İşsizliği azaltmak için IMF’yi kapıdan içeri almamak gerektiğini söyleyen Türkiye’nin önemli iktisatçılarından Prof. Dr. Korkut Boratav, “Neoliberal modelin tüm öğelerini çiğneyerek önlemler alan Batı ülkelerini örnek alalım” dedi.
Ekonomide küçülme getiren ekonomik krizin en ağır faturasını çalışanlar ödüyor. İşten çıkarmalar yoğunlaştı. Kriz, kriz ortamında çalışanları bekleyen işsizlik korkusu ve işten atılmalara karşı geliştirilmesi gereken çözüm önerileri konusunda Prof. Dr. Korkut Boratav, aşağıdaki öneri ve saptamalarda bulundu:
* Kriz ortamını bahane ederek işverenlerin, emek maliyetlerini düşürme çabalarını devre dışı bırakabilecek önlemler alınabilir Kriz ortamında işsizliği konuşurken iki yönlü önlem düşünmek gerekir. Birincisi, kısa dönemli önlemler; sermayeye karşı emeği korumak için; örneğin kıdem tazminatlarını güvence altına almak gerekir. Kapanma eşiğindeki işyerleri için kısa vadeli vergi kolaylıkları ve borç ertelemeleri de uygulanabilir. Finansmanı Hazine tarafından üstlenilen bu uygulamalar ekonominin küçülme ivmesini sınırlayacaktır.
İkincisi, kriz öncesinde de istihdam yaratmayan büyümeyi sorgulamak, uzun vadede işsizlik sorununu hafifletecek seçenekleri düşünmek gerekir.
IMF ile anlaşmaya dikkat
* İşsizliğe çözüm ararken IMF’den uzak durmak gerekir. İşsizliği azaltmak için IMF’yi kapıdan içeri almamak gerekir. Türkiye dış borç yükü ve çok büyük cari açığı nedeniyle krize kırılgan yakalandı. Bu tür bir ortamda krize sürüklenen ülkeler için IMF reçeteleri, hem para, hem maliye politikalarında toplam talebi kısıcı önlemleri içerecektir. Dahası, işgücünü koruyan özel önlemlere de, ‘emek piyasalarına katılık getirdiği’ gerekçesiyle karşı çıkılacaktır. Ayrıca, IMF, ‘bankaların dış borçlarının garanti altına alınmasını’ isteyecektir. Buna karşı durmak zorundayız. IMF ile 20 milyar dolar civarında bir stand-by yapılacaksa zaten devlet destekli genişleme öngören bir program yapamazsınız. Stand-by yerine, IMF’nin yeni uygulamaya konulan kısa vadeli likidite kolaylığı, katı koşullar içermeyen seçenekler değerlendirilebilir.
Dış ticaret açığı getiren Gümrük Birliği (GB) askıya alınsın
* Krize karşı, Batı ülkeleri, neoliberal modelin tüm öğelerini çiğneyerek önlemler alıyor. Onları örnek alalım ve devletin hareket serbestisini sınırlayan ve geçmişte bize kabul ettirilen her türlü iktisadi dogmayı çiğnemeye peşinen hazır olalım.
* Bu önlemleri şöyle sıralayabilirim: Hem krizin etkilerini en aza indirmek hem de uzun vadede işsizliği azaltmak için Gümrük Birliği askıya alınmalıdır. GB anlaşması gereği, 3. ülkelerden ithalata karşı Avrupa Birliği’nin ortak gümrük tarifesi uygulanıyor. Bu nedenle Türkiye, Dünya Ticaret Örgütü’nün imkân verdiği koruma önlemlerini bile kullanamıyor ve muazzam bir dış ticaret açığı veriyor. İthalat, rakip sanayi üzerinde yıkıcı, işsizliği arttırıcı etkiler yapıyor.
Merkez Bankası radikal ve kararlı olmalı.
* Buna ek olarak döviz kurunun hedeflenmesi şart. Bunun etkili olabilmesi için sermaye hareketlerinin denetlenmesi; yabancı sermaye giriş-çıkışı, yurtdışından borçlanma, sıcak para hareketlerinin sınırlanması gündeme gelmeli. Bu önlemler etkili bir biçimde uygulanmaya konulursa, Türkiye’nin dış borçlarının döndürülmesiyle ilgili sorunlar patlak verince, Merkez Bankası’nın döviz basma imkânı olmadığına göre dış borç ödemeleri için döviz tahsis etmeme yoluna gidilebilir.
* Özel dış borçlara devlet garantisi verilemez; ama taksitlerin zamana yayılması, askıya alınması gibi önlemler alınarak baskısı azaltılmalı. 2009’da kısa vadeli ticari krediler hariç 100 milyar, bunları da eklerseniz 140 milyar dolarlık bir dış borç finansman yükü olduğu söyleniyor. Döviz maliyetlerini karşılama imkânları olmayan pek çok borçlu şirket batar. Bu riske girmemek için Merkez Bankası “Döviz tahsis etmiyorum” diyerek faizlerin dövizle, ana paraların YTL ile ödenebileceği bir seçeneğe geçebilmeli.