Ben yapmadım, sen yapmadın, peki kim yaptı? İzah edilmesi zor durumlarda kalındığında siyasiler ve sorumlular arasında yaşanan bu polemik artık insanın içini daraltıyor. 31 kişini öldüğü, sel sularının havaalanı yolundan bile insan götürdüğü bu doğal felakette, derelere yol, köprü yapanlar da, dere yollarını ıslah etmeyenler de, tehlikeli bölgeleri imara açanlar da, alt yapıyı en riskli durumlara göre yapmayanlar da, şehri planlarken bunları hesaba katmayanlar da dahil herkesin sorumluluk payı var. Diğer yandan kurtarma çalışmaları esnasında da gördük ki; Akom gibi ileri teknolojiye sahip merkezlere, Kızılay'ın yenilenmiş yapısına rağmen her türlü afet durumuna ilişkin bir A-B-C planı yok ortada. Ortada tek bir suçlu yok elbette, ama riskli bir yapılaşma ve iyi çalışmayan bir afete karşı önlem ve kurtarma sistemi var. Savunma değil, onarım zamanı…
Diğer yandan vatandaşımızın yağmacılığı dünya televizyonlarına madara olmuş durumda. Üstelik yağmacılarımız son derece bilinçli! "Nasılsa bunların parasını sigortadan alacaklar" diyen yağmacı kadının rahat ve bilmiş tavrı için tanım bulmak gerçekten çok zor.
Ve minübüsün içinde ölüme terk edilen işçi kadınlar... Vicdan sahibi bir iş yeri sahibinin kullanabileceği bir taşıma yöntemi bu olabilir mi?
…
Vicdan meselesi sadece burada değil bir çok yerde karşımıza çıkıyor. Geçen hafta Beyrut'ta lüks arabaların arasındaki bir kamyonun içinde paket gibi istif edilmiş, kımıldayacak yerleri bile olmayan işçileri görünce de aynı duyguyu hissettim. Arap ülkelerindeki ihtişamlı hayatlara kölelik yapan işçilerin halini her gördüğümde müslüman burjuva kavramını yüceltenleri anlamam daha da zorlaşıyor. Kim ne derse desin, burada müslüman kavramı eğreti duruyor. Hem müslüman, hem köleci olabilir mi insan? Bir taraftan Peygamberin sakal boyunu bile önemsemek, diğer yandan O'nun en çok önem verdiği bir konu olan "kölelik ve işçi hakları" meselesine riayet etmemek! Anlamak zor!
Muhajjababes
Beyrut'a bu gidişimde en çok dikkatimi çeken bir başka şey de, kırmızı, parlak taytlı, mini etekli giysileri ile başörtülü kadınlar oldu. Başörtülerinden süsü ve gülü eksik etmeyen bu kadınlar, vücutlarını örtmeyi değil renkli ve parlak giysilerle sarmayı tercih etmişler. Bu tür örtünme biçimine de verilen ismi de orada öğrendim. MUHAJJABABES. Hem örtülü, hem süslü, hem trend... Kısaca örtülü ikoncanlar konusunda bir site olduğu gibi yazılmış bir kitap bile bulduk. Bu bir sentez mi, deformasyon mu, arayış mı nedir ? Net tanımlayamadığım bu görünüm yorumlanmaya muhtaç.
Yeni müftüler
Ramazan vesilesi ile din adamlarımız ile daha sık karşılaşıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı yeni müftü seçimleri için kutlamak lazım. Yeni nesil müftü ve vaizlerimiz sadece geniş kültürleri, sanata ilgileri ve anlatım tarzları ile değil, kimlikli, komplekssiz din adamı profilini çok iyi taşıyor olmaları ile takdiri hakediyorlar.
…
Dün gece Ali Rıza Demircan Saba Tümer'in programındaydı. Saba Tümer'in omuz ve göğüs dekolteli kıyafeti karşısında yumuşak bir yüz uslup ile konuşmaya çalışan Hoca, "dinimize göre seks nasıl olmalı" alt yazıları geçerken soruları başka bir eksene çekmeye çalıştıysa da pek başarılı olamadı. Sunucu her zamanki gibi kahkaha atamadı ama konuk başka eksende, alt yazı başka bir eksende gitti ve geldi. Yine de Ali Rıza Hoca'nın Saba Tümer karşısında yüzündeki hoşgörülü hali ile aynı gece konuk olduğu başka bir sahur programındaki sert üslubu arasındaki çelişkiye taaccüp etmemek mümkün değil!