Gündem

Perihan Mağden: Biden'ın Erdoğan'a dair sözleri yenilir yutulur cinsten değildi; neden görmezden gelindi?

"Artık IŞİD kelimesi Erdoğan ismine her daim beş, altı kelime uzaklıkta"

08 Şubat 2016 12:00

Perihan Mağden*

''Şirretlik Rejimi'' diye niteleyebileceğimiz bir idarenin baskısı altında yaşatılıyoruz.

O denli hemen her konuda sağa sola sataşan bir üslupla yönetilir hale geldi ki Türkiye Cumhuriyeti, bir meselede hemen hiçbir ses çıkmamış / çıkarılmamışsa-

Bir sessizlik, perdeleme, başını diğer yana çevirme hakimse-

Ben tammm da oraya bakıyorum; Aa, neler oluyor? Diye.

29 Ocak'ta internetteki haber sitelerine yakın zaman önce Türkiye'yi ziyaret eden Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın sözleri düştü.

Biden'ın Erdoğan'a dair sözleri, yenilir yutulur cinsten değildi.

Tamam, nesnel bakmıyor olabilirim; ama uluslararası arenada BU DENLİ AĞIR sözlere sıkça rastlanmadığını, rahatça ifade edebilirim.

Hele Erdoğan Türkiyesine her daim pedagogça, ya da psikiyatr mesafeliliği içinde yaklaşan Amerika tarafından!

Biden bir kere, gayet mühim bir adam.

Hani bizim siyasetimizde de bulunan Derin Figürler gibi biri. Derin Amerikanın sesi kabul ediliyor Joe Biden.

Ki, ben böyle politikacıları ''Onlar Yolcu, Ben Hancı Taifesi'' olarak nitelerim.

Hükümetler değişir, başkanlar değişir; bizdeki kimi Fiks İçişleri Bakanları misali onların yeri, önemi, gücü değişmez.

Obama varsa o da var bir figür değil yani Biden.

Bu nedenle ta buralara gelmesi, Osman Kavala'yla görüşmesi filan da mühimdi; 29 Ocak'ta Baltimore'daki o tadından yenmez sözleri etmesi de son derece mühim.

Temsilciler Meclisinin (kendisi gibi) Demokrat Partili üyeleriyle biraraya geldiği toplantıda ediyor sözlerini Biden.

Konu ne peki?

IŞİD'le mücadele!

Artık IŞİD kelimesi Erdoğan ismine -her daim- beş, altı kelime uzaklıkta; bunun farkındayız, değil mi?

IŞİD dendikten az sonra mutlaka Türkiye ve tabii, Erdoğan demek şart, zaruri, kaçınılmaz vaziyette. Uluslarası sularda.

İşte Biden da IŞİD'le mücadele konusunda attıkları adımları anlatırken, Obama sayesinde (en nihayet ) ''Para musluklarını açtıkları'' müjdesini veriyor Demokrat üyelere.

Bunun akabinde de, şu üstesinden gelemediğim (AKPlilerin üstün savunma mekanizmalarıyla derhal görmezden / duymazdan geldikleri) handiyse Shakespeare'yen lafları sarf ediyor:

''I spend too much time probably with Turkish President Erdoğan ; BUT Erdoğan has seen the Lord. Things are changing because of SELF-INTEREST.''

(Söylememe gerek var mı? Büyük harfler benim katkı maddelerim.)

Hoş, bu iki cümleyi baştan sona büyük harfle yazsak yeridir.

Öyle böyle değil bu ton, bu üslup; bu sözler nitekim.

İşin bir diğer ilginç yanı, haberi geçen Sözcü muhabirinin Biden'ın sözlerini ''Erdoğan gününü gördü'' diye çevirmiş olması.

''Haddini bildirdim'', ''Ebesini görecek'', ''Hakkın rahmetini gördü'' tarzı Can Yücel vari çeviriler yapılabilir de-

Hazreti İsa için kullanılan ''the Lord'' lafının herhangi bir çevirisi, inanın, sözlerin ilginçliğini, vahametini yansıtabilecek gibi değil.

Hazreti İsa Tanrının bir uzantısı/ yansıması olduğu için Tanrı anlamında da kullanıyor olabilir.

Yani hem Shakespeare vari bir çok katmanlılık söz konusu, hem de Hristiyan / Protestan bir kullanım.

''Tanrının/ Hristiyanlığın hidayetine erdi'' diye çevirirdi resmi bir çevirmen. O denli.

''Muhtemelen, Erdoğan'la FAZLASIYLA vakit geçirdim'' kısmını da çok ilginç buluyorum.

''İşler ŞAHSİ ÇIKAR yüzünden değişiyor'', kısmını da.

Shakespeare'in 2 satırını anlamak, çözmek için de uzmanlar, hocalar, bolca vakit ve yorum gerekir ya.

Öncelikle bravo Joe Biden'a! Dök dök ye- sözler etmiş.

Bu müthiş 2 satırın akabinde ettiği lafları alıntılamamızda da yarar var:

Rakka ve Musul'daki IŞİD liderlerini de buralardan çıkarmak gerektiğini vurgulayan Biden, Demokrat vekillere, ''Görün bakın, Ramadi'den sonra Rakka ve Musul'da neler olacak!'' dedi.

Dediğim gibi bu sözlerin ağırlığı / sıradışılığı kadar Çamur Havuzu Medyası tarafından külliyen görmezden gelinmesini de son derece ilginç buluyorum.

Eski korkunç zamanlarda Hürriyet gastesinin başında Ertuğrul Özkök varken ve kendini Derin Amiral zannederken de, onun görmezden geldiği konuları ilginç bulurdum.

Herrr konuda, ama hemen her konuda edeceği bir kelam, yapacağı bir ihbar, dikkat çekeceği bir levha (esasında kendinin diktiği bir işaret levhası!) olurdu mutlaka Özkök'ün. İşaretlemese, kapı çarpılamasa olmazdı. Vazifeşinastı.

Şirretliğin, müdahilliğin, belaltı tarafgirliğin kitabını her Allahın günü yeniden yazardı.

İşte Biden'ın bu sözleri üstüne nerdeydi kaplanlar gibi 1 Ersoy Dede, gardıroptan dosyalarla 1 Cem Enküçük?

Nerdeydi dedeler gibi sayıklayarak mıymıymıy 1 Yıldıray Oğur?

''Kaliteli'' kalemiyle Ahmet Kekeç ve polemikler, bombeler, bombeler?

Ulubatlı Ozon zaten epey zamandır Siyasi Arazi olmuştu da-

''Rafine'' Yandaş Altınok uyuyor muydu? Ya da Dişi Kaplan Hilal Kaplan?

Manşetler, bağrış çağrışlar, kapattıkları hazine ekranlarından sade suya kazan kaldırmalar beklerdim.

Niye saydırmadılar, sallamadılar, Perinçek'e hayatının en mesut dönemini yaşatan ''anti- emperyalist'' çizgileri sayesinde, Amerika Birleşik Devletleri'ne ve Joe Biden'a saldırmadılar?

Atıl Kurt!ları kim, ne, hangi kaygı tuttu? Neden kışt uykusundaydılar?

Anlamadım. Anlayamadım.

Yoksa Rus uçağını kim düşürttüyse, ipler onun elinde mi?

Koku mu aldılar: emir/ güç / oyun kokusu?

Sonuç olarak o uçağın düşmesi Yeni Halife ve Neo Sultan olma hayalleriyle yaşayan Reis için kaybet- kaybet bir durumdan başka bir şey değildi ki!

Ha, Reis deyince; neden Küçük Reis ortalıklara saçılıp ''Senin kanınla duş alıcam Biden!'' diye kompozisyonlamadı sahi?

Üstelik Biden Türkiye ziyaretinde - Türklük Hakanı olduğu halde!- Küçük Reisle değil, hakkında suç duyurusu yaptığı, sonra da bir suikaste kurban giden Tahir Elçi'nin eşi Türkan Elçi'yle görüştü.

Küçük Reis'in Rizeli ağzını açması için bu yeterli sebep değil miydi yani?

Anti- emperyalistler uyuyor muydu?

Perinçek'in en mutlu döneminin hakkını veremeyecekler mi yani?

Hem Çin de Filistin'i desteklemeye karar verdi.

Ah o Rus uçağı düşürülmeseydi!

Biz ne Şanghay Beşlisine aday adayıydık!

Öyle bir Şirretlik Gündemiyle ablukalanmış vaziyetteyiz ki-

Baskın Basanın / Kanla Banyo Yapanındır yapmadıkları zamanlarda da-

Bakmamız, düşünmemiz, kafalarında dolaşan bin tilkiyi neden kafese kapatıverdiklerini bulmamız icap ediyor yani!


Bu yazı Nokta Dergisi'nde yayımlanmıştır.

İlgili Haberler