25 Ocak 2021 19:40
T24 Ekonomi
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, "daha evvel eşi benzeri görülmemiş fevkalâde zor bir dönemden geçildiğine" dikkat çekti. Bu süreçte Türkiye'de salgınla mücadele konusunda örnek olduğunu vurguladığı Koç Topluluğu'nun "önce insan" diyerek değer yaratmayı sürdürdüğünü belirten Ömer M. Koç, Suna Kıraç'ın "Ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir, ancak çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir" sözünü hatırlattı. Koç, Covid-19 aşılarına ilişkin gelişmelere değinirken, "Dünya nüfusunun sadece yüzde 13'ünü temsil eden zengin ülkelerin, aşıların yarısını şimdiden satın aldıkları söyleniyor. İnsanlık, sınır nedir bilmeyen bir pandemide en zayıf halka kadar güçlüyken, Dünya Sağlık Örgütü 2021 başında üçüncü dalga uyarıları yaparken, bir de aşı milliyetçiliği yüzünden küresel iyileşme ve toparlanma sürecinin gecikmeyeceğini ümit ederim" açıklamasını yaptı.
Ömer M. Koç, pandemi nedeniyle online katılımla aralık ayı sonunda yapılan ve Koç Holding'in kurumsal dergisi Bizden Haberler'de yayımlanan 34. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı'nın (ÜDYT) açılış konuşmasında, Türkiye ve dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelere ilişkin olarak da değerlendirmelerde bulundu.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu boyutta bir salgın yaşandığını hatırlatan Koç, "Pandemi nedeniyle hepimiz dünyevi kaygıları bir kenara koyduk; kendimizin ve sevdiklerimizin hayatına ilişkin korkular içindeyiz. Böylesine bilinmezliklerle dolu bir ortamda, önemli bireysel ve profesyonel kararlar almak zorunda kaldık. 'Bu fevkalâde güç dönemi artık geride bıraktık' diyebilmeyi çok arzu ederdim; ancak önümüzdeki senenin ikinci yarısından evvel bunun mümkün olamayacağı anlaşılıyor" dedi.
Mensuplarına teşekkür ettiği Koç Topluluğu'nun pandemi koşullarındaki zor günlerde Türkiye'ye en iyi şekilde hizmet etme gayesiyle kenetlendiğini anlatan Koç, şunları söyledi: "Hızla hayata geçirilen toplumsal destek projeleri, çalışanlarımıza sahip çıkışımız, iş ortaklarımıza yönelik destekler ve duyarlı iletişim çalışmalarımızla, ülkemizin salgınla mücadelesinde topluluğumuz diğer şirket ve kuruluşlara örnek oldu. 'Önce insan' diyerek aldığımız sıkı önlemler sayesinde ticari faaliyetlerimizle değer yaratmayı da sürdürebildik. Yaşanılan bunca zorluğa rağmen, 2020 senesi Topluluğumuz açısından gâyet başarılı geçmiştir."
Geçen yılın son haftalarında dünyadaki aşı çalışmalarına ilişkin olarak gelen olumlu haberlerin herkesi umutlandırdığına dikkat çeken Ömer M. Koç, "insanlığın sarılacağı en sağlam ipin bilimin rehberliği olduğunun açıkça görüldüğünün" altını çizerken şu görüşleri dile getirdi: "Aşıların rekor sayılacak bir hızla geliştirilebilmesi, bilim insanlarının sınırlar ötesi yardımlaşmasıyla mümkün olabildi. Her alandaki ortak tehditlerle mücadele edebilmek için, son yıllarda yükselen milliyetçilik dalgalarıyla kurumsal mekanizmaları iyice yıpranan küresel iş birliğini bir an evvel daha güçlü bir şekilde ihyâ etmek gerekiyor. Almanya'ya göç etmiş iki Türk bilim insanının, bilimsel yetkinlikleri sayesinde ilerleyip ABD merkezli çokuluslu bir şirketle iş birliği yaparak geliştirdikleri aşının hikâyesi, ilhâm verici olduğu kadar, insanı odağına alan bir küreselleşmenin daha iyi bir geleceğe hizmet edebileceğinin de ispâtıdır."
"Yine de gelişmelerin temkinli bir iyimserlikle karşılanması gerektiğini" belirten Koç, "İnsan, şifreli moleküllerle hücreleri adeta programlayarak antikor üretmelerini başaracak kadar zeki bir canlı... Peki, bu üstün teknolojiyle üretilen aşının akılcı ve adil dağılımını sağlayacak basiret ve vicdanı da haiz miyiz, göreceğiz. Dünya nüfusunun sadece yüzde 13'ünü temsil eden zengin ülkelerin, aşıların yarısını şimdiden satın aldıkları söyleniyor. İnsanlık, sınır nedir bilmeyen bir pandemide en zayıf halka kadar güçlüyken, Dünya Sağlık Örgütü 2021 başında üçüncü dalga uyarıları yaparken, bir de aşı milliyetçiliği yüzünden küresel iyileşme ve toparlanma sürecinin gecikmeyeceğini ümit ederim" görüşünü dile getirdi.
Dünyadaki siyasi gelişmelere ilişkin olarak da değerlendirmeler yapan Ömer M. Koç, yeni ABD Başkanı Joe Biden'ın ABD'nin küresel liderliğini, en azından kaybolan yumuşak gücünü yeniden tesis etmeye çalışacağına ve önceliği Trump'ın neredeyse hasım ilan ettiği Avrupa Birliği'yle ilişkilerin tamirine vereceğine dikkat çekti. "Küresel gündemin belirlenmesinde en önemli rolü oynayan ABD ve AB'nin, iklim değişikliği gibi konularda artık benzer pozisyonları savunması bekleniyor" diyen Ömer M. Koç, AB'nin Yeşil Mutabakat hedeflerinin öneminin altını çizdi. Koç, "Bu konu, pek çok sektörde iş modellerini kökten değiştirebilecek risk ve fırsatlarla karşımıza çıkacak. Gerekli dönüşümü hızla sağlayabilenler rekabette önemli avantajlar yakalayacak" dedi.
İkinci Koronavirüs dalgasıyla yeniden evlere kapanan Avrupa'da geçen yılın son çeyreği için ciddi bir ekonomik daralma öngörüldüğünü kaydederek, şunları söyledi: "Avrupa Merkez Bankası, tahvil alım programı vasıtasıyla piyasalara pompalayacağı fon miktarını geçtiğimiz günlerde 500 milyar Euro artırarak 1,8 trilyona yükseltti ve program süresini de Mart 2022'ye kadar 9 ay uzattı. Bankanın sadece bu yıl euro bölgesi ekonomilerine sağladığı destek toplamda 3 trilyona ulaşmış oldu. Bu sıkıntılı dönemde, AB Komisyonu'nun gayretleriyle şekillenen 750 milyar Euro'luk teşvik paketinin finansmanında 'yeşil tahvillerin' de kullanılacak olması, söz konusu yenilikçi borçlanma araçlarının küresel piyasalardaki likiditesi açısından önemli bir gelişmedir. Daha da önemlisi, AB ülkeleri tarihte ilk defa mali transferler için ortak borçlanma yoluna gidiyorlar."
2019'da ticaret savaşları, geçen yılın başında da pandemi nedeniyle yine gündemin odağında olan Çin'in salgın sürecinde tüm büyük ekonomiler içinde en az sarsılan ülke olduğunu hatırlatan Ömer M. Koç, yeni Amerikan yönetiminin Çin'i 'sistemik düşman' değil, 'rakip' diye adlandıracağını düşündüğünü belirterek şu değerlendirmeyi yaptı: "Çin'in altın karşılığı yuan ile ödeme yapmayı taahhüt etmesi ve kripto para konusunda attığı hızlı adımlar, hem doların rezerv para hâkimiyetini hem de ABD'nin SWIFT mekanizması üzerinden tesis ettiği yaptırım gücünü sarsabilir. Bu, zamanında Sovyetler'in denemeye bile cüret edemediği bir tavır. Kasım ayında 15 Pasifik ülkesinin imzaladığı dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması, Çin, Japonya ve Güney Kore'yi ilk kez bir araya getiriyor. Tedarik zincirlerini kuvvetlendirmeyi ve yeni e-ticaret kuralları oluşturmayı hedefleyen anlaşma, küresel ekonominin yüzde 30'unu kapsıyor." Bu anlaşmanın Çin'i yeni teknoloji standartları konusunda ön plana çıkaracağını kaydeden Koç, Pekin'in dünyayı hem finansal, hem teknolojik olarak iki kutba ayırabilecek bir meydan okuma içinde olduğuna dikkat çekti. Ömer M. Koç, küresel güç mücadelesinin temelinin ekonomik paylaşım olduğunu, ancak büyük savaşların ekonomik sebeplerden çıktığının söylenemeyeceğini hatırlatarak "Ne Birinci, ne de İkinci Dünya Savaşları, iktisadi sebeplerden dolayı patlak verdi" dedi. Ömer M. Koç, ABD'nin İran'a yaptırımlarının hafifletilmesinin, Türkiye'nin bu ülkeyle olan ticareti açısından da müspet bir gelişme olacağını söyledi.
"Rusya ile Türkiye'nin siyasi ilişkilerinde belirsizliğin hâkim olmaya devam edecek gibi göründüğünü, Avrupa ile de Suriye politikası nedeniyle siyasi tansiyonun yükseldiğini" belirten Ömer M. Koç, "Doğu Akdeniz'de, tarafı olmadığımız uluslararası sözleşmeler öne sürülerek ve bizimle katiyyen istişâre edilmeksizin büyük ölçüde sınırlanmak istenen egemenlik haklarımızı, donanmamız vasıtasıyla savunma durumunda kaldık. AB liderler zirvesinde, bu mesele nedeniyle ülkemize karşı açıklanan yeni yaptırımların çerçevesi dar tutuldu; ancak mart ayında yeni bir değerlendirme yapılacağı belirtiliyor" dedi.
Doğu Akdeniz'le bağlantılı olarak Türkiye'nin Libya'da tarafı olduğu süreç ve Azerbaycan'ın Karabağ'daki operasyonu çerçevesinde uluslarası gündeme yeni başlıkların eklendiğini hatırlatan Koç, şöyle devam etti: "ABD Kongresi'nde çoğu meselede uzlaşamayan siyasetçiler, son dönemde ülkemize karşı verilen önergelerde adeta tek vücut oluyorlar. Kongre'den geçen savunma bütçesi yasasına eklenen ve CAATSA yaptırımlarının açıklanmasını da tetikleyen hüküm, bu tehlikeli ortak tutumun son manifestosudur. Alman ve Fransız dışişleri bakanlarının, The Washington Post'ta yayımlanan ve Biden'ın seçilmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdikleri makalelerinde, müstakbel başkanı Türkiye'ye karşı ortak bir çizgi belirlemeye davet ettiklerini de endişe ile müşahede ediyoruz."
Ekonomik alandaki gelişmelere değinirken "Pandeminin ilk dalgasıyla yılın ikinci çeyreğinde küresel ölçekte adeta duran ekonomik faaliyetler, hükümetlerin devreye aldığı büyük ölçekli parasal ve mali destek programlarıyla haziran ayından itibaren hızla toparlandı. Ancak, son dönemde ikinci dalgayla birlikte tekrar sekteye uğrayan küresel ekonomi, IMF tahminlerine göre sene sonunda yüzde 4,4 küçülecek" diyen Koç, Türkiye ekonomisinde de seyrin benzer olduğunu belirterek "İkinci çeyrekteki yüzde 9,9'luk sert daralmanın ardından, kamu bankalarının düşük faizli kredilerinin yarattığı iç talep patlamasıyla, üçüncü çeyrekte yüzde 6.7 büyüdük" dedi.
Ömer. M. Koç, "Koç Topluluğu'nun bu zorlu dönemde güvenle hareket etmesini sağlayan etkenlerin başında, son derece sağlıklı borçluluk oranı ve nakit yaratma kapasitesinin bulunduğunu" belirtti.
"Toplumsal fay hatlarındaki kırılmalar ve teknolojik gelişmelerin, uluslararası siyaseti, iş birliğini ve ticareti, ana hatları henüz belirsiz yeni bir dengeye doğru değişime zorladığına" dikkat çeken Ömer M. Koç, şunları söyledi: "Ülkem varsa ben de varım, diyen bir topluluk olarak, söz konusu belirsizlikler içinde tüm paydaşlarımız açısından güvenilir bir liman olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Zira sahip olduğumuz ekonomik güç ve ülkenin en iyi yetişmiş insan kaynağını istihdam ediyor olmak, bize gurur verdiği kadar sorumluluk da yüklüyor." "Yeşil Mutabakat ve tedarik zincirlerinin Batı'ya kayması gibi dinamiklerin sunabileceği fırsatlardan Türkiye'nin istifade etmesi ve bunlara ilişkin risklerin en iyi şekilde yönetilebilmesi için, özel sektörün fikir önderliğinin elzem olduğunun" altını çizen Ömer M. Koç, Koç Topluluğu yöneticilerini bu konularda etkin olmaya davet etti. Bu etkinliğin tüm paydaşlar nezdinde topluluğun itibarının pekişmesine yardımcı olacağını, yasal ve idari çerçevenin ekonominin gerçeklerine uygun şekillenmesine de hizmet edeceğini vurgulayan Koç, "Bilhassa vurgulamak isterim ki, itibarımızın en önemli unsuru, ülkemizin geleceği olan gençlerimiz nezdindeki algımızdır. Koç Topluluğu olarak herkesten çok onların güvendiği, onların umutlarını besleyen ve ideallerini gerçekleştirmelerini mümkün kılan 'güvenilir bir paydaş' olmak için elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz ve edeceğiz" dedi.
Ömer M. Koç, "uluslararası düşünce platformlarının 'The Great Reset' manifestosuyla tüm toplumsal paydaşlara 'duyarlı bir kapitalizm modeli' önerdikleri 2020 yılında Koç Topluluğu'nun yaptıklarıyla, kurumsal kültürünün özünde bu yaklaşımın bulunduğunu ispat ettiğine" değindi ve dünyanın hangi sorunlarına odaklanıldığını vurgulayan 'purpose' kavramının önemine dikkat çekti. Koç, "Purpose odaklı bir strateji yalnızca toplumsal fayda sağlamaya hizmet etmekle kalmayacak, her geçen gün giderek daha fazla tüketici, tercihlerini bu hassasiyeti gözeterek yaptığından, 'purpose tanımı' markalarımızın kârlı büyümesi için de bir zorunluluk haline gelecek" dedi.
Konuşmasını, eylül ayında hayatını kaybeden Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Suna Kıraç'ı anarak sürdüren Ömer M. Koç, onun "Ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir, ancak çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir" sözünü hatırlattı ve "2021 yılında Türkiye'nin daha aydınlık ve müreffeh günler yaşaması" temennisiyle konuşmasını sonlandırdı.
© Tüm hakları saklıdır.