Türkiye gazetesi yazarı tarihçi Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Devleti'nin reformist padişahlarından II. Mahmut'un isyancılara karşı hayatını Cevri Kalfa'nın kurtardığını belirterek "Osmanlı hanedanı hayatını bir kadına borçludur" dedi.
Ekrem Buğra Ekinci'nin Türkiye gazetesindeki ( 30 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Sultan III. Selim’i öldüren katiller, Veliahd Şehzade Mahmud’u öldürmeye geldiklerinde, karşılarına dikilmiş cesur bir kadın buldular. Bu hanım, tek başına cesaretiyle tarihin gidişini değiştirmiştir...
Memleketin Lale Devri’nden beri kaybettiği seneleri tekrar kazandırmaya kendisini adayan Sultan III. Selim, küçümsenemeyecek muvaffakiyetleri sebebiyle çok düşman kazandı. Sınırsız merhameti, sonunu getirdi. Nihayet 1807 senesinde Rus destekli bir ihtilalle devrildi. Sultan III. Ahmed’in 1730’daki hal’inden beri ilk defa böyle bir şey oluyordu. Avrupa’da henüz sanayi inkılabı olmamıştı. Eğer tahtta kalsaydı, azim ve iradesi daha güçlü olsaydı, memleketin çehresi değişirdi.
Sultan Selim’in çocuğu yoktu. Tahtı, evladı gibi baktığı amcazadesi Şehzade Mustafa’ya bırakıp Topkapı Sarayı’ndaki dairesine çekildi. Yeni padişahın kardeşi olup, küçüklüğünden beri üzerine titrediği Şehzade Mahmud’un tahsil ve terbiyesi ile vakit geçirmeye başladı.
Gözlerim bunları mı görecekti?
Sultan Selim’in derdine yanan bir tek Rusçuk âyânı Alemdar Mustafa Paşa, padişahı tekrar tahta çıkarmak üzere birlikleriyle İstanbul’a geldi. Evvela isyanın elebaşısı olup o gece evlenerek zifafa giren Kabakçı’yı öldürttü. Sonra Davudpaşa Sarayı’nda yeni padişahı ziyaret etti. Padişahı tevkif etmesi tavsiyesini mertliğe yakışmaz diyerek reddetti ve böylece büyük bir fırsat kaçmış oldu.
Sadrazam mührünü zorla aldı. Eşkıyanın elebaşıları bir şekilde tesirsiz hâle getirildikten sonra Topkapı Sarayı’na yürüdü. 28 Temmuz 1808’de Enderun ağalarından asilere mensup 20 kişi, Sultan Selim’in dairesini bastılar. Padişahın zevcesi Re’fet Kadınefendi, ellerinde palalarla içeri girenlerin üzerine atıldıysa da yere serildi. Sonra kendisini padişahın önüne atan hazinedar Pakize Kalfa’nın parmaklarını doğradıktan sonra, padişah sağ şakağına yediği bir hançer darbesiyle şehid oldu. 186 sene evvel Sultan Genç Osman, 160 sene evvel de Sultan İbrahim şehid edilmişti.
Alemdar Mustafa Paşa saraya vardığında, velinimeti olan eski padişahın kapıya atılmış kanlı cesediyle karşılaştı. Kucaklayıp gözyaşları içinde “Vay efendim, ben seni tekrar tahta oturtmak için gelmiş iken, kör olası gözlerim bunları mı görecekti? Ben şimdi katillerden intikam alayım” dedi. Padişah, 46 yaşındaydı.
"Altın Yol"da heyecan
Cinayet anına geri dönelim… Sultan Selim’den sonra sıra, Veliahd Şehzâde Mahmud Efendi’de idi. Âsiler, veliahdı öldürmek üzere dairesine doğru yürümeye başladılar. Daha evvel asilerin önüne çıkıp önlemeye çalışan, ancak ellerinden canını zor kurtaran başlala Tayyar Ağa, Enderun’da bir koğuşa sığınmıştı. Bu sırada Şehzâde’nin lalası Mehmed Ağa’ya rastlayıp, katillerin Şehzâde’ye kastettiklerini haber aldı. Hemen hünkâr imamı Hafız Ahmed Efendi’yle beraber harem kapısına geldi. Hareme giremeyeceği için, Kasım, Anber ve Hâfız İsa adında iri yarı, kuvvetli ve sadık üç harem ağasını haberdar edip padişahın yanına yolladı. Ellerinde kılıç içeri giren ağalar padişahın öldürüldüğünü görünce, Şehzâde’nin yanına koştular. Ancak onun dairesi de boştu.
Şehzâde, Kafkasyalı cariyesi Cevri Kalfa tarafından Harem-i Hümayun’da Altın Yol olarak bilinen koridordaki dairesine götürülmüştü. İçeride elinde kılıç bekliyordu. Buraya bir merdiven ile çıkılmaktadır. Üç ağa kestirme yoldan merdivenin başına geldiklerinde, katiller de yetişti. Anber ve İsa Ağa, merdivenin üstünü tuttu. Merdivenin altındaki Kasım Ağa beş dakika vuruştuktan sonra yaralanıp yere yığıldı. Şehzâde’nin hayatı, bir-iki dakika zaman kazanmaya bağlıydı.
Birden dairenin kapısı açıldı. Cevri Kalfa, bu güçlü ve cesur kız, yalın ayak, eteğini beline sokmuş hâlde dışarı çıktı. Mangaldaki kızgın külleri kürekleyip asilerin gözlerine doğru serpti. Ortalık kül, duman ve ateş içinde kaldı. Bu arada İsa ve Anber Ağa, Şehzâde’ye omuz vererek odanın köşesindeki baca denen çatı ağzından dama aşırdılar. Gücü ve külü tükenen Cevri Kalfa, karnına yediği bir tekme ile yere yığıldı. Asilerden birinin fırlattığı hançer, Şehzâde’nin pazusunu yaralamış; kaçarken çarptığı alnı da kan içinde kalmıştı. O sırada Alemdar’ın saraya girdiği duyulunca, asiler dağıldı.
Bu da kimdir?
Bu film sahnesi gibi hadiseden sonra Şehzâde, Hasekiler dairesi damından Kuşhane damına geçti; sonra iki sadık ağanın kurduğu merdiven sayesinde saray avlusuna indi. Veliahdı kurtarması gerektiğini anlayan Alemdar Mustafa Paşa, ileri doğru yürüyünce, karşıdan perişan hâlde Şehzâde Mahmud göründü. “Abe bu da kimdir?” diye sorup, oradaki hünkâr imamı Ahmed Efendi, “Sultan Mahmud Efendimizdir” deyince, hemen yeni padişahı etekleyip biat etti.
Sultan Selim’in intikamını almak üzere Enderun’a geçmek isteyen Alemdar’ı, Sultan Mahmud durdurdu. “Sen o işleri bırak, askerini dağıt, peşimden gel!” buyurdu. Beraberce Hırka-ı Saadet dairesine yürüdüler. Padişah, Alemdar’ı sadrazamlığa getirdi. Sultan Selim’in cenâzesinin ardından, cinâyetle alâkalı bine yakın kişi idam edildi. Aralarında 10 da cariye vardı. 28 yaşındaki eski padişah Sultan IV. Mustafa, Topkapı Sarayı’na yerleştirildiyse de, 4 ay sonraki bir darbe teşebbüsü üzerine idam edildi.
Ama ne kadın!
Cevri Kalfa’nın bu cesur gayreti, Osmanlı hânedanının istikbalini kurtarmıştır. Tahta çıkması Osmanlı tarihi için büyük bir şans olan Sultan II. Mahmud, bu emektar cariyesine çok hürmet ve ikram ederdi. Kendisini evvela başhazinedar yaptı. Büyük Çamlıca’da kendisine hediye ettiği ve imparatorluğun son yıllarına kadar ayakta kalan köşkün bahçesindeki su, Cevri Kalfa Suyu diye Üsküdar’da meşhurdu. 1826 yılında vefat eden Cevri Kalfa, Fatih’te Nakşıdil Vâlide Sultan türbesindedir.
Sadece padişahın değil, bütün İstanbul'un sevgi ve hürmetini kazanan Cevri Kalfa’nın, 1819’da Divanyolu’nda yaptırdığı sıbyan mektebi, İstanbul’daki mekteplerin en büyüğüdür. Mimarî stili orijinaldir. 1858’de kız sanat mektebi olan bina; cumhuriyetten sonra da matbaa ve adliye olarak kullanıldı. Bugün alt katı dükkân, üst katı Türk Edebiyatı Vakfı’dır. Yanında sebil ve çeşmesi vardır. Kitâbesindeki “Mektebiyle ruhu Cevri Usta’nın şâdân ola” mısraıyla tarih düşürülmüştür. Cevri Kalfa, Üsküdar Nuhkuyusu’nda Bağlarbaşı’na giderken sağda zarif bir câmi yaptırdı. Sultan Hamid bunu tamir ettirmiştir...