü, bir süre sonra kaybolduğunu görüyoruz. Difteri bizim toplumumuzda çok ölümlere neden oluyormuş. Biz aşı sayesinde son 20 yılda sadece 2013'te bir vaka gördük. Hemen onun da etrafını, ailesini aşılayarak kontrol altına aldık. Bunların birçoğunun sonucu Koronavirüst'en daha kötü olabilir" görüşünü savundu. 

Koronavirüs'ün grip sezonunda başladığını ve ikisinin belirtilerini ayırt etmenin bazen mümkün olmadığını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, "Grip ve Koronavirüs arka arkaya geçirilirse sonucu daha ağır oluyor. Grip aşısı Koronavirüs'e karşı bir etki sağlamıyor; ama gribi önlüyor. Pnömokok dediğimiz bakteri, Koronavirüs geçiren insanların akciğerine kolayca yerleşip, hem bakteri hem de virüsün zarar vermesi sonucu tabloyu daha da kötüleştirebiliyor. Bu ihtimal nedeniyle Koronavirüs'lü hastalara antibiyotik veriyoruz. Hem grip hem de pnömokok için risk grubunda olan 65 yaşın üzerinde kronik hastalığı olanlar, bu aşıları önceden yaptırırsa faydaları oluyor. Bu ortam geçtikten sonra risk grubunda olanların uygun aşıyı yaptırmaları lazım" ifadesini kullandı. 

"Virüs anne karnından bebeğe geçmez"

Prof. Dr. Ceyhan, Koronavirüs'ün anne karnından bebeğe geçmediğini belirterek, "Koronavirüs pozitif olan doğum yapan hamileler oldu. Bunların hiçbirinde doğumdan geçen vaka olmadı. Bazı yeni doğan bebeklerde virüs pozitif bulundu; ama bunun doğumdan sonra geçtiği düşünüldü. Doğumdan sonra da eğer anne pozitif, çocuk almamış virüsü, biz yine de anneden ayrılmamasını, annenin gerekli önlemleri alarak, maske takarak çocuğu emzirmesini istiyoruz. Anne karnında geçmediğini söyleyebiliriz. Koronavirüs'le ilgili hamilelerin özel bir risk grubu oluşturduğuna dair elimizde bir veri yok. Fakat hamileleri, bu tip viral enfeksiyonlar için risk grubu kabul ediyoruz. Bu da gripten ve sarstan gelen tecrübelerimizden kaynaklanıyor. Çünkü hamilelik bağışıklığın baskılandığı bir dönemdir. Bu tip hastalıklarda hamileleri risk grubu kabul ediyoruz. Hamile annenin kendini diğer risk grupları gibi mümkün olduğu kadar izole etmesi, fiziki mesafeye dikkat etmesini ve el hijyenini aksatmamasını öneriyoruz" düşüncesini dile getirdi. 

"Anne sütü koruyucu malzemeler içeriyor"

Prof. Dr. Ceyhan, anne sütünün koruyucu etkisinden de söz ederek, "Çocuk, bağışıklık sistemi zayıf doğuyor ve birçok mikroba karşı anneden aldığı antikorlarla ve süte geçen koruyucu bazı maddelerle korunuyor. Bebeğin çok bir engel yoksa ilk bir haftadaki sütü alması lazım. Anne emzirebilecek kadar sağlık durumu iyiyse emzirsin diyoruz. Ama değilse solunum cihazına bağlı, yoğun bakımındaysa o zamanda sağılıp çocuğa verildin istiyoruz. Anne sütü bütün mikroplara karşı koruyucu malzemeler içeriyor" dedi. (DHA)