Mehmet Altan*
Dünkü Taraf Gazetesi’nde, zarar ettiği için geçen yıl bütçeden 527 milyon lira aktarılan Halkbank’ın reklam harcamalarında aslan payının hükümete yakın medyaya gittiğinin Sayıştay belgeleri vardı.
Türkiye Halk Bankası, son 10 yılda 436 milyon liralık reklam harcaması yapmış…
Kamu bankası sadece 2013’te 145 milyon liralık reklam harcaması yaparken, reklamlarda en fazla hükümete yakın medya kuruluşları tercih edilmiş…
Hükümete yakın bir medya kuruluşunun üst düzey yöneticisinin, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile yaptığı telefon görüşmesinde, “2 milyon yolla Süleyman” dediği iddiaları 17-25 Aralık sürecinde fazlasıyla yankılanmıştı…
Siyasal iktidarın emrindeki bu düzeysiz propaganda makinesine kimileri ‘yandaş medya’ kimileri de müteahhitlerden alınan haraçlarla oluşturulan havuzdan nasiplendiği için ‘havuz medyası’ diyor.
Medya ilkelerine, meslek onuruna hayasızca ihanet eden bu paçavra tomarına, aralarındaki ‘sağlam’ ilişkiye bakarak sanırım ‘Halk Bankası medyası’ da denebilir…
***
17-25 Aralık ‘yolsuzluk ve rüşvet’ sürecinde siyasal iktidar mahkemeye gitmekten çok ürktü, şimdi de Yüce Divan’dan kaçıyor.
Ve hukuken mahkemede aklanmak yerine, bir sürü siyasal palavra üretip kamuoyunu kandırmaya çalışıyor.
Bu süreçte de polislerin ‘usulsüz dinleme’ yaptığını iddia edip duruyor.
‘Halk Bankası medyası’, emniyetin usulsüz dinleme yaptığı iddialarını döne döne, çarşaf çarşaf yayımlıyor…
Söylediklerine, yazdıklarına baktığınızda ‘usulsüz dinlemelere’ karşı olduklarını sanırsınız değil mi?
Öyle sanırsanız yanılırsınız…
Onlar sadece ‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddialarını ortaya çıkaran ‘dinlemelere’ karşılar.
***
Dünkü gazetelerde bu ikiyüzlülüğün nice örneklerinden biri daha vardı…
İzlediniz mi bilemiyorum ama Anayasa Mahkemesi, köşe yazarlarını yabancı ve kod isimlerle dinleyen MİT mensuplarının yargılanmalarına izin verilmemesini hak ihlali saydı.
Yargılanma iznini kim vermedi? Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan…
Üstelik mahkemeye gönderdiği ve T24’ün ortaya çıkardığı kendi imzasını taşıyan belgede, bu dinlemeleri ‘istihbaratın hâkimlerle koordineli yaptığını’ söyleyerek anayasal suç işlendiğini de itiraf etti.
***
Erdoğan, MİT mensupları hakkında soruşturma izni vermeyince, soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ekrem Aydıner, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi.
Karara yapılan itirazı Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi reddetti. Karar kesinleşti.
Soruşturma süreci devam ederken avukat Ergin Cinmen’in açtığı dava üzerine Ankara 12. İdare Mahkemesi, Başbakan Erdoğan’ın MİT mensupları hakkında soruşturma izni vermemesine ilişkin kararı iptal etti.
Başbakanlık’ın Danıştay’a yaptığı yürütmeyi durdurma talebi ise reddedildi.
Bir yandan da avukat Ergin Cinmen ve Veysel Ok, kapatılan soruşturmayla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Başvuruda, ismi geçen gazetecilerin Anayasa’daki özel hayatın gizliliği, haberleşme ve hak arama hürriyetleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre özel hayat ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini savundular.
İşte, AYM, geçtiğimiz hafta yaptığı toplantıda hakların ihlal edildiğine karar verdi. Gerekçeli kararın tamamlanmasının ardından dosya gereğinin yerine getirilmesi için ilgili mahkemeye gönderilecek.
Gel gör ki bu gelişme ‘Halk Bankası medyasında’ yer almadı…
‘Dinlemelerle’ ilgili çok hassas gözüken ‘yandaş basının’ bu konudaki sessizliğinden belli ki onların amacı ‘usulsüz dinlemeler’ falan değil, ‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddialarını mahkemeden kaçırarak kim vurduya götürmek…
Haber dün sadece Taraf ve Hürriyet’te geniş bir şekilde yer almıştı. Diğerleri sustular.
***
Sahte isimlerle dinleme kararlarının üç konumda sorumlusu bulunuyor.
Hangi idari merci olursa olsun sahte isimlerle dinleme kararı verilmesini isteyen kurumların sorumluları ve en üst amirleri ile bu konuda dinleme kararı veren yargıçlar.
Açıkça anayasal hakları çiğnediler.
Objektif bir medya ve hukuk anlayışı bu prensiplere sahip çıkmayı gerektirirken, ‘Halk Bankası medyası’ yolsuzluk ve rüşveti ortaya çıkaranlara düşman sadece.
Yoksa muhaliflerin dinlenmesinden duydukları bir rahatsızlık bulunmuyor.
‘Hırsızlıkları ortaya çıkarmazsan istediğini dinle’. Onların prensibi bu.
***
‘Mal bildiriminde de çok dikkatli olunmalı. Böyle giderse görev alacak il ve ilçe başkanı bulamazsınız’ dendiği bir dönemi yaşıyoruz…
Ben de kalkmış ilkeli duruş arıyorum…
‘Duşakabinoğulları’nın beyliğinde’ bu ilkeler sizlere ömür…
Onlar, bornozları giyip paraları çalarak tarihe geçecekler.
En hırsız ve en bornozlu Türk beyliği bu…
Bornozlarının göğsüne işledikleri armaları da ayakkabı kutuları…
*Bu yazı gazete360.com'da yayımlanmıştır