Pandemi nedeniyle Türkiye’de yoksulluğun giderek derinleşmesi her sektörü etkiledi. Farklı iş kollarından yurttaşlar salgının getirdiği yoksullukla mücadele ettiklerini belirtti.
Koronavirüs pandemisi ile birlikte pek çok sektörün durma noktasına gelmesi, zaten kriz içindeki Türkiye ekonomisini daha çok zora soktu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre istihdam artıyor gibi gözükse de, Koronavirüs pandemisinin etkisiyle pazar esnafından kuryeye, kuryeden kasiyere kadar pek çok farklı iş kolunda çalışan yurttaşlar zor günler geçiriyor. Geçim sıkıntısıyla boğuşan yurttaşlar alıştıkları düzenlerini terk etmek zorunda kaldı. Evlilik hazırlığı yapanlar evlenmekten vazgeçiyor, evliler boşanıyor. Yoksulluğun yarattığı baskı nedeniyle pandemiyi unutan yurttaşlar, ekonomideki kötü gidişin bir an önce sonlanmasını istiyor.
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Gülistan Özel'in haberine göre, işsiz kalan üniversite mezunu kasiyer Ebru Çınar, hayal ettiği yaşamın yanına bile yaklaşmaktan uzak olduğunu hatırlatarak yaşadığı hayal kırıklığını şu cümlelerle dile getiriyor: “İnsanlar artık ne yapacağını bilmiyor, perişan olmuş. Fiyatları belli olan marketlerde bile insanlar pazarlık yapıyor. Herkes cebindeki bir lirayı bile korumak zorunda hissediyor. Bizim gündemimiz yoksullukla başa çıkmak, geçim sıkıntısı. İş bulamıyorum. Evde yiyecek bir şey kalmadı”.
‘‘Sakat kalan üç arkadaşım var’’
Pandemide iş yükü artan sektörlerin başında kuryelik geliyor. Sektörde pandemiden beri 205 kurye kaza yaparak hayatını kaybetti. Pandemi sırasında iş yükü artan Faik Karabulut bu yükü kaldırmaya çalışırken kaza geçirmiş ve bir müddet evinde dinlenmek zorunda kalmış. Bu zorunlu dinlenme sırasında ekonomik olarak ciddi sıkıntıya düşen Karabulut, yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Hayatımız 2 teker üzerinde geçiyor. Pandemi öncesinde bu kadar telaş yoktu. 20-30 siparişi yorulmadan teslim eder, işimizi yapardık. İnsanlar evlerine kapanınca ve virüs toplumda korku yayınca, hiç durmadan ve yorulmadan, günde 12-16 saat çalışmak durumunda kaldım. Müşterilerin işletmeye yüksek puan vermesi için, hız yaparak canımızı tehlikeye atıyoruz ve her türlü riski göze alıyoruz. Benimle birlikte çalışıp kaza yapan ve sakat kalan 3 tane arkadaşım var. Ben de önüme çıkan bir araçla çarpışarak kaza yaptım. 7 ay boyunca evde dinlenmek zorunda kaldım. Haliyle insan 7 ay boyunca çalışmazsa elindekinden de oluyor. Kendimi maddi manevi toparlamaya çalışıyorum. Benim için gerçekten çok zorlu geçiyor. Bazen bu işi artık yapmak istemiyorum ama para da kazanmam lazım. Ekmek parası için çalışıyorum”.
Pandemi çıkmaza soktu
Koronavirüs vakalarının artışıyla birlikte alınan kapanma önlemlerinden olumsuz etkilenenler arasında sokak satıcılığı yapanlarla pazarcı esnafı da önemli bir yer kaplıyor. Esenler semtinde pazarcılık yapan Yahya Dalan da önlemlerin yol açtığı kazanç kaybından şikâyetçi. Yaşadığı bu kayıplar nedeniyle zor günler geçirdiğini dile getiren Dalan, “Temel yaşam giderlerimi karşılamak için bankadan aldığım kredileri ödeyemiyorum. Yıllarca biriktirdiklerimi bu dönemde harcamak durumunda kaldım. Hanımla her gün kavga ediyoruz, boşanmayı düşünüyoruz. Ev kira, bir sürü ödenmeyi bekleyen fatura var. Çocukların eğitim masrafı var. Kazandığımız gelir, giderimizi karşılamıyor” diyerek geçim sıkıntısının aile birliğini dahi tehdit ettiğine dikkat çekiyor. Bir yıl öncesine göre, satışlarının yüzde 60 oranında düştüğünü belirten Dalan, insanların yaşadığı gelir kaybından dolayı eskisi kadar rahat alışveriş yapamadığını şu cümlelerle dile getiriyor: “Eskiden pazara getirdiğimiz tüm malları satardık. Şimdi çoğu elimizde kalıyor. İnsanlar bizimle pazarlık yarışına giriyor. ‘Abla kusura bakma senin dediğin fiyattan veremiyoruz’ dediğimizde içimiz acıyor. Onların da cebinde para olmadığını biliyoruz ama verirsek de biz zarar etmiş olacağız”.
‘‘Mesleğin sonu mu geldi?’’
Bir başka pazar esnafı olan Hayrullah Demir ise, devletin kendilerini desteklemediğinden yakınıyor. Pazara ne kadar mal götüreceğini artık hesaplayamadığını ifade eden Demir, “Getirdiğimiz meyve ve sebzelerin çoğu elimizde kalıyor. Marketler zinciri kendi koyduğu fiyat kotalarıyla, bizden daha yüksek fiyata satmasına rağmen rağbet görüyor. Kendi aramızda mesleğimizin sonu mu geldi tartışması yapıyoruz. Ailemi geçindirmek için başka mesleklere yönelmek istiyorum ama elimdekinden de bu süreçte oldum. Birikmiş param yok. Zor geçiniyoruz. 3 tane çocuğu okutmak, kira ödemek çok kolay olmuyor. Elektrik, su gibi temel ihtiyaçlarımızı ödemekte bile zorluk çekiyoruz.” diyor.
‘‘Evde yiyecek bir şey kalmadı’’
Uzun zamandır devam eden genç işsizliği de, pandemiyle birlikte daha da yaygınlaştı. Alınan eğitime uygun işte çalışmak artık neredeyse hayal oldu. Ebru Çınar atanmayı bekleyen bir öğretmen adayı. Çınar, üniversiteden mezun olduktan sonra atanamadığı için bilinen bir markette 2 yıl kasiyerlik yapmış. Pandemiyle birlikte çalıştığı marketin “küçülme eğilimine” girme kararı almasıyla Çınar’ın da işine son verilmiş. Yoksul bir ailenin kızı olduğunu söyleyen Çınar, evde yiyecek bir şeyin kalmadığına dikkat çekiyor. Yaşlı anne ve babasıyla aynı evde yaşadığını dile getiren Çınar, evlenme hazırlığı yaptıkları erkek arkadaşının da işini kaybetmesiyle birlikte evlilik kararını ertelediklerini dile getiriyor. Kendisinin ve toplumun açlıkla sınandığı günleri yaşadığını belirten Çınar, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Her gün 200’ün üzerinde insan ölüyor fakat önlem alınmıyor. Bu bir vahşettir. Evlilik kararımı da erteledim. İnsanlar artık ne yapacağını bilmiyor, perişan olmuş. Fiyatları belli olan marketlerde bile insanlar pazarlık yapıyor. Herkes cebindeki bir lirayı bile korumak zorunda hissediyor. Bizim gündemimiz yoksullukla başa çıkmak, geçim sıkıntısı. İş bulamıyorum. Evde yiyecek bir şey kalmadı”.
‘‘Bu durumun düzelmesini umuyorum’’
Gelecek kaygısının kendisinde psikolojik sorunlara neden olduğuna dikkat çeken Çınar, iş başvurusu süreciyle ilgili deneyimlerini şöyle anlatıyor: “İş görüşmelerine gidiyorum sadece form doldurtuyorlar. İş görüşmesine giderken harcadığım paraya üzülüyorum. Asgari ücretin çok altında maaş teklif ediyorlar. ‘Beğenirsek sigorta yaparız’ diyorlar. Temizlik için bile ‘Tanıdığınız var mı?’ sorularıyla karşılaşıyorum. Tüm kanuni hakları işverene göre uyarlamaya devam ederlerse toplum olarak açlıktan öleceğiz. Bundan sonra bizi ne bekliyor bilemiyorum ama bu durumun düzelmesini umuyorum”.