Almanya'nın Essen kentinde okuma gecesine katılan Nobelli yazar Orhan Pamuk, geçmişte geldiği okuma gecelerinde yaşadıklarını anlattı. Türkiye’den siyasi sürgün olan solcuların bir araya gelebilmek için kendisini yazar olarak davet ettiklerini söyleyen Pamuk, "Siyasi sürgün olan solcular, beni davet etmişti, sonra bir araya geldik mi, on dakikada beni unutur, kendi konuşmak istediklerine geçerlerdi" dedi.
Okuma akşamı için Almanya’nın Essen kentine gelen Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’a edebiyatseverler yoğun ilgi gösterdi. Aralarında Literatürk Festival’in de yer aldığı bazı edebiyat gruplarının ortaklaşa düzenlediği ve Orhan Pamuk’un da konuk olduğu okuma akşamı, Almanya’nın tek salon olarak en fazla izleyici alabilen sinemalarından Lichtburg’ta gerçekleştirildi. Duvar'da yer alan habere göre Orhan Pamuk’un okuma akşamı nedeniyle Lichtburg sineması, localarıyla beraber tıka basa doldu. Yazar, son kitabı olan “Kırmızı Saçlı Kadın”dan pasaj okudu ve hikayesini anlattı.
Alman okurların da katıldığı okuma akşamının moderatörlüğünü Norbert Wehr yaparken, ünlü çevirmen Recai Hallaç da Orhan Pamuk’un konuşmalarını Almanca’ya çevirdi.
"Sinema yapmak istedim"
Moderatörün diğer meslek dalları ve sinema ile ilgili sorusuna Orhan Pamuk, şöyle yanıt verdi, “Öncelikle söyleyeyim ben, sinemaya hep yakın oldum. Bir dönem sinemayı da yapmak istedim, ama bu tek başına olabilecek iş değil. Mimarlık da istemiştim, o da böyle. Bunlar çok sayıda insanın birlikte, bir ekip olarak yapması gereken meslek dalları. Örneğin mimarlık tek başına değil, patronlar, ev sahipleri, parayı verenler, büronuzda çalışanlar derken bir çok insanlı bir ekiple çalışmak gerek. Ama romancının gücü, bir kalem bir de kağıt yetti, böyle daha özgürüm. Ayrıca iyi film de, iyi bir resim de, iyi bir metne, iyi bir hikayeye bağlı. Önceden bir metin olmalı. Bazen insanların mahremine, özeline, sinema olarak bir ekiple girilemiyor. Ama romancı, kişilerin kendinin keşfedemediği mahremi, sessiz özelini, ruhunun derinliklerine kadar konuşup, yazabiliyor. Romanlarımdan film yapılmasını hep istedim ama başarısız olma korkusuyla da, bir türlü istediğim kadar olmadı. Tabii ki sinema hayatımda beni çok mutlu etti. Bütün gün çalışıp akşam kız arkadaşımla sinemaya gitmek güzeldi. Bundan güzel bir gün olabilir mi?”
"Sürgündeki solcular davet ederdi"
1987 yılında Duisburg’a geldiği kitap okuma günlerini izleyicilerle paylaşan Orhan Pamuk, şöyle konuştu:
“Türkiye’den siyasi sürgün olan solcular, kendileri bir araya getirebilmek için, beni yazar olarak davet ederlerdi. Duisburg kütüphanesinden edebiyatçı Tayfun Demir, öncülük yapmıştı. Siyasi sürgün olan solcular, beni davet etmişti, sonra bir araya geldik mi, on dakikada beni unutur, kendi konuşmak istediklerine geçerlerdi. Ben de merakla ve zevkle bu insanları dinlerdim. Kim ne kadar Almanlaştı, kimler daha çok Türk kaldı bunları tartışırlardı. Bunun ölçüsünü de, kimlerin tatil için İtalya’ya gittiğinden filan ortaya koyarlardı. O zamanlar okuma akşamları Almanca yapılmadığı için Almanlar gelmezdi, çok az Türk seven Alman aralarında bulunurdu. Çok yıllar geçti, Almanya daha da zengin oldu. Türkiye’den gelenlerin çocukları, torunları oldu. Bugün de sizlerle burada olduğum için çok mutlu oldum.”
Pamuk daha sonra kitaplarını imzaladı.