T24- Onlar mahkum değil emekli oluncaya kadar hayatları dört duvar arasında, parmaklıklar ardında geçiyor. Görevleri dışarıdan 'sert ve otoriter' görünse de şefkatle yaklaştıklarından mahkumlar bile onlara 'anne' diyor. Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nde görevli infaz memurlarından duyduklarımıza bakılırsa hayatları normal kadınlardan farklı. Ev gezmelerini sevmiyorlar, çocukları da 'cezaevi'ni tanıyarak büyüyor.
Zaman'ın haberine göre, cezaevlerinde genelde mahkûmların hikâyesini merak etsek de aslında ceza infaz memurlarına, eski adıyla gardiyanlara kulak vermek gerekiyormuş. Meslekte geçen yıllar onlarda neler biriktirmiş meğer! Bakırköy Kadın ve Çocuk Tutukevi'nden bir grup memurun hikâyelerini dinledik. Meslekteki sıkıntılarını, onlara karşı olan algıyı bir kenara bırakıp yaşantılarına baktık. Tüm günü cezaevinde geçen bir kadın, evde nasıl bir eş ve annedir, komşularıyla diyaloğu nasıldır mesela?
Mesleklerinin hayatlarına yansımaları ilginç tabii. Mesela bazılarının çocukları babalarına şikâyet ediyormuş: "Annem bize evde gardiyanlık yapıyor." Evi işe getirmeseler de, işteki stresin evde çıktığı oluyormuş. Yaşıtları komşularıyla bir araya gelip muhabbet etmek için can atarken, onlar bu ortamlardan köşe bucak kaçıyor. Komşularıyla karşılaştıklarında meraklı sorularına da maruz kalıyorlar tabii. Hele bir de ünlü bir isim görev yaptıkları cezaevine geldiyse... Ya da TV'de izledikleri bir cinayet zanlısı...
İçlerinde vardiyalı çalışanlar da var ama biz gündüzcülerle görüşüyoruz. Mesaileri sabah sekiz, akşam beş. Yalnızca sabah akşam sayımlarını yapıp, koğuşlar arasında volta atarak mesailerini tamamlamamıyorlar. Kadın merhameti kendini her yerde gösteriyor belli ki. Yeri geliyor tahliye olan mahkûmun yol parası için aralarında para topluyorlar. Cenazesi olanlara acı haberi verdikten sonra koğuş ziyaretine gitmeyi de ihmal etmiyorlar. Ziyaretçileri gelmeyenleri teselli etmek de onların görevi. Özellikle Havva (51) ve Düriye (48) Hanım gibi daha tecrübeli ceza infaz memurları mahkûmların annesi olmuş içeride...
Havva abla sen söyle, biz hırsızlık yapar mıyız!
Bir de sürekli girip çıkan mah-kûmlarla ilgili başlarından geçen enteresan hikâyeler var ki, tam evlere şenlik. Havva Hanım, pazarda başına gelen bir olayı anlatıyor. Kendi halinde pazarda bir şeylere bakarken yanında fısıldaşmalar duyar. "Bu Havva abla, geri bırak cüzdanını." deyince dikkat kesilir. Dönüp bakar ki yanındakiler, daha önceden içeri girip çıkmış mahkûmlardır. Cüzdanı alınmış, Havva Hanım'ın kendi tabiriyle ruhu duymamıştır. Görünce "Abla tanımasak cüzdanını almıştık." deyip geri verirler. Yine semt pazarında başına gelen başka bir hikâye de şöyle: Hırsızlık yaptıkları gerekçesiyle polisle tartışan birkaç kadın, kendisini tanır ve polislerin yanında uzaktan bağırmaya başlar. "Havva abla sen söyle, biz hırsızlık yapar mıyız hiç?" diye yardım isterler. Havva Hanım hiç oralı olmaz.
Tabii gözlerini yaşartan hikâyeler de çok. Yıllardır aradıkları kızlarını cezaevinde bulan emekli çiftin mutluluğunu anlatırken hâlâ hüzünleniyor infaz memurlarından Selma K. : "İnsan, koşullar değişince çocuğunun cezaevinde olmasına da sevinebiliyor. Neler görüyoruz burada!" diyor.
Ev hanımları basit meselelere kafa yoruyor
Konuşmasından Egeli olduğunu tahmin ettiğimiz, sıcak samimi bir hanımefendi Düriye A. (48). Cezaevinin en tecrübelilerinden biri o. 25 yıldır, Türkiye genelinde sekiz cezaevinde çalışmış. Polis olan eşi nereye, Düriye Hanım da oraya. Samsunlu olmasına rağmen şivesindeki Ege kalıntıları da şehir şehir gezmesindenmiş. Çocukları tayinlerden dolayı anneanne-babaanne yanında büyüse de hiç kötülememiş mesleğini. "Neticede bizim ekmek kapımız." diyor. Zaten infaz memurları başlarda okula gider gibi gidip gelseler de çocukları uygun yaşa gelince cezaeviyle tanıştırıyorlar. Bilsinler ki başkalarından duyduklarında yadırgamasınlar. Düriye Hanım da öyle yapmış, küçükken getirmiş, göstermiş çocuklarına cezaevini. Hiç ürkütücü olarak anlatmamış, mahkûmları suçlu olarak göstermemiş. Dışarıdaki olumsuz cezaevi algısına da üzülüyor.
İçerisi böyle, peki, evde nasıl geçer vakit? Evde yalnızca dinleniyor, işlerini yapıyorlar. Onların yaşındaki kadınların vazgeçilmezi olan ev gezmeleri, beş çayları en uzak oldukları konu. Zaten ortam hoşlarına da gitmiyor. Gördükleri birbirinden ibretlik hadiselerden dolayı olsa gerek ev hanımlarının kafa yordukları meseleler onlara basit geliyor. "Burada neler görüyoruz, sabrı öğreniyoruz. Zorlukları göremiyor ev hanımları."
Kızı da infaz koruma memuru
51 yaşındaki Havva B.'nin meslekte otuzuncu yılı. Başka bir devlet kurumuna niyetle memurluğa başvurmuş, kaderde infaz memurluğu varmış. Başladığında cezaevlerinde kadınların kaldığını dahi bilmediğini söylüyor. "Ama şimdi alıştım, bu elbiseyi de seviyorum, mesleğimi de." diyor. Anlattıklarına bakılırsa mesleğine olan sevgisinin mükâfatını da alıyor zaman zaman. Geçtiğimiz günlerde markette karşılaştığı bir mahkûm yakınından işittikleri epey mutlu etmiş onu. Yanına gelip teşekkür etmiş beyefendi, "Kızıma içeride göz kulak oldunuz." demiş.
İki çocuğu var Havva Hanım'ın. Mesleğin anneliğine yansıması nasıl oluyor dersiniz? Acı bir itiraf geliyor: "Burada çok iyiyimdir. Ama stresini evde atıyorum herhalde. Çocuklarıma patlıyorum bazen. 'Annem bize gardiyanlık yapıyor.' diye babalarına şikâyet ediyorlar." Havva Hanım'ın kızı da kendisi gibi ceza infaz memuru.
Komşularının kendisine "Sen çok korkaksın." dediğini anlatıyor. Sebebini şöyle açıklıyor: "Kızım okuldan gelene kadar aklım onda kalıyor. İnsanlar nelerle karşılaşıyor, içeride neler görüyoruz. Ve hepsi arkadaş kurbanı." Mahkûmların dertlerini dinliyorlar ama belli ki dinledikçe etkileniyorlar.