TBMM Genel Kurulu’nun bugünkü oturumunu yöneten HDP’li Pervin Buldan, ramazan ayına ilişkin konuşmasında,” Bugün Şırnak'ta, Cizre'de, Yüksekova'da, Nusaybin'de ve Sur'da yüz binlerce insanın ramazan ayını yaşayacağı bir evi, iftar edecek bir sofrası artık yok” dedi. Bölge halkına karşı öylesine büyük bir düşmanlık güdüldüğünü vurgulayan Buldan, evleri yıkılanlar için kurulan iftar çadırlarının yasakladığını belirtti ve “Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yurttaşa orucunu açacak iftar sofrasını dahi yasaklamanın dünya yüzünde, Allah katında da bir tek adı vardır, o da zulüm” diye konuştu. Buldan’ın konuşmasına AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı tepki göstererek, “Başkanlık Divanını temsil eden birisi olarak bütün bunların müsebbibi terör örgütüne yönelik de işin öznesini koymanız lazımdı” deyince Buldan, “Kendi görüşlerimi ve düşüncelerimi kamuoyuyla paylaştım” diye cevap verdi.
Tutanaklara yansıyan oturumu yöneten HDP’li Pervin Buldan’ın konuşması şöyle.
BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, milyarlarca Müslüman için çok önemli olan kutsal ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Orta Doğu'da ve Türkiye'de yaşanan savaş ve yıkım nedeniyle başta Müslümanlar olmak üzere, milyonlarca insan bu sene ramazan ayını yokluk, acı ve keder içerisinde karşılamaktadır. Bu nedenle bizler de bu mübarek ayı aynı duygu ve düşüncelerle karşılamaktayız.
"Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diye buyuran bir dinin mensupları olarak bizler, bu kutsal ayda ne Orta Doğu'da yaşanan vahşeti ne de kendi topraklarımızda hüküm sürülen zulüm ve vahşeti görmezden gelebiliriz. Bugün Şırnak'ta, Cizre'de, Yüksekova'da, Nusaybin'de ve Sur'da yüz binlerce insanın ramazan ayını yaşayacağı bir evi, iftar edecek bir sofrası artık yok. Bölge halkına karşı öylesine büyük bir düşmanlık güdülmektedir ki bu mübarek ayda, evleri yıkılmış olanlar için kurulan iftar çadırları dahi yasaklanmaktadır. Ezici çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yurttaşa orucunu açacak iftar sofrasını dahi yasaklamanın dünya yüzünde, Allah katında da bir tek adı vardır, o da zulüm.
Ülkenin bir yarısında yas var, yokluk var, yıkım ve talan var, ölüm var. Aynı gök kubbe altında milyarlarca canlıya nefes alma, beslenme ve barınma olanağı sağlayan Yüce Rabb'in dininde yaşam alanlarını yok etmek, yaratılana zulüm etmek, onu inkâr etmek, yerinden yurdundan etmek, yaşam haklarından mahrum etmek yoktur. Hak, yarattıklarının barış ve uyum içerisinde yaşamasını buyurur. Bu minvalde Ramazan-ı Şerif sadece oruç tutma ayı değildir, nefsin ve iradenin sınandığı bu ayda Hakk'ı kavrayış vardır. Ramazan, çalmama, saldırmama, eza etmeme, öldürmemedir. Bu mübarek ay barışın, dayanışmanın ve yardımlaşmanın ayıdır. Nitekim toplumun huzur ve saadeti, birlik ve beraberlik, varlıkta ve yoklukta, acılarda ortaklaşmak ve dayanışmak suretiyle gerçekleşir. Bu hepimizin ortak sorumluluğudur.
Ben Ramazan ayı vesilesiyle çatışmaların ve savaşın son bulması, yaşanan acıların bir an evvel durdurulması temennisini ve inancımı bir kez daha dile getiriyor, toplumun tüm kesimlerini bu zor ve yakıcı zamanlarda dayanışmaya çağırıyorum. Bu Ramazan ayında da bütün dualarımız halkımızın selahati, eşitlik, adalet ve onurlu bir barış için olacaktır diyorum.
BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Burada yapmış olduğunuz açıklamada Sur'da, Şırnak'ta, Cizre'de yaşanan dramlardan, olaylardan bahsettiniz, insanlara bir lokma ekmeği fazla gören bir durumdan bahsettiniz.
BAŞKAN - Aynen öyle söyledim Sayın Bostancı.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Başkanlık Divanını temsil eden birisi olarak bütün bunların müsebbibi terör örgütüne yönelik de işin öznesini koymanız lazımdı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Öznesini koymadınız lafı ortaya attınız. Bu tavır uygun bir tavır değil.
BAŞKAN - Ben kendi görüşlerimi ve düşüncelerimi kamuoyuyla paylaştım Sayın Bostancı, o düşünceler size aittir.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Bütün bunların müsebbibi terör örgütüdür. Sizden böyle bir açıklamayı da beklerdim Sayın Pervin Hanım.
BAŞKAN - Sayın Bostancı, o sizin düşünceleriniz.
MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Benim düşüncem değil Pervin Hanım, gerçeklik, gerçeklik!