Politika

Parlak: Din odaklı toplum istiyorlar

İstanbul Üniversitesi'nin akademik açılışında konuşan Rektör Mesut Parlak, 'bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme arzularının'ger&

08 Ekim 2008 03:00

İstanbul Üniversitesi'nin akademik açılışında konuşan Rektör Mesut Parlak, 'bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme isteklerinin gerçekleşmeyeceğini, çünkü bu kimselerin basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerilerinin olmadığını' iddia etti.

İÜ'nün yeni akademik yılı, Rektör Mesut Parlak'ın söz aldığı bir törenle başladı. Rektör Prof. Dr. Parlak, törendeki konuşmasında, bu öğretim yılının açılışını yaptığı son dönem olmasının her yıl duyduğu büyük heyecanı daha da artırdığını söyledi. Görev yaptığı sürede İÜ'nün dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasına 3 kez girdiğini belirten Prof. Dr. Parlak, üniversitenin gerçekten büyük bir kurum olduğunu vurguladı.

Prof. Dr. Parlak, önümüzdeki aylarda yapılacak rektör seçimlerinin öğretim üyelerine büyük bir sorumluluk yüklediğini dile getirdi. İyi eğitilmiş, ne yapması gerektiğini bilen milli ve manevi değerlere sahip, dürüst ve çalışkan bir gençliğe olan gereksinimin ülkenin temel sorunlarınınbaşında geldiğini kaydeden Parlak, eğitimin her şeyden önce tek bir kurumun sorumluluk alanı içinde düşünülemeyeceğini, eğitim kurumları, eğiticiler, Cumhurbaşkanlığı, parlamento, siyasi iktidar, siyasi partiler, YÖK ve tüm kamunun bu sorunun temel parçaları olduğunu anlattı. Prof. Dr. Parlak, "Çünkü bir ülkenin geleceği, can damarı demek olan eğitim tüm bu kurum ve kişilerin maddi ve manevi sorumluluğu altındadır. Tüm bu kurumlar, çözümün bir parçası olmak zorundadırlar. Eğer çözümün parçası olamazlarsa, sorunun parçası olacaklardır" diye konuştu.

'Eğitim sorunu yok'

Prof. Dr. Mesut Parlak, bugün Türkiye'nin gündeminde bir eğitim sorunu bulunmadığına işaret ederek, toplumun günlük konulara, gelip geçici sorunlara veya yapay problemlere yönlendirildiğini, önerilen çözümlerin geçici sonuçlar vermek dışında bir özelliği bulunmadığını söyledi. Prof. Dr. Parlak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sorunlar ve önerilen çözümler sanki şu sorunun arkasına saklanmaktadır. Tarihi günlere geri dönmek ve başta giyim ve kuşam gibi günlük yaşam tarzına ilişkin bazı tercihleri benimsemekle bugünkü sorunları neden çözemeyelim? Gerçi, bu soruya kimsenin kolay kolay 'evet' demeyeceği ortadadır. Eğer biraz dikkatli bakılırsa bilinç altında özendirilmek istenilen işte tam da böyle bir çözümdür. Özellikle din kisvesi altında, masum istekler olarak ve bir özgürlük talebi gibi gösterilmek istenen şey, aslında geçmişin bir model olarak görülmesi ve istenilmesidir. Böyle bir modelin önündeki engel de açık söylemek gerekirse laiklik olarak düşünülmektedir. Ortada kavram kargaşasına bağlı oluşturulmuş yapay bir gündem mevcuttur."

Laikliğe bakış

Prof. Dr. Parlak, yeni fikirlere, farklı görüşlere ve davranışlara saygının temel koşullarından birisinin laiklik olduğunu vurguladı. Siyasi ve dini görüşlerin toplumları çok kolayca kanlı çatışmalara sürükleyebildiğini ifade eden Prof. Dr. Parlak, tarihin bunun sayısız örnekleriyle dolu olduğunu kaydetti. Laikliğin, öncelikle bu tür tehlikelerin önlenebilmesinin bir ön koşulu olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Parlak, şöyle konuştu: "Elbette hiçbir din veya siyasi görüş, amaç olarak bir çatışma öngörmeyebilir. Fakat bireyler kolayca kendi görüşlerini karşısındakine zorla kabul ettirme yolunu seçebilmektedirler. Bu sebeple laiklik, alternatifi olmayan bir düşünce ve davranış modelidir. Halbuki şu anda toplumumuz zorla, kılık ve kıyafet tartışması üzerine çekilmiştir, anlamsız bir gerilim içinde tutulmakta ve buna bağlı laik-antilaik tartışması yaşatılmaktadır. Bütün bunların dışında üniversitelerin kılık ve kıyafet tartışmalarının gündeminde olması, istenilen bir eğitim verebilmenin ne kadar uzağında olduğumuzun basit bir göstergesidir. Sonuçta bu tartışmalar, asıl sorunun ve çözümünün bir kenara bırakılmasına sebep olmaktadır."

Laikliğin, kişinin görüşlerini, değerlerini ve inançlarını karşısındakine zorla kabul ettirmemesi ve onlara saygı göstermesi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Parlak, şunları kaydetti:

"Gerçekten de inançlarımız, kutsal saydığımız değerler, bilimsel bir tartışmanın konusu değildirler. Hiç kimse, kendisinin veya bir başkasının dini inancını tartışmak zorunda değildir ama aynı zamanda hiç kimse bizi Cumhuriyet kazanımlarını, Atatürk ilkelerini ve laikliği tartışmak zorunda da bırakamaz. Çünkü bütün bunlar, bizi bir arada tutan ve geleceğe taşıyabilecek temel değerlerimizdir. Günlük yaşam tarzı ve kılık kıyafet üstüne yapılan tartışmalarla eğitim sorunlarına bir çözüm de bulunamaz. Olsa olsa, toplumsal gerilim artar, toplumsal hoşgörü ortadan kalkar ve sorunlara çözüm bulabilme olanağı da yok
olur."

'Türkiye büyüktür'

Prof. Dr. Parlak, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: "Çok samimi düşüncem; bazı kimselerin ülkemizi din odaklı bir topluma dönüştürme istek ve arzularının aslında çok fazla korkulacak bir tarafının olmamasıdır. Çünkü bu kimselerin basit çıkar hesaplarını iyi yapabilmek dışında bir becerileri olduğunu sanmıyorum. Türkiye'nin bu gibi kimselerin düzeni
değiştirme güçlerini çok aşan bir büyüklüğü vardır. Asıl sorun sanıyorum, bu kimselerin dış güçlerin politik çıkarlarına alet edilmesidir."

"Kılık kıyafet, bireysel tercihlerin dışında bir yaşam biçimini temsil eder hale gelmiş veya getirilmişse inanan fakat bu tercihe katılmayanların durumu ne olacaktır?" diye soran Prof. Dr. Parlak, özellikle dini inançlar üzerine yapılan baskının bir süre sonra ister istemez, dine karşı bir tavrın gelişmesine sebep olacağını söyledi.

Siyasi yaklaşım

Öğrenci kontenjanlarının eğitim verecek kişi ve kurumların görüşü alınmadan belirsiz birtakım ölçütlere göre artırıldığını, üniversitenin birçok fakültesine rektörlük seçimleri gerekçe gösterilerek 4-5 aydır dekan atanmadığını savunan Prof. Dr. Parlak, YÖK'ten akademik personele ait talep ettikleri kadrolara cevap verilmediğini, fakültelerde araştırma görevlisi alımı, akademik atama ve yükseltme yapılmasının da durdurulduğunu anlattı. Maliye Bakanlığının üniversite personeline ve diğer harcamalarına ait her ay göndermesi gereken ödenekleri de 4 aydır vermediğini ifade eden Prof. Dr. Parlak "Bu tutumu siyasi ve popülist bir yaklaşım olarak niteleme dışında değerlendiremiyorum" dedi.

'Atatürk İlkelerini ve laikliği tartışmayalım'

Prof. Dr. Parlak, Atatürk ilkelerini, laikliği, demokratik ilke ve onların açılımlarını, uygulamalarını beğenmeyenlerin eğer bulabilirlerse alternatiflerini ortaya koymak zorunda olduklarını dile getirerek, "Bizi bugünlere başarıyla getiren, bağımsızlığımızı, birlik ve bütünlüğümüzü borçlu olduğumuz Atatürk ilkelerini ve laikliği tartışmayalım" diye konuştu. Türkiye'nin yüzyıllardıriçtenlikle benimsediği İslamiyetle bir sorunu olmadığını, İslamiyete karşı bir tutumu veya İslami kimliğini kaybetmesi gibi bir tehlike bulunmadığını vurgulayan Prof. Dr. Parlak, Türkiye'nin "ılımlı bir İslam ülkesi" değil, "modern bir ülke olmak zorunda olduğunu" söyledi. Kadıköy'deki konservatuvar binasını yenilemek için İstanbul Valisi Muammer Güler'in yardımlarıyla bir arazi bulduklarını, projesini hazırlattıklarını, kaynak da temin ettiklerini anlatan Prof. Dr. Parlak, tahsis edilen arazinin bilemedikleri sebeplerden dolayı ellerinden alındığını öne sürdü. Törene, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, bazı milletvekilleri, rektör yardımcıları, dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı. Bu arada, törenin yapıldığı binanın dışında Türk Gençlik Birliği'ne üye bir grup öğrenci, protesto gösterisi yaptı. Basın açıklaması yapan grup, daha sonra dağıldı.