21. yüzyıl insanı artık yediklerinin sağlıklı olmadığının farkında. Ancak Türkiye’de organik ürünlere yöneliş hala o kadar fazla değil. Bunun da en önemli nedenlerinden biri organik ürünlerin pahalı olması.
Ekonomik nedenlerle organik ürüne erişimi olmayanların yanında erişimi olsa da bu pahalılığa karşı güvensizlik duyanlar da var.
İlaç yerine işçi
Bianet'te yer alan habere göre Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, organik ürünlerin konvansiyonel ürünlere göre daha maliyetli olmasını şu nedenlere dayandırdı:
* Organik tarım yoğun emek istiyor. Yabani ot ilaçları yerine bu otları çapalamak, toplamak için daha sık ve fazla işçiye gerek var. Ot ilaçları yerine işgücüne başvuruluyor. * Organik girdiler (tohum, tuzaklar, organik mücadele ilaçları, organik gübreler, organik yem vb.) pahalı.
Kontrol, sertifika, analiz bedeli
* Kontrol, sertifikasyon ve analiz bedelleri maliyeti etkiliyor.
* Bazı organik ürünlerde henüz zirai mücadele yöntemleri hem yaygın değil hem de çok maliyetli. Organik mücadele için kullanılan sertifikalı ilaçlar yeterince güçlü ve yeterli olamayabiliyor. Bugün tek bir kelebeğe organik mücadelede çözüm bulamadığı için Beypazarı’nda yıllardır organik tarım yapan üreticiler kavun yetiştiremiyorlar. Yıllar önce ektikleri 40 dönüm kavunu bölgede yaygın olan bir kelebek yüzünden kaybettiler.
Talep az, pazar ağı az
* Katma değerli ürünler olarak da adlandırılan salça, un, bisküvi, kuru meyveler, peynir gibi ürünlerde, hem ürünün üretiminde hem de işlenmesi sırasında çifte kontrol, analiz ve sertifikasyon maliyeti oluyor.
* Talebin az oluşu ve pazar ağının/pazarlama alternatiflerinin darlığı maliyeti etkiliyor. Bu nedenle nakliye, depolama gibi lojistik maliyetler, üretici ve aracı firmaların araç ve ekip maliyetleri birim ürün başına yansıdığında yüksek oluyor.
Ürün bekliyor ve bozuluyor
* Talebin artışına paralel olarak fiyatlar da düşüyor. Örneğin, konvansiyonel bahçede üretilen mandalina tek seferde toptan satılabilirken, organik ürün üreticisi mandalinasını ağaçta bırakmak veya kısa süreli de olsa depolamak zorunda kalıyor. Bu da depoda ürün bozulması ve kaybı, bahçede ürünün zarara uğraması, don yemesine, kartlaşmasına ve kalitesinin bozulmasına sebep olabiliyor.
* Ayrıca marketlere organik ürün veren bir şirket ticaret hacmi küçük de olsa, pazarlama, nakliye ve muhasebe için eleman çalıştırmak zorunda. Araçlar tam dolmadan ürünleri göndermek durumunda kalan pazarlamacı, yeterli sürüm olmaması nedeniyle bazen şoförün aylık maaş, sigorta ve vergileri gibi masrafları bile ödeyemeyebiliyor.
Nakliye yüksek
* Organik pazarlara gelen üreticinin ürününü kamyon yerine daha küçük araçlarla getirmesi, nakliyede birim ürün için daha fazla mazot maliyeti anlamına geliyor. Ayrıca konvansiyonel pazarcı pazar günü satamadığı ürünü ertesi gün satabilse de organik üreticinin satış şansı son derece sınırlı.
Depolama sorunu
* Organikte kullanılan bazı yöntemler de fiyatları etkileyebiliyor. Örneğin, organik elmalar konvansiyonel elmalarla birlikte soğuk hava depolarına konulamıyor. Organik elma üreticisi tuttuğu ayrı odayı dolduramazsa, birim ürün başına depolama maliyetleri de artıyor. Bunun yerine iklimlendirme cihazı olmayan geleneksel depoları kullanan üreticiyse büyük oranda ürün kayıpları yaşayabiliyor.
Başlangıçta verim kaybı oluyor
* Ayrıca üreticiler organik tarıma başladıktan sonra, en az bir yıl, yaşadığı verim kaybına rağmen ilgili yasalar gereği ürünlerini organik veya organiğe geçiş ürünü olarak satamıyor.
* Üretici organik tarıma başladıktan sonra, toprağın suni gübre ve kimyasal tarım ilaçlarından arınarak yeniden sağlıklı hale gelmesi için konvansiyonel tarımda elde ettiği verimle karşılaştırıldığında, 3 ila 10 yıl arasında verim kaybı yaşayabiliyor. Organik ürünlerde verim kaybı iddialarını bu konuda çalışan enstitü ve üniversitelerin uzun vadeli çalışmaları doğrulamasa da birçok üretici profesyonel destek ve danışmanlıktan yoksun kaldığı için verim kayıpları yaşıyor.
* Organik seracılıkta toprak sağlıklı hale gelse de konvansiyonel ile organik arasında verim farkları var. Bu durum, doğal olmayan bir ortamda doğal yetiştiriciliğin yapılmasıyla ilgili. Yapay ortamda sentetik girdiler ve iklimlendirme cihazları gibi teknoloji kullanımları verim farkına daha fazla etki ediyor. Bu nedenle organik seracılıkta konvansiyonel seracılıktan alınan verim yakalanamıyor.
Organik yoğurt, peynirde fiyat farkı neden daha fazla?
* Bu farklar hammadde fiyatlarıyla ilgili. Örneğin organik sütü alış fiyatı, konvansiyonele oranla yüzde 50-60 daha yüksek. Bu da organik süt üretiminde yem maliyetinin en az yüzde 30 daha pahalı olmasından kaynaklanıyor. Yoğurt, peynir gibi ürünlerde maliyet farkı, hem süt fiyatına, hem de sütün yoğurt ve peynire dönüşme işlemlerindeki farka dayanıyor. Ayrıca konvansiyonel üretimde büyük miktarları aynı anda nakletmek mümkün olurken, organikte günde 20 ton (normal bir kamyonun kapasitesi) süt üretimi olmadığı için, nakliye maliyeti de iki katına çıkabiliyor.
1 kilo peynirde 11 değil 8 kilo süt
* Öte yandan konvansiyonel üretimde iade ürünler kaşar veya eritme peynir olarak değerlendirilebilirken organik üretimde buna izin verilmiyor. Elbette sertifikasyon maliyeti de unutulmamalı. Bir diğer nedense konvansiyonel ürünlerde kullanılan katkı maddeleriyle daha az sütten daha çok peynir yapılması. Yani bir kg peynirde 11 kg süt yerine 8 kg süt kullanılabiliyor ve bu da fiyatı etkiliyor.