Yaşam

Özgürlük ödülü Taraf'a

2009 Leipzig Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü Taraf’ın ‘baskıya rağmen sürdürdüğü cesur habercilik’ nedeniyle Ahmet Altan’a verildi.

06 Eylül 2009 03:00

2009 Leipzig Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü Taraf’ın ‘baskıya rağmen sürdürdüğü cesur habercilik’ nedeniyle Ahmet Altan’a verildi.

2009 Leipzig Medya Ödülü’nün gerekçesi şöyle: Taraf araştırmacı gazeteciliğiyle öne çıktı. Cesur haberleriyle hükümette ve orduda düşman kazandı. İlan alamasa da, baskılar sürse de idealist, tavizsiz yoluna devam ediyor. Ahmet Altan’ın bir İtalyan ve bir Hırvat gazeteciyle paylaştığı ödül, daha önce Rusya’da öldürülen gazeteci Anna Politkovskaya ile Vietnam ve Irak savaşlarına muhalif ABD’li yazar Seymour Hersh’e de verilmişti.İtalyan gazeteci-yazar Roberto Saviano ile Hırvat editör Duşan Miljus ise ödülün diğer sahipleri oldu. Üç gazeteci 30 bin avro değerindeki ödülü paylaşacak.


“Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü” Leipzig Bankası Medya Vakfı tarafından veriliyor. Ödülle ilgili açıklamada Ahmet Altan ve Taraf  hakkında şu cümleler yer aldı: 


“Ahmet Altan yaptığı iş hakkında ‘böyle bir şey yapmak için deli olmak gerekir’ diyor. Altan, 2007’de kurulan ve araştırmacı haberciliğiyle Türkiye’de öne çıkan günlük gazete Taraf’ın Genel Yayın Yönetmeni. Altan kariyerine, gazeteci olarak başladı. Hürriyet ve Milliyet gibi tanınmış gazetelerde köşeyazarlığı yaptı ve bu dönemde yazdıklarıyla birçok kez hükümetle çatıştı. Milliyet, Ahmet Altan’ı, Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu kurgusal bir Kürdiye ülkesinden bahseden yazısı nedeniyle işten attı. Altan, Taraf’ın sorumlusu olarak gazeteciliğe dönene kadar sadece roman yazdı. Eylül 2008’de Ermeni Soykırımı’nın kurbanlarına adadığı bir köşe yazısı nedeniyle Türklüğe hakaretle suçlandı. Taraf  ise cesur haberciliğiyle, özellikle de 17 askerin öldüğü bir PKK saldırısına ilişkin haberiyle, hem hükümette hem orduda düşmanlar kazandı. Söz konusu haberde ordunun, PKK saldırısından önceden haberdar olduğu ama hiçbir şey yapmadığı anlatılmıştı. İlan verenler Taraf’tan uzak duruyorlar, resmi makamlar Taraf’ı düzenli olarak suçluyorlar ve bunun sonucu olarak, gazete çok ciddi ekonomik sorunlar yaşıyor. Türkiye’deki yabancı gazetecilerin nezdinde, idealist ve tavizsiz tavrıyla çok değerli bir gazete olan Taraf, Genel Yayın Yönetmeni Altan’ın idaresinde, bütün bu sorunlara rağmen yoluna devam ediyor.”

Mafyanın hedefi Saviano


Ödüle layık görülen diğer isimler ise İtalyan Roberto Saviano ve Hırvat Duşan Miljus.
Daha 30 yaşını doldurmamış İtalyan gazeteci ve yazar Saviano, 2006’da kaleme aldığı Gomorra adlı kitabıyla ülkenin gündemine bomba gibi düşmüştü. Sonradan filme de uyarlanan yarı roman, yarı röportaj niteliğindeki kitapla Camorra’ya savaş açan Saviano, İtalya’da mafyanın ekonomideki ve siyasetteki rolünü masaya yatırmıştı. Kurulan ilk organize suç örgütü olan Camorra’nın geçmişi 1417’e dayandırılıyor. İsim kökeni Arapça Gamarra, kumar oynatılan yer demek.


Saviano ailesiyle mafya ilk kez 1980’lerde karşı karşıya gelmişti. Roberto Saviano’nun doktor olan babası Camorra klanının ağır yaraladığı bir genci hastaneye götürdüğü için ölesiye dövülmüş, aylarca çalışamamıştı. Adını Sodom ile birlikte Eski Ahit’ten Kur’an’a bütün kutsal kitaplarda bahsedilen Gomore ile Camorra’yı alan Gomorra’yı yazdıktan sonra polis koruması altında yaşama başlayan Saviano, geçen yüzyılın en büyük düşünce insanlarından İtalyan kültür ikonu Umberto Eco tarafından kahraman ilan edilmişti. Casalesi Ailesi’nin ölüm listesine aldığı yazar devamlı yer değiştirek yaşıyor. 2008’de içlerinde Orhan Pamuk’un da bulunduğu Nobel ödüllü yazar ve düşün insanları Dario Fo, Günter Grass, Desmond Tut, Rita Levi Montalcini ve Mikhail Gorbaçov yazdıkları bir makaleyle Saviano’ya destek vermişlerdi.

Ölüm ilanı yayımlandı


Diğer ödül sahibi, Hırvat gazetesi Jutarnji List’in editörü Duşan Miljus da sürekli polis gözetimi altında. Zira kimliği meçhul iki kişi, Haziran 2008’de Miljus’a evinin önünde beyzbol sopalarıyla saldırdı, kolunun kırılmasına ve beyninin hasar görmesine yol açtı. Rakip bir Hırvat gazetesi, bu saldırıdan önce de tehdit mektupları alan Miljus’un “ölüm ilanı”nı yayımladı. 


Tehditlerin ve saldırının olası nedeni, AB ile eski Yugoslavya cumhuriyetleri arasındaki silah kaçakçılığı ve mafyanın, devletin inşaat işlerindeki rolünü ilgilendiren makalelerdi. Duşan Miljus, bu işlere karışmış kişilerin adlarına haberlerinde yer vermişti. Miljus, Hırvastistan’da cesur gazeteciliğin simgesi haline geldi. Jutarnji List, saldırının sorumluları yakalanana dek her gün Miljus’un fotoğrafını yayımlamaya karar verdi.

Cesur gazetecilere veriliyor

Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü, 2001’den beri Leipzig Bankası Medya Vakfı tarafından her yıl veriliyor. 


Alman tarihinde dönüşümün önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen 9 Ekim 1989’da artık var olmayan Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin Leipzig kentinde yapılan gösterinin bir gün öncesinde sahiplerine sunulan ödül, basın özgürlüğünü güvence altına alınması ve geliştirilmesi için her türlü riski göze alan, kendisine işine adamış gazeteci, yayıncı ve basın kurumlarına veriliyor.

ABD’nin karanlıklarını o aydınlatıyor

Leipzig Bankası Medya Vakfı’nın verdiği “Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü”nü daha önce alanlar arasında layık görülenlerden biri de ünlü ABD’li gazeteci Seymour Hersh. Guardian‘ın Yeni Dünya’nın en ünlü araştırmacı gazetecisi olarak tanımladığı Hersh, The New Yorker dergisindeki köşesinden bambaşka bir dünya için dünyayı bombalamaya devam ediyor.


1969’da Amerikan askerlerinin öldürdüğü 500 Vietnamlı köylüyü öldürdüğü My Lai katliamını yazarak bir anda dünyayı sarsan gazeteci, 1970’te Pulitzer Ödülü’nün sahibi oluyordu. Bush rejiminin en şiddetli muhaliflerinden biri olarak bilinen Hersh hakkında, eski ABD Başkanı Pakistan Devlet Başkanı’na “Seymour bir yalancıdır” diyecekti. Ebu Garib hapishanesindeki işkenceleri ortaya çıkaran, gazetecinin Amerikan Elit güçlerine savaş açtığı Komuta Zinciri adlı kitabı 2005’te Türkiye’de yayımlanmıştı. Hersh, Bush’un ‘teröre karşı savaş’ bahanesinin ardına bakan, Amerika’nın ırak’a girmesini kolaylaştıran yalanları ve Ebu Garib’e kadar olan sürecin ayrıntılarını gözler önüne seren bu çalışmasıyla da gündem yaratmıştı.

Görevimiz gerçekleri yazmaktır

Ödüle layık görülenlerden biri de Rus gazeteci Anna Politkovskaya’ydı. 1958-2006 yılları arasında yaşamış Anna Politkovskaya, bütün meslek hayatı boyunca doğru bildiği yoldan şaşmamıştı. Rusya’da dürüst gazetecilik denilince ilk akla düşen isim olan Politkovskaya, ülkedeki insan hakları ihlallerinin peşine düşmüştü. Çeçenistan konusunda özel duyarlılığı olan gazeteci, 2002’de Çeçen isyancıların gerçekleştirdiği tiyatro baskınında arabuluculuk yapmıştı. Sürekli tehditler altında yaşayan aktivist, Viyana’ya kaçmak zorunda kalsa da geri döndükten sonra yine gerçekleri yazmaya devam etmişti.


2004 Beslan okul baskını sırasında içtiği çay nedeniyle zehirlenmişti. Kimileri gıda zehirlenmesi dese de, söz konusu olan Politkovskaya ise bu olasılık hiç akla gelmezdi. Zehirlemişlerdi ancak başaramamışlardı. İki yıl sonra 7 Ekim 2006’da asansöründe kurşunlarak öldürülen gazeteci, BBC’ye verdiği bir demecinde “Riskin işimin, bir Rus gazetecinin işinin bir parçası olduğuna eminim ama bırakamam çünkü habercilik benim görevim. Doktorların görevi hastalarını iyileştirmek, şarkıcılarınki de şarkı söylemek. Bir gazetecinin görevi ise gördüğü gerçekleri yazmaktır’’ demişti. 2005’te Özgürlük ve Medyanın Geleceği Ödülü’ne layık görülen gazetecinin avukatı Stanislav Markelov da bu yılın başında faili meçhul bir cinayete kurban gitmişti.