Yaşam

Öyle sarhoş olsak ki...

Öyle Sarhoş Olsam ki” başladığında Turgut Özal, Semra hanımın elinden tutarak onu piste sürükler, dans etmeye başlardı

27 Aralık 2008 02:00

Prof. Güngör Uras, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın yaklaşık 40 yıl önce eşi Semra Özal ile birlikte Tanju Okan parçaları eşliğinde dans ederek geçirdiği Cumartesi gecelerini köşesine taşıdı. Pera Meyhanesi'nde geçirdiği 'gamsız' bir gecede, "Öyle sarhoş olsam ki, bir daha ayılmasam"ı dinlerken anılarını canlandıran Uras, Devlet Planlama Teşkilatı'da çalıştığı yıllardaki cumartesi gecesi eğlencelerini ve dönemin müsteşarı Turgut Özal'ı da unutmadı. Uras köşesinde o günleri şöyle anlattı:

"Tanju Okan  Büyük Ankara Oteli’nin altındaki gece kulübünde söylerdi. Biz de bazı “plancılar” (Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışanlar), müsteşarımız Turgut Özal ile birlikte cumartesi akşamları yemekten sonra onu dinlemeye giderdik. 'Öyle Sarhoş Olsam ki' başladığında Turgut Özal, Semra hanımın elinden tutarak onu piste sürükler, dans etmeye başlardı (O yıllar DPT başka idi. Semra ve Turgut Özal başka idi. Ankara’da yaşam ve dostluklar başka idi. Plancılar” arası ilişkiler başka idi)."
 
Uras'ın, Ali Rıza Kardüz imzasıyla Milliyet Cumartesi ekinde yer alan yazısının tam metni şöyle:

İstanbul’un tarihi semti Pera’da, İtalyan film yönetmeni Fellini’nin o gerçek dışı filmlerinden biri çevriliyor. Ben de bir figüranım. Çevremdeki her şey “absürt” (sivri / gerçek üstü)...
Oturduğum salon bilinmeyen bir ülkede, bilinmeyen bir zamandan kalma. Duvarların sıvasının yarısı soyulmuş. Kırmızı tuğlalar görünüyor. Üzerimize çökecek gibi görünen tavanın ortasından aşağıya kristal, pahalı bir avize sarkıtılmış. Duvarları büyük boy Frank Sinatra posterleri süslüyor. Bir-iki tane değil... Pek çok.
Tavana yakın, tepeden geçen soba borusunun ek yerinden aşağıya kurum dökülüyor. Kurum buhar ile karışıp sıvı hale geliyor. Borunun altında oturanların gömleklerini boyuyor. Ama onlar bundan şikayetçi değil. Çünkü havaya girmişler.
İskemleler birbirine o kadar yakın ki insanlar Anadolu anlatımıyla “popo popoya” oturuyor. Masaların üzerinde küçük küçük tabaklar, tabaklar... İçlerinde farklı farklı mezeler, mezeler...
Bir köşede “Komşudaki altın günü ziyaretinden dönerken tesadüfen buraya uğradığı izlenimini veren” sempatik bir “ev hanımı” şarkı söyleyerek salondakileri coşturmaya çalışıyor.

İnsanlar yemeği beğeniyor
Kemancı “Issız Adam” filminin jönünün benzeri, uzun boylu bir yakışıklı. Bir haftadır sakal tıraşı olamamış. Mutsuz, perişan ama kemanı konuşturuyor. Bilgisayar mühendisi tipli, uzun boylu gözlüklü genç boynundaki gitarla şarkıya eşlik ediyor. Öbür yanda Japonların sumo güreşçilerine benzeyen dev bir genç tumba çalıyor.
Ben neredeyim? Buraya neden geldim?
Birden silkindim, hayal aleminden sıyrıldım.
Beyoğlu’nda herhalde böyle çok sayıda meyhane var. Ben işte onlardan birindeyim. Sebeb-i ziyaret, Berç Okan isimli sanatçıyı dinlemek.
Dostum Şeref Özgancil bu sanatçıyı o kadar övdü ki, “Mutlaka dinlemelisin” diyerek beni bir zamanlar ismi Gamsız olan, şimdiki Pera meyhanesine götürdü.
Bu meyhane Pera’da Tepebaşı ile İstiklal Caddesi’ni birbirine bağlayan Balyoz Sokak’ta, Gamsız Apartmanı’nda 20 yıllık bir meyhane. Burası ünlü resim sanatçısı Leyla Gamsız’ın apartmanıymış. Bu apartmanda bir zamanlar Bedri Rahmi’nin, Mahmut Cuda’nın, Gürdal Duyar’ın atölyeleri varmış.
İşletmeci İlhan Ateş “Belli bir müşteri kesimimiz var. Çoğu gazetecidir. İsteyen tek bir içki içer, isteyen birkaç tabak yemek yer. Hafta sonları müzikli fiks mönümüz var. Her şey dahil 60 YTL” diyor.
Masamıza hizmet veren Ziya Yiğit ve Feyzi Yiğit, iskemlelerin arasından uzanarak masanın üzerine devamlı tabaklar koyuyor, bardakları dolduruyor. Etrafıma bakıyorum, insanlar yemekten ve servisten memnun.

Tanju Okan’ın devamı
Derken efendim Berç Okan sahne alıyor. Berç Okan 37 yıl New York’ta caz müziği yapmış. Derin ve renkli bir sesi var. Vücudu gibi sesi de heybetli. Rahmetli Tanju Okan’ınkine benziyor. Rivayet o ki, Tanju Okan ölmeden “Benden sonra şarkılarımı sen seslendirirsin” demiş.
Klavyede Cihan Yıldırım eşliğinde önce Amerikalı sanatçıların ünlendirdiği İngilizce şarkılarla programına başlıyor, sonra “Kadınım” ile Tanju Okan şarkılarına geçiyor. Ve de bunları pek güzel, duyarak söylüyor.
“Öyle sarhoş olsam ki, bir daha ayılmasam”ını seslendirirken bir genç çift masalarından kalktı, birbirine sarılarak dans etmeye başladı. 40 yıl önceye döndüm. O günlerde Tanju Okan Büyük Ankara Oteli’nin altındaki gece kulübünde söylerdi. Biz de bazı “plancılar” (Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışanlar), müsteşarımız Turgut Özal ile birlikte cumartesi akşamları yemekten sonra onu dinlemeye giderdik. “Öyle Sarhoş Olsam ki” başladığında Turgut Özal, Semra hanımın elinden tutarak onu piste sürükler, dans etmeye başlardı (O yıllar DPT başka idi. Semra ve Turgut Özal başka idi. Ankara’da yaşam ve dostluklar başka idi. “Plancılar” arası ilişkiler başka idi).
Berç Okan’ın sesi de sahnesi de çok güzel. İmkanınız var ise dinleyiniz. Pera meyhanesinin 20 yıldır aynı çizgiyi koruması, gidenlerin memnun kaldığını gösteriyor. Biz de memnun ayrıldık.