Gündem

Poscast | Türkiye’nin gölge anayasasına göre kimler suçlu?

Adalet Atlası’nın sivil ölümü konu alan ve akademisyenler Özkan Agtaş, Seçkin Sertdemir ve Barış Ünlü’nün konuk olduğu 10. bölümü yayınlandı

17 Aralık 2020 15:28

Anadolu Kültür’ün hazırladığı Adalet Atlası podcast serisinin suç ve cezayı konu alan onuncu bölümü yayınlandı. Siyaset bilimci Özkan Agtaş, siyaset felsefecisi Seçkin Sertdemir ve sosyolog Barış Ünlü’nün konuk olduğu bölümde toplum içinde suçun nasıl icat edildiği ve ceza pratiklerinin nasıl dönüştüğü konuşuldu.

Çıkış noktası olarak sivil ölüm ve 2015’te “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnine imza attıkları için haklarında sivil ölüm uygulama çağrısı yapılan Barış İmzacısı Akademisyenler’in başına gelenlerin alındığı bölümü dinlemek için:

Bölümde Özkan Agtaş, sivil ölümün tarihini aktardı. Agtaş, “hukukun ya da yasanın yaşam üzerindeki hak iddiasını kanıtladığı en uç durumun sivil ölüm olduğunu” söylerken hukukun bunun için yalnızca geri çekilmesinin yettiğini belirtti ve örnek olarak bu alanda geliştirilen Fogelfrei (özgür kuş) kavramını şöyle aktardı:

Örneğin Cermen hukuk geleneğinde birinin yasaklı ilan edilmesi o kişinin yasanın koruması dışına çıktığı anlamına geliyordu fakat Almanlar buna çok özel bir ad vermişlerdi, Fogelfrei, yani özgür kuş. Bu emrin temel formülasyonun kabaca şöyle olduğunu görüyoruz. Sen yaptığın şeyle yasanın sana sunduğu huzuru ve güveni hak etmediğini gösterdin, o halde sana istediğini vereceğim ve seni yasadan özgür kılacağım, artık havada bir kuş, ormandaki vahşi bir hayvan, deniz bir balık gibi hürsün ama unutma aynı nedenle bu tıpkı onlar gibi serbestçe avlanabileceğin anlamına gelir. Demek ki yani burada söz konusu olan şey şu, sadece hani kişinin yasadan özgür bırakılması değildir, yanı zamanda bu kişinin öldürülmesinin bir suç teşkil etmeyeceği haliyle ceza kovuşturmasının da konusu olmayacağı anlamına gelir.”

Agtaş’ın ardından konuşan akademisyen Barış Ünlü de Dipnot Yayınevi’nden çıkan “Türklük Sözleşmesi” kitabında açtığı Müslümanlık ve Türklük sözleşmeleri eşliğinde toplumun kimleri, neden ve nasıl dışlayarak örgütlendiğini aktardı. Osmanlı döneminde toplum içinde açığa çıkan ve devletin topluma yaklaşımını şekillendiren Müslümanlık Sözleşmesi ve devamında gelişen Türklük Sözleşmesi’nin temel maddelerini Barış Ünlü şöyle özetledi:

Müslümanlık sözleşmesinin iki temel maddesi vardır. Bir tanesi, bu ülkeden imtiyazlı ve güvenli yaşamak için potansiyel bireyler olarak Müslüman olmak gerekir. İkincisi gayrimüslimlere yapılanlar ve yapılacaklar hakkında kimse doğruyu söylemeyecek ve onlarla kimse duygudaşlık kurmayacak. Şimdi Türklük Sözleşmesi, cumhuriyetin kurulmasından sonra bu sözleşmesinin biraz daraltması, bu sefer dikey bir hamleyle daraltmasıyla inşa edildi. O da aslında ilk maddenin biraz daraltılması. Sadece Müslüman olmak yetmiyor aynı zamanda Türk olmak gerekecek. İkinci madde aynen aktarıldı Müslümanlık Sözleşmesi’nden. Üçüncü de Şeyh Said İsyanı’yla birlikte eklendi, bu ülkede Kürtlere yapılanlar hakkında kimseye doğru söylemeyecek, onlarla kimse duygudaşlık kurmayacak ve onlarla kimse bilimsel faaliyette veya siyasette bulunmayacak. Bu Türklük Sözleşmesi’nin, Türkiye’nin yazılı olmayan ama asıl anayasası veya gölge anayasa denebilir ama esas anayasası olduğunu düşünüyorum.”

Sözleşme dışı kalanların yaşadıklarına ve uygulanmasına idari alanda devam eden sivil ölüme maruz kalanların örnek olarak Seçkin Sertdemir, 2015’te “Bu Suça Ortak Olmayacağız” metnine imza atan Barış İmzacısı Akademisyenler’in başına gelenleri paylaştı. Sertdemir, cezalandırma pratiğinin 1980’lerden bugüne nasıl dönüştüğünü Fransız sosyolog Didier Fassin’den alıntılayarak şöyle anlattı:

Fasin diyor ki, Soğuk Savaş'ın sonuna kadar cezalandırma biçimleri daha çok hukuki olarak cezası onaylanmış kişinin ıslah edilmesine dayanıyordu. Yani buna tanzim edici cezalandırma diyebiliriz ve bu yöntem Aydınlanma ve Hristiyan ahlakındaki tartışmalara dayanıyordu. Islah edilen kişi cezaevinde kaldıktan sonra topluma yeniden dönecek, topluma kazandırılacak. Fakat Soğuk Savaş'taki değişen hükmetme biçimlerine paralel olarak Soğuk Savaş'tan sonra yeni bir cezalandırma biçimi doğdu, diyor Fassin. Bu ise daha çok ıstırabı arttırmayı adeta hınçla cezalandırmayı hedefliyor.”

Adalet Atlası nedir?

Anadolu Kültür’ün hazırladığı bu seri, güncel hak ihlallerinden yola çıkan, ancak adaleti hukukla sınırlamayan 15 bölümden oluşuyor. Bölümlerde, müzikten adli tıbba, yapay zekâdan sinemaya pek çok alanın adaletle kesişim noktaları konuşuluyor. Her bir bölümde akademiden sanata farklı disiplinden iki veya üç konuk, moderasyonun sorularını yanıtlarken sohbet ediyor.

Adalet Atlası sohbetlerinde, adaletsizlik çıkmazları üzerine kurulu tragedyaların günümüzdeki anlamına, insanın adil olanın ne olduğuna nasıl karar verdiğine, Orta Çağ'da yargılanan çekirgelere, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi gözde yazarların yazmadıklarıyla adalet anlayışımızı nasıl şekillendirdiğine ve daha pek çok konuya değiniliyor. Bugüne, geçmiş ve gelecek ile birlikte bakmaya çalışan bölümlerde adaletsizliklerle biçimlenen bugünden yarına nasıl bir adalet bırakılacağı sorgulanıyor.

Yeni bölümlere ne zaman, nasıl ulaşabilirsiniz?

Her Perşembe, Adalet Atlası’nın yeni bir bölümü podcast mecralarında yayına giriyor. Spotify ve Apple Podcasts gibi platformların yanı sıra dinleyiciler, Anadolu Kültür'ün internet sitesinden ve Adalet Atlası'nın sosyal medya hesaplarından içeriğe ulaşabilir. Konulara dair daha fazlasına erişmek isteyen dinleyiciler için, konukların konuya dair önerdiği filmler ve okumalar sosyal medya hesaplarından ayrıca (Twitter, FacebookInstagram) paylaşılıyor.