Ekonomi

Osman Ulagay: Yazık oldu Berat Bey’e

03 Mart 2021 10:34

Osman Ulagay

TÜİK, Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisinde ciddi bir küçülmenin yaşandığı 2020 yılında %1.8 büyüdüğünü açıkladı önceki gün. Yandaş medya zafer çığlıklarıyla manşete taşıdı bu haberi. Pandeminin  bütün dünyada çok ciddi bir küçülmeye yol açtığı bir yılda Türkiye ekonomisinin, %3 büyüyen Tayvan ve %2.3 büyüyen Çin’den sonra en hızlı büyüyen ekonomi olması kuşkusuz dikkate değer bir başarı gibi görünüyor. Ancak bu başarının nasıl elde edildiğine ve Türkiye ekonomisinin büyüme dışındaki göstergelerine bakıldığında bu başarıya biraz gölge düşüyor. 

Kullandığı verilerin doğruluğuna en güvendiğim yayın organı olan The Economist dergisinin son sayfalarında yer alan ayrıntılı tabloda dünyanın önde gelen ekonomilerine ait veriler yer alıyor her hafta. Derginin geçen hafta yayınlanan sayısında yer alan tabloda ülkelerin enflasyon göstergelerine baktığımızda Türkiye’nin %15’lik enflasyonla Arjantin’den sonra en yüksek enflasyona sahip ülke olduğunu görüyoruz. Türkiye’den sonra gelen 8 ülkede enflasyon %2 ile %6 arasında, 32 ülkede ise enflasyon %2’nin altında. Yani biz diğer önde gelen ekonomilere göre daha hızlı büyümüşüz pandemi yılında ama enflasyonda tamamen farklı bir dünyada yaşıyoruz, ateşimiz 40’a çıkmış sanki. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak son bir yılda ABD dolarına göre en fazla değer kaybeden üçüncü para Türk lirası. Cari açık rakamlarına baktığımızda Türkiye’nin en yüksek açık veren üç ülkeden biri olduğunu görüyoruz.

Berat Bey neden kayboldu?      

Yandaş medya %1.8 lik büyümeyi kutlarken bu “başarının” arkasındaki kişinin Berat Albayrak olduğunu hatırlatanlar da oldu. Sahi ne oldu Berat Albayrak’a?    

Geçen yıl kasım ayının ilk haftası sona ererken, 2108’den beri Hazine’den ve ekonominin yönetiminden sorumlu bakan olarak görev yapan Berat Albayrak, alışılmamış bir şekilde Instagram üzerinden yaptığı açıklamayla görevinden ayrılmak zorunda kaldığını bildirdi. Açıklamada “at izinin it izine karıştığı” gelişmelerden de söz ediliyordu ama olayın perde arkasını bilmeyen birinin bu şifreyi çözmesi mümkün değildi. 

Bu açıklamayı izleyen günlerde Berat Bey ortalıktan kayboldu. İki yılı aşan sürede yaptığı icraat konusunda hiçbir hesap vermeden, görevi bırakmak zorunda kalmasına neden olan gelişmelere hiç değinmeden kayıplara karıştı. Ekonominin yönetimini kendisine emanet eden kayınpederi Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuya açıklık getiren hiçbir açıklama yapmadı uzun süre.  

Ancak Berat Bey’in gözden kaybolmasından sonra Merkez Bankası Başkanlığına Sayın Naci Ağbal’ın ve ekonomiden sorumlu bakanlığa Sayın Lütfü Elvan’ın getirilmesi ve yeni ekonomi yönetiminin Berat Bey’in izlediği yolun tam karşıtı olan bir yola gireceğini ilan etmesi damat bakanın görevden ayrılmak zorunda kaldığı izlenimini güçlendirdi. Yeni yönetimin attığı adımların dış dünyada olumlu algılanması ve Türk lirasının çöküşünü kontrole alması da Berat Bey’in “başarı hikayesi”nin bir süre unutulmasına yol açtı.

Türkiye’nin hastalığı

Eğer şimdi Türkiye ekonomisinin geçen yılı büyümeyle kapatmasını başarı olarak görüyorsak bu başarıda başrolü Berat Bey’in oynamış olduğunu da teslim etmek zorundayız. Hedefi ne pahasına olursa olsun büyüme olarak belirlerseniz, büyümeyi finanse edecek kaynağınız yokken kamu bankalarını kullanarak ve özel bankaları tehdit ederek sınırsız kredi genişlemesiyle ekonomiyi desteklerseniz pandemi ortamında bile geçici bir toparlanma sağlayabiliyorsunuz. Berat Bey de bedelini hafife alarak bunu yaptı ve sonucuna katlandı.

Ancak bu noktada sorumluluğu Berat Bey’e yıkarak konuyu kapatmak doğru değil bence. Bir kere bugünün Türkiye’sinde Cumhurbaşkanı’nın onayı olmadan hiçbir şeyin yapılamayacağını herkes biliyor. İkincisi Türkiye’de iş dünyasının önemli bir bölümü de günü kurtaracak önlemlere, bol keseden dağıtılan ucuz kredilere bayılıyor. Ayrıca Türkiye’nin enflasyon konusunda dünyadan ayrışmış olması da iş dünyasını sanki çok fazla rahatsız etmiyor. Sonuçta  pandemi ortamında bile büyülebiliyor ekonomimiz ama yüksek ateşle dolaşmanın da ciddi bir bedeli var.


Bu yazı ilk olarak Dünya gazetesinde yayımlanmıştır