İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İyi Parti'den istifa eden İbrahim Özkan'ın "Genel merkezin bilgisi var. Ben iş birliğinden yanayım. Bu tavrımı herkes bilirdi. Ekrem Bey'in siyasi danışmanları ile temasım var. Onlarla bir süreç yürüttüm" açıklamasıyla ilgili olarak, “Dün akşam bir televizyon programında, benim bilgim dahilinde hem Ankara’da hem İstanbul’da pazarlıklar yapılmış. Arka kapı diplomasisi yapılmış. Benim bilgim yok. Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu dün ortaya çıktı. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin içişlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de DYP’de yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibarıyla bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar” dedi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün Uşak İl Başkanlığı'nda konuştu. Akşener, Uşak Belediye Başkan adaylarının Muhammed Gür olduğunu açıkladı.
Akşener, İBB İyi Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan ile birlikte 5 meclis üyesinin istifa etmesi ve partisinde son yaşananlara ilişkin soruya şu cevabı verdi:
“İstanbul’da belediye meclis üyelerimizin kendi aralarında, yani partiden bağımsız bir karar verdiler. İstifa etmiş bir arkadaş yeniden grup başkanlığına seçildi. Sonra İstanbul İl Başkanlığı, onları disipline verdi. Disiplin süreci devam ederken de bu arkadaşlarımız istifa ettiler. Elbette giden her arkadaşımız için çok üzülürüm. Bugüne kadar bir prensip kararı aldım ve hep uydum. Parti kurulduğundan beri hep uydum. Hiçbir zaman bizden ayrılan arkadaşımıza, bir başka partiye gitmiş olsa dahi hakaret, iftira etmedim. Arkadaşlarıma da aynı şeyi salık verdim. Dolayısıyla biz buna uyduk. Fakat ne hikmetse ayrılan bütün arkadaşlarımızın, geçen dönem de dahil olmak üzere, taşladıkları tek bir pencere oluyor. O da İyi Parti’nin penceresi. Taş attıkları tek bir kapı oluyor. O da İyi Parti’nin kapısı. Bunu da anlamakta çok zorlanıyorum. Biz gidene saygı duyuyoruz, üzülüyoruz. Ben çok üzülüyorum. Bir milletvekili, bir meclis üyesinin dışında normal bir kendi içinden gelip üye olmuş arkadaşımızın da bir şekilde kızıp, incinip, üzülüp ayrılması aynı derecede beni üzer. Dilerdik ki bunlar olmasın.
"Her şeyimiz şeffaf"
Ama ilginç bir şey var şimdi. Biz tek başımıza seçime girme kararı aldık. Bu kararı çok konuşarak aldık. Her şeyimiz şeffaf olduğu için GİK’te tam 9 saat tartışarak aldık. Gizli oylama yaptık. 14 arkadaşımız evet verdi. Geri kalan 35 arkadaşımız da bir arkadaşımız katılmamıştı, hayır oyu verdi. İş birliği de demiyoruz adına. ‘CHP ile birlikte yol yürümeye evet mi hayır mı’ dedik. Aman yanlış anlaşılmasın. ‘İş birlikten yana mısınız, değil misiniz’ de değil. Kavramsal olarak iş birlikçi olunmasın diye. Sonuç, ‘hayır’ çıktı. Buna uyuyoruz. Hakikaten arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Her bir arkadaşım, farklı düşünen bir diğer arkadaşımızı ikna etmek için argümanlar üzerinden yürüdü. Müthiş bir şeydi. Keşke kayda alabilseydik. Fevkalade bir durumdu. Ben o gün gördüm ki bizim partimiz mutlaka ve mutlaka iktidar olmalı. Yani iktidar olmak için kurulmuştuk. Ama iktidar olmalı. Çünkü bu kadar ekspertiz sahibi, demokrasiye saygılı ve demokrasiyi içselleştirmiş bir başka topluluğu başka bir siyasi yapıda bulmak mümkün değil. Bu kadar iddialı konuşuyorum.
"Partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu dün ortaya çıktı"
Bunun ötesinde bu kararı beğenmemek mümkündür. ‘Bu karara uymuyorum’ demek de mümkündür. ‘Bu kararı beğenmiyorum, uymuyorum’ dediğiniz zaman istifa edeceksiniz. Yani işin saygı kısmı budur. Demokrasiye olan saygı da budur. Beğenmeme hakkınız var. Bazı arkadaşlarımız ayrıldılar. Gayet saygılı bir biçimde ayrıldılar. Hiçbir şey demiyoruz. Ama bu arkadaşlarımızın başındaki arkadaşımızın enteresan bir yanı oldu. O da şu. Dün akşam bir televizyon programında, benim bilgim dahilinde hem Ankara’da hem İstanbul’da pazarlıklar yapılmış. Arka kapı diplomasisi yapılmış. Benim bilgim yok. Teşkilat Başkanı’nın, Yerel Yönetimler Başkanı’nın bilgisi yok. Neye göre yapılmış? Bir başka şey daha var. Ben böyle komplo işlerine pek inanmam da ama ilk defa partimize yönelik kurumsal bir operasyon olduğu dün ortaya çıktı. En ilginci bu. Çünkü ben bu diplomasiyi yapan arkadaşımızın yaptığı diplomasiden haberdar değilim. Ama diplomasi yapılan kişilerle konuşabilme yeteneğine sahibim. Nasıl oluyor bu iş? Genel Başkanın haberi yok. Belediye Meclis üyesi diplomasi yapıyor parti adına. Mesela Ankara’yı paylaşmışlar. İstanbul’u bilmiyorum. Mesela Polatlı’ya eski Ankara İl Başkanımız, GİK üyemiz Yetkin Öztürk gelecekmiş. Gölbaşı’na ama onlar CHP’den aday olacakmış. Bu arada ben konuşmadan öyle anladım. Daha enteresanı, daha ilginci de Gölbaşı’na da Yakup Odabaşı gelecekmiş. Hiçbirinden haberim yok. Bu ne demek biliyor musunuz? Bir siyasi partinin içişlerine karışmak demektir. Biz bunu 1997’de DYP’de yaşadık. Ben bu konuda idmanlıyım. Şu an itibarıyla bir savaş ilanı olarak kabul ediyorum. Varım, buyursunlar.”
(ANKA)