Gündem

Polis gözaltında organ parçalıyor

Türkiye'de son iki yılda işkence ve yargısız infazların arttığını ileri süren Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen, 'Son on ayda 31 kişi g&oum

03 Kasım 2008 02:00

Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen, hükümetin güvenlik güçlerinin istediği bütün yasaları kabul ettiği için Türkiye'nin iki yıldır asker ve polis devleti olduğunu ileri sürdü. Önen, polisin, muhalif yurttaşa silah çeken organa dönüştüğünü, ölüm ve işkencelerin hızla arttığını savundu.

Vahşet arttı

Önen, Taraf gazetesinde Neşe Düzel'le yaptığı röportajda, son iki yılda gözaltı süresinin uzatıldığını, polise duraksamadan ateş etme yetkisi verildiğini, Terörle Mücadele Yasası'nın değiştirildiğini ve polisin yetkilerinin genişletildiğini anlattı. Bunların sonucunda polis şiddetinin arttığını belirten Önen, polisin daha rahat aşırı güç kullandığını, silahını kolaylıkla ateşlediğini, insan öldürdüğünü, kol kırdığını söyledi.   
Önen, "Tedavi için bize başvuranların ortaya koyduğu tablo şu ki, vahşette bir artış oldu. İnsanlar çok ciddi darbelere maruz kalıyorlar. Gözaltında organları parçalanıyor. Ciğerleri parçalanıyor, böbrekleri eziliyor, bacak, kol, burun, kafa her türlü kemikleri kırılıyor" dedi.
Türkiye'de işkencenin yanı sıra, şüpheli ölümlerin, faili meçhuller ve yargısız infazların da arttığını açıklayan Önen, vahşetle ilgili şu rakamları verdi:

Şikayetçi olanları tehdit ediyorlar

"Bu yılın ilk on ayında 31 kişi gözaltında ve cezaevinde öldü, 35 kişi faili meçhul cinayete kurban gitti, 33 kişi de yargısız infaz edildi. Antalya’da motosikletli bir genci ensesinden üç kurşunla vurmak yargısız infazdır. Polis dur ihtarına uymayan vatandaşı tak diye vuruyor." 
Polisin kendisinden şikâyetçi olanları tehdit ettiğini ya da onları izleyebildiğini dile getiren Önen, işkence yapıldıktan sonra polis tarafından izlenen çok sayıda insan olduğunu, İnsan Hakları Vakfı’na gittiği tespit edildiğinde tehdit edildiğini kaydetti.

Polis, kaçan birini nasıl durdurmalı?

İşkencenin nedeni değişti

İşkencenin nedeninin de değiştini ileri süren Önen, şunları söyledi: "Eskiden konuşturmak için için işkence yapılıyordu. Bugün ise sisteme muhalif olan kişiyi korkutmak için işkence yapılıyor. Polis işkenceyi sadece gözaltında da yapmıyor. Daha çok kayıt dışı işkence yapıyor. 
Poliste kaydını tutmadan vatandaşa işkence yapıyor. Sokakta, ıssız bir köşede, arabada şiddet uyguluyor. Sonra o kişiyi salıyor. Aslında polis şiddetinin dozu her alanda arttı. Kitlesel eylemlerde de arttı, gözaltında da arttı. Zaten bu yüzden sadece cezaevlerinde değil, gözaltında da şüpheli ölümlerin sayısı çok fazlalaştı. 2005’ten beri yasalarda yapılan antidemokratik değişiklikler şiddeti kolayca uygulayabilmek için yapıldı. Çünkü kişiye şiddet genellikle o ilk gözaltına alınan sürelerde yapılır. Şimdi Terörle Mücadele Kurulu buna benzer değişikliklerin devamını gündeme getirme çalışması içinde. Genelkurmay’ın önerileri doğrultusunda tekrar yeniden 180 derecelik bir geriye dönüşün hazırlığını yapıyorlar. Biz bu yüzden çok kaygılıyız." 

Ruhsal işkence de yapıyorlar

Bedene hiç dokunulmadan ruhsal işkence de yapıldığını dile getiren Önen, bunu da şöyle açıkladı: "Bunun bir yolu tehdittir. Öldürülme korkusu yaratılır ve bedeninizde değil ruhunuzda iz bırakılır. Ben niye yıllardır İnsan Hakları Vakfı’ndayım? Ben aslında bir mimarım. 12 Mart döneminde ben Mimarlar Odası genel sekreteriydim. 1972 yılında, bir grup mimar arkadaşımla birlikte Mahir Çayan ve arkadaşlarını Ankara’da evimizde sakladığımız için gözaltına alındık. Bütün bu bedensel ve ruhsal işkenceleri bana da yaptılar. Bende de öldürülme korkusu yarattılar. Seni önde yürütüyorlar, arkanda sürekli silahlarının mekanizmasını çalıştırıp şakırdatıyorlar. Her an ensenden vurabileceğini hissettiriyorlar sana. 
Saatlerce başkalarına yaptıkları işkencelerin çığlıklarını, genç kızlara copla tecavüz girişimlerinin feryatlarını dinlettiler. İşkence yaptıkları insanları gösterdiler. Bana Dev Yol’un liderlerinden Oğuzhan Müftüoğlu’nu gösterdiler. Ayrıca elektrik şoku da uyguladılar."