AİHM'in Aralık 2019'da verdiği bir kararla Kavala'nın tutuklanması ve tutuklu yargılanmasının onu susturmak ve diğer insan hakları savunucularının cesaretini kırmak amaçlı olduğunu belirterek, Türkiye hükümetinden Kavala'nın bir an önce serbest kalması için gerekli önlemleri alması çağrısında bulunduğu anımsatan Konsey, mahkeme kararının Mayıs 2020'de kesinleştiğini ve konunun bu noktadan sonra Bakanlar Komitesi'nin gündemine geldiğini anımsattı.
Açıklamada, Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'nin Kavala davasında gerekli adımları atması için daha önce 8 kez karar aldığını ancak Türk hükümetinin AİHM'in kararını uygulamayı reddettiği vurgulandı.
Bakanlar Komitesi'nin Türkiye ile ilgili ihlal prosedürü kapsamında AİHM'e yapacağı başvuruyu 2 Şubat 2022'deki toplantısında gerçekleştireceği belirtilen açıklamada, Türkiye'nin bu süreçle ilgili görüşünü en geç 19 Ocak'a kadar iletmesinin istendiği bildirildi.
Kavala davasında bir sonraki duruşmanın 17 Ocak'ta olacağından hareket eden Bakanlar Komitesi, böylece Türk hükümetine ihlal prosedüründen ve prosedür sonucunda olası yaptırımlardan kurtulmak için bir fırsat daha sunmuş oldu.
Aksi haldeBakanlar Komitesi, Türkiye'nin vereceği görüşle birlikte gerekçeli kararını oluşturacak ve yine bir oylama sonucunda üçte iki çoğunluğu bulması durumunda AİHM'e resmi bildirimi yapacak ve süreci başlatmış olacak. Açıklamada belirtildiği gibi, süreç 2 Şubat'ta yaşama geçecek.
Olası yaptırımlar neler?
Bakanlar Komitesi, AİHM'den "Yükümlülük yerine getirilmemiştir" şeklinde bir bildirim alması durumunda söz konusu üye ülkeye uygulanacak tedbirleri ele alacak. Bu tedbirlerin neler olacağı somut olarak belirtilmezken, komitenin uygun göreceği adımları atacağı kaydediliyor. Bunlar arasında söz konusu ülkenin oy hakkının veya üyeliğinin askıya alınması ve hatta üyelikten çıkarılması da yer alıyor.
Daha önce sadece Azerbaycan için işletilen ancak yaptırım aşamasına gelmeden sonlanan bu sürecin Türkiye için nasıl işletileceği ve sonuçlarının neler olacağı öngörülemiyor.
Avrupa Konseyi'nin kurucu üyelerinden olan ve Avrupa Birliği (AB) üyesi olmak isteyen Türkiye'nin nasıl bir yol izleyeceği, süreci belirleyecek en önemli unsur olarak görülüyor.
Azerbaycan'dan sonra Türkiye
AİHS'in 46. maddesi, Avrupa Konseyi'ne üye ülkelerin AİHM kararlarını uygulamalarını mecburi kılıyor. Aynı maddenin 4. fıkrası, Avrupa Konseyi'nin karar organı olan Bakanlar Komitesi'ne kesinleşmiş mahkeme kararını uygulamayan ülkenin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini AİHM'e sorma yetkisini veriyor.
AİHM'in üye ülkenin yükümlülüğünü yerine getirmediğini iletmesi durumunda Bakanlar Komitesi, söz konusu üye ülkeye uygulanacak tavrı kararlaştırmak için yeniden bir araya geliyor ve uygun tedbirlerin alınmasını müzakere ediyor.
İhlal prosedürü, 2010 senesinde AİHS'in 14. protokolünde yapılan bir değişiklikle Avrupa Konseyi müktesebatına girdi ve o tarihten bu yana sadece Azerbaycan'a karşı uygulandı. Türkiye, Azerbaycan'dan sonra bu prosedürün uygulandığı ikinci üye ülke durumuna geldi.
Türkiye, aynı zamanda, insan hakları ihlalleri nedeniyle Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin siyasi denetimine de girmişti.
35 ülke 'İhlal prosedürü uygulansın' dedi
47 üyeli Avrupa Konseyi kurallarına göre Bakanlar Komitesi, bir üye ülke aleyhine ihlal prosedürünü başlatmak için üçte iki çoğunluğun oyuna gereksinim duyuyor. Türkiye ile ilgili yapılan oylamada, 35 ülkenin ihlal prosedürünün uygulanması lehinde oy kullandığı, bunların büyük çoğunluğunun AB üyesi olduğu kaydedildi.
Türkiye ile birlikte karşı oy kullanan iki ülke kendisi de bu süreci yaşamış olan Azerbaycan ile AB üyesi olmasına karşın son dönemde insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi konularda Brüksel'e sorun yaratan Macaristan oldu. Macaristan ile Türkiye arasında son dönemde giderek derinleşen ilişkiler, Macaristan'ın Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci üye olmasına kadar varmıştı.
7 ülke çekimser kaldı
Oylamada çekimser kalan ülkeler Rusya, Ukrayna, Gürcistan, Sırbistan, Romanya, Arnavutluk ve Moldova oldu. Bu ülkeler arasında AB üyesi Romanya'nın da yer alması dikkat çekti. Türkiye ile yakın ilişkiler içinde olan Polonya ve Bosna-Hersek ise toplantıya katılmamayı tercih etti. Böylece 27 üyeli AB, Türkiye ile ilgili oylamada toplam 3 fire vermiş oldu. Türkiye'nin doğrudan ya da dolaylı destek aldığı ülkelerin genel olarak insan hakları ve demokrasi karnelerinin zayıf olduğu dikkat çekti.
Türkiye'den hızla sert tepki
Türkiye, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin kararına hızla sert tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı, Konsey'de alınan kararın resmen kamuoyuna duyurulmasını beklemedi ve açıklamayı 2 Aralık akşamı yaptı.
Avrupa Konseyi'ni Kavala konusunda alınan kararın devamını getirmekten kaçınmaya çağıran Türkiye, konseyin kurucu üyesi olduğunu, AİHS'den kaynaklanan sorumluluklarının bilincinde olduğunu kaydederek 2021'de 128, bugüne kadar ise toplam 3674 AİHM kararını uyguladığını kayda geçirdi.
Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Kavala davasının sürekli olarak gündemde tutulması tutarsız bir yaklaşım olarak tanımlandı ve şu ifadelere yer verildi:
"Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sistemindeki mevcut mekanizmaların hukuki ve adil bir anlayışa göre değil de, siyasi mülahazalar üzerinden belirli ülkeler aleyhinde işletilmesi her şeyden önce Avrupa Konseyi'nin kendi itibarını zedelemektedir.
"Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, insan hakları sisteminin etkinliğini sürdürmek istiyorsa tarafgir ve seçici tutumunu bırakıp, AİHM kararlarının uygulanmasını tüm üye ülkeler yönünden tarafsız bir yaklaşımla ele almalıdır."