Gündem

Grup Yorum üyelerinin tutukluluk halinin devamına karar verildi

14 Şubat 2020 12:01

Aralarında ölüm orucu eylemi yapan ve tutuklu olan Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'ın de bulunduğu 7 kişi İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hâkim karşısına çıktı. Eyleminin 240. gününde olan Gökçek, mahkeme başkanına hitaben yaptığı konuşmada, "Bizim katilimiz olmayın. Kimsenin ölümüne izin vermeyin yaşatın. Bu adaletsizliğe boyun eğemeyiz. Eğer düşmansanız bize sizler için bile direniyoruz biz. Sizden öncekilerin yaşadığı adaletsizlikleri yaşamayın" dedi. Maheme ara kararında Grup Yorum üyesi Barış Yüksel’i adli kontrol şartı ile tahliye ederek, İbrahim Gökçek dahil diğer tüm tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına kararı verdi

Duruşma öncesi İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen grup üyeleri ve Grup Yorum dinleyicileri davaya ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamayı okuyan Grup Yorum üyesi, şunları söyledi: "Türkülerini daha özgürce söylemek için direniyorlar. 10 defa çalışma yürüttüğümüz kültür merkezi basıldı, enstrümanlarımız kırıldı, arkadaşlarımız vur emri ile arandı, konserlerimiz yasaklanır hale geldi, hakkımızda birden fazla dosya açıldı. Bugünün Türkiyesi'nde misyonumuzu biliyoruz. Bizler halk için sanat anlayışımızla onurlu bir namusun simgesiyiz. Kavganın tam ortasında olmaktan geri durmuyoruz. Göstermelik delillerle İbrahim, Helin tutsak edildi. "

Grup açıklama sonrası, davayı izlemek için İstanbul Adliyesine girdi. Açıklamaya, Grup Yorum üyelerinin yanı sıra, Pınar Aydınlar, Grup Munzur, Temel Demirer, Orhan Aydın ve HDP milletvekilleri Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm destek verdi. 

Reddi hakim talebi reddedildi

bianet'ten Ayça Söylemez'in haberine göre Avukat Yaprak Türkmen, duruşmanın başında reddi hakim talebinde bulundu:

“Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına yapılan yargılamada mahkemenizce sergilenen pratik tarafsızlığınızı gölgeledi, tarafsız olmadığınızı düşünüyoruz. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesine heyet olarak, avukatların tahliyesinin ardından tekrar tutuklanmaları üzerine atandınız.

“Bu sırada tanıklardan biriyle ilgili haber yapan Canan Coşkun’a da dava açıldı, yine Akın Gürlek bu mahkemede de başkanlık yaptı. Tanık B.E.’nin bu mahkemede verdiği ifadeyle ilgili daha sonra 26. Ağır Ceza Mahkemesinde, bu ifadenin yalan olduğunu söylemiş, kabul etmediğini beyan etmişti.

“Bu mahkemenin skandal kararlarından biri de Atilla Taş, diğeri Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’e hapis cezasına hükmedilmesiydi. Yine birçok akademisyen Akın Gürlek’in başkanlığını yaptığı mahkemelerde ceza almıştır.”

Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, birkaç dakika içerisinde verdiği kararla talebin “kötü niyetli ve yargılamayı uzatmaya dönük olduğu” gerekçesiyle reddetti.

Avukat Sinan Zincir bu kararı da reddettiklerini ve heyetin esasa ilişkin işlem yapamaması gerektiğini ifade etti ancak bu talep de reddedildi.

Gökçek: Susturulmayı kabul etmiyorum

İbrahim Gökçek’in savunma yapabilmesi için sandalye getirildi ve konuşmasını oturarak yapabildi. Savunmasını şimdi yapmayacağını belirten Gökçek şunları söyledi:

“Öncelikle 242 gündür ölüm orucundayım adalet istiyorum, halk sanatçısı olarak yaşamak istiyorum. Bize dava dosyası Salı günü geldi, 1000 sayfa incelemek mümkün değil. Savunmamız istediğimiz gibi hazırlamadık. Asıl savunma için süre istiyorum ancak buraya kadar geldim. Bir kez daha bu salona tekrar gelebilir miyim bu mahkemeyi izlemeye gelen dostlarım tekrar beni görebilir mi bunu bilemiyorum. Ölebilirim, sakat kalabilirim, hafızamı kaybedebilirim. O yüzden, bazı şeyler söylemek istiyorum sizden de bir rica ediyorum sesim sağlığım buna el veriyor dura dura konuşmak zorundayım sonuna kadar dinlemenizi istiyorum.

Bu sürece nasıl geldik, biz nasıl büyük bir suç işledik bunlara değinmek istiyorum. Öncelikle herkese buraya kadar geldikleri için teşekkür ediyorum. Hesabı sorulacak çok şey var, ama ben bunları diyecek durumda değilim. 242 gündür adalet için bekliyorum. 15 yıllık yorum emekçisiyim. Pir Sultanlar nasıl sanat yaptılarsa aynısını yapmaya çalıştım. Saray soytarısı olmadım. Besteler yaptım, bas gitar çalıyorum. Altmıştan fazla şehre, ilçelere gittim. Avrupa ülkelerine gittim. Yüz binlerce insana konser verdim.

15 Temmuz 2016’da ben ve grubum Hatay Samandağ’da konser veriyorduk. Pankartlar inecek bu şarkıları söylemeyeceksiniz diyen polisler bir anda ortadan çekildiler, kayboldular. Ancak 2017 yılında grup yoruma büyük bir linç başladı. FETÖ’nün darbesini fırsat bilen AKP iktidarı kalktı tüm muhalefete ve bize saldırmaya başladı. Şahsıma ait olan İdil Kültür Merkezi 12 defa basıldı. Enstrüman parçalanır mı piyona tuşları parçalandı, Gitarlarımız tek tek parçalandı. Kafa derisi yüzer gibi Bergül Varan’ı kel bıraktılar. Bu nasıl bir düşmanlık. Tüm bunları biz türkülere devam ettik diye yaşadık.

Bu davanın özü Ceyhun Bay’ların Berk Ercan’ların söyledikleri değil. Onlar figür. Biri ağır silahlarla yakalanmış biri çeteci kendini kurtarmak için insanlara iftara attılar. Emin olun bu süreç geçtiğinde ilk sıkacakları siz olacaksınız çünkü artık ruhlarını satmış satamayacakları hiçbir şey kalmamıştır. Ben adalet istiyorum tutsaklar serbest bırakılsın İdil Kültür Merkezi basılmasın istiyoruz. Biz Alişan gibi yeğenlerimize dolar dağıtmıyoruz, bizim öyle paralarımız yok. Biz Yavuz Bingöl’ler gibi belediyelere kapak atıp trilyonları cebimize atmadık. Bizim en fazla aldığımız 15 bin liradır. Bir konsere 15 kişi çıkarız ama fazlasına göz koymayız. Böyle bir gruba işkence yapıyorlar. Konser yasakları son bulsun istiyorum. 21. yüzyılda konser yasaklanıyor, hakkımızda listeler çıkıyor. Teksas mı burası? İnsan mı öldürdük, katliam mı yaptık ? Biz çocuklara ücretsiz eğitim verdik buna suç dediler. İstanbul Emniyeti çocuk orkestramıza gelen aileleri aradı. Bu düzen çocuklarımıza ne veriyor? Biz çocuklarımızı kurtarmak istiyoruz onlar neler yapıyorlar” dedi.

Sözünü kesen mahkeme heyetine, “Bunlar son bulsun istiyoruz. Hakkımızda fezleke hazırlayanlar bunlar işte, neden sözümüzü kesiyorsunuz neden duymuyorsunuz” diyen Gökçek şöyle devam etti:

“Bugün 14 Şubat benim evlilik yıldönümüm, eşimle yargılanıyordum dosyayı ayırdılar gelseydi bugün görmüş olurdum. Dışarıda olsak belki bir balık ekmek yemek kısmet olurdu ama olmadı. İddianameyi incelemek mümkün olmadı bu yüzden esas savunmam için ek süre talep ediyorum. Gökçek devamında şunları söyledi:

"Ben ölmeyi değil yaşamayı istiyorum. Bas gitarımı çalmak, arkadaşlarımın yanına gitmek istiyorum. Gizli tanıklar son bulsun. Bizler sanatımızı yapalım. Bizim sanatımızın karşısına ağır silahlarla çıkılmasın. Sanatımızın karşısına sanat koyamayanlar ağır silahlarla karşımıza çıkıyorlar. Pir Sultan, Ruhi Su, Yılmaz Güney yaşıyor hepsi zamanında ki iktidarlardan hakimlerden çok çektiler. Şimdi biz de çekiyoruz. Çektirmeyin. Çünkü şimdi onları dinliyor herkes. Grup Yorum bugünün Pir Sultan’ıdır. Biz onlardan güç alıyoruz başka bir şey değil. Bizim katilimiz olmayın. Kimsenin ölümüne izin vermeyin yaşatın. Bu adaletsizliğe boyun eğemeyiz. Eğer düşmansanız bize sizler için bile direniyoruz biz. Sizden öncekilerin yaşadığı adaletsizlikleri yaşamayın dedi."

“Halkın hak ve özgürlüklerini ezdirmeyeceğiz”

İbrahim Gökçek'ten sonra Grup Yorum üyelerinden Emel Yeşilırmak savunmasına başladı, “Bir yıldır sorgusuz sualsiz tutukluyuz. İddianamede hakkımdaki dosyalar yazılmış, aynı dosyayı 6 kere yazarak hakkımdaki iddiaları kabartmaya çalışmışsınız. Hakkımda açılan bütün davalar hak mücadelesi verdiğim içindir, siz bana 1 Mayıs'a katıldığım için 5 yıl ceza verdiniz” dedi.

Emel Yeşilırmak’tan sonra Ümit İlter’in savunmasına başladı.İlter Şunları söyledi:

"Ülkemizdeki her muhalifin kaderi sizin heyetinizle tanışmak zorunda kalmak. Bir biz kalmıştık, bize de nasip oldu. Bakalım memnun olacak mıyız? Sıkıyönetim mahkemelerini gördük. DGM’leri gördük. Müptezel Zekeriya Öz’ü gördük. Şimdi de sizi görüyoruz. Biz 12 Mart balyozundan bu yana bu mahkemeleri görüyoruz. Halkın hak ve özgürlüklerini ezdirmeyeceğiz. Haklar halkça, bizce kazanılır. Kan dökülerek kazanılır. Sonra bir takım vekiller bunları yasalara geçirirler. Mecburen yasalara yazarlar ama asla gerçek anlamda uygulanmazlar. Bu salondaki herkes biliyor ki, halkın çaresiz kalmadığını. Adil yargılanma hakkını gasp edersiniz, bir Koçak Mustafa çıkar. Canıyla ister adil yargılanma hakkını. Türkmenim, bilirim. Koçak yiğit demektir. Bugün ölüm orucunda Mustafa Koçak.

Mahkeme başkanı Ümit İlter’in savunmasına müdahale etmek isteyince, Av. Görgün Danacı, “Müvekkil tutuklanmasına neden olan siyasi atmosferden bahsetmek zorundadır. Dolayısıyla müdahale etmemenizi, dinlemezi istiyoruz” dedi."

“Devrimci avukatlarımız, açlık grevindeler, hepsi bizim avukatlarımız”

"Halk der ki zulmün artsın ki tez zeval bulasın. Halk çok bilgedir. Grup Yorum’a bugün İbrahim’in anlattığı baskılar var. Peki bizim avukatlarımız nerede? Avukatlar yargının 3 sac ayağı. Savcı burada, hakim burada. Nerede avukatlarımız, kime danışacağız. Devrimci avukatlarımız nerede? Yan hücremizde kalıyorlar. Halkı savunan, doğayı savunan avukatlarımız yan hücrede kalıyorlar. Ama onları hapsetseniz bile halkın savunulmasını engelleyemezsiniz. Avukatlarımız diyor ki: Bize diyorlar ki çaresizsiniz. Çaresiz miyiz gerçekten? Doğa kirletildiğinde, halk aç bırakıldığında, depreme teslimiyet gösterin denildiğinde, çocuklarımızın tarikatların elinde oyuncak edilmesine ses çıkarmayacak mıyız? Halkın avukatlığını yapamayacak mıyız! Devrimci avukatlarımız, açlık grevindeler, hepsi bizim avukatlarımız. Direnen çaresiz kalmaz. Sevgili avukatlarımızın yokluğunu hayat denen kavgada asla hissetmiyoruz. Onların müvekkili olmaktan gurur duyuyoruz. Kararınız baştan belli olduğu için hukuki prosedürleri tamamlamak bile size zul gelebilir. Biliyoruz. Sizin hukuki yargılama yapacağınıza da tarafsızlığınıza da güvenmiyorum. Sizi reddediyorum. Tahliyemi, arkadaşlarımın tahliyesi ve beraatlerini talep ediyorum."

Sadık Eroğlu: Haktan ve halktan yana bir yargılama istiyorum

Ümit İlter savunmasını bitirdikten sonra Sadık Eroğlu savunmasına başladı. Eroğlu şunları söyledi:

"Hakkımdaki iddialarla ilgili savunmam daha sonra yapacağım. Dosyanın tamamı verildikten sonra yapacağım. Tahliye talebimle ilgili bir kaç şey söylemek istiyorum. İki iftiracının beyanlarına dayanarak 1 yıldır tutukluyum. Hakkımda başka bir iddia ve delil yok. Olamaz da. Bin bir bedelle kazanılmış savunma ve adil yargılanma hakkına dayalı belirli, öngörülebilir, haktan ve halktan yana bir yargılama istiyorum.Yalnızca kendim değil, arkadaşlarım için, İbrahim Gökçek için, Mustafa Koçak için ve bugün burada olması gereken, bedenlerini açlığa yatırmış avukatlarım için de adil bir yargılanma istiyorum. Bana tebliğ edilen tutuk devam kararları suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesi, delillerin toplanmamış olması gibi nedenler görülüyor. Suçun vasfının büyük olması, benim suçlu olduğumu göstermez. Hakkımda iki iftiracı dışında hiçbir şey yoktur."

“Yaptıklarınız ortada, tarafsız olamayacağınızdan eminim”

1 yıl önce ne varsa, bugün hakkımda aynı şeyler vardır. Başka bir şey olamaz da. Lehime delil olmadığı için tutuklamanın kaldırılamayacağı söyleniyor. Bu delilleri bulması gereken sizsiniz, aleyhime delil bulması gereken sizsiniz. Kozmik odada, sığınakta yakalandığım iddiaları var. Demokratik bir kültür merkezine gitmek, sanat çalışmalarına katılmak suç değildir. Devrimci düşüncelere sahip bir insanım. Bu düşünceler nedeniyle yargılandım, hakkımda delil olmadığı için serbest kaldım. Bugün devrimci olmak zorunluluktur. Devrimci ve yoksul bir mahallede ikamet ediyorum. Düşüncelerime uygun olarak demokratik kurumlara gider gelirim. Milyonlarca emekçi gibi halkın içinde yaşarım. Halkı soyanlar gibi sarayda, lüks içinde yaşamıyorum. Heyetinizin adil yargılanma hakkını yerine getiremeyeceğine dair kuvvetli şüpheler yaşıyorum. Açıkçası bunlar şüphe de değil artık. Yaptıklarınız ortada, tarafsız olamayacağınızdan eminim. Tahliyemi talep ediyorum.

Barış Yüksel: Mesleğimi halk için yapmanın onurunu taşıyorum

Sadık Eroğlu’nun savunmasını bitirmesinin ardından sözü Grup Yorum üyesi Barış Yüksel aldı.

"Mesleğimi halk için yapmanın onurunu taşıyorum. Ben bir mühendisim. Biz ışığı kesilen ailenin ricasıyla köye gittik ve onların da emekleriyle sorunlarını çözdük, su tirübünü ile elektriklerini ürettik. ‘Vahdettin Bahçesi’ yapsaydık bugün iktidar bizi el üstünde tutardı. Hayır biz halk bahçesi yaptık. Ben aynı zamanda müzisyenin. Grup Yorum’la sahneye çıktığım her konserde kalabalığın coşkusunu görme onurunu iliklerime dek yaşadım. Kültür merkezimiz hukuksuz ve keyfi bir şekilde defalarca basıldı, talan edildi. Biz de enstrümanlarımızı, canımızı korumak için bir stüdyo kurduk kültür merkezimizde.

“Nazım Hikmet de Theodroakis de gizli yaşamaya mecbur edildiler”

Gizlilik koşullarında yaşayıp üreten ne ilk sanatçıyız dünya da ne de son! Örneğin Nazım Hikmet de Theodroakis de gizli yaşamaya mecbur edildiler. En güzel eserleri ise gizli yaşadıkları dönemlerine aittir. Ben tutuklulukta geçen 1 yılın büyük bölümünde açlık grevindeydim. Ne yapmışım da açlık grevindeyken örgüt yönetmişim? Grup Yorum üyesi olarak 190 gün açlık grevi yapmaktan onur duyuyorum. Bugün iki Grup Yorum üyesi bu onuru daha da yükseltiyor. Mustafa Koçak 227 gündür ölüm orucunda. Sizin mahkemeniz tarafından ceza verilen 8 halkın avukatı da adaletsizliğe boyun eğmemenin onurunu taşıyor, onlar da süresiz açlık greviyle Grup Yorum ve Mustafa Koçak için adalet istiyorlar."

Davaya verilen aranın ardından, avukat savunmaları ile duruşma devam etti.

Avukat Hüseyin Boğatekin: “Sayın başkan, duruşmanın başından beri, duruşmayı germemek için özen gösteriyoruz, canımız, müvekkilimiz gözümüzün önünde eriyor. Polislerin salondan çıkarılması talebini reddettiniz. Gerekçe olarak sanıkların örgüt üyesi olduklarını gösterdiniz. Bu ihsasi rey göstergesidir. erör arananlar listesindeyseniz, polisin silah kullanma yetkisi doğrudan kullanılabilir hale geliyor. Sokak ortasında vurulabiliyorsunuz. Müvekkilin saklanması, öz savunma içinde bulunması insanidir.”

Avukat Sinan Zincir: “Bu bir siyasi davadır. Müvekkiller siyasi beyanlarda bulunacaklardır. Çünkü müvekkiller siyasi iradenin kararıyla, bizzat İçişleri Bakanı’nın talimatıyla tutuklanmışlardır. ÇHD davası, Kaftancıoğlu davası, bugün bu dava. Bütün etkili ve politik davalar sizin önünüze düşüyor. Bu nedenle bizim de sizle bu davanın yürütülmesi konusunda şüphelerimiz var. Bugün kuracağınız ara kararlarınızla bu şüphelerimizi boşa çıkartmalısınız.”

Avukat Muharrem Erdoğan: “Tanık İlkay İşler ve Cavit Yılmaz’ın mektuplarını mahkemenize sunuyorum. O kullandığınız tanık ifadelerinin nasıl oluşturulduğunu anlatıyorlar. Utanmadan bu insanların beyanı yine iddianameye konmuş durumda. Tek bir tanık beyanıyla 200-300 kişi gözaltına alınabiliyor, tutuklanabiliyor. Ama aynı tanık ben işkence gördüm, tehdit edildim deyince işkenceciler için haklarında dava açılmıyor. Acaba savcılar için, polisler için bir ayrıcalık mı var? Merak ediyorum. Bu işkenceyi yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Burada itirafçılardan bahsediyorum, belki soracaksınız. Neden bu kişiler senden benden değil de İbrahim Gökçek’ten, Ümit İlter’den bahsediyor. İbrahim Gökçek Grup Yorum üyesi.”

Avukat Ozan Doğan: “Sayın hakim aslında terör listeleriyle açılmış bir dava bu. Bu durum iddianamede de yer alıyor. Emniyet diyor ki, ben zaten yargısız infazı yaptım, sana da ceza vermek kaldı. Masumiyet karinesi nerede kaldı? Müvekkilin hakkında yer alan açık dosyalar iddianameye konmuş, adı üstünde dosyalar açık. Kesinleşmiş bir hüküm kurulmaksızın bu dosyalar delil olarak belirtilemez. Susma hakkı kriminalize edilmeye çalışılıyor. Yasada açıkça kişi kendisi hakkında delil vermeye zorlanamaz yazıyor. Bu davada siyasi iktidarın yargı üzerindeki baskısını çok net görüyoruz, mahkemeniz de bu konuda araç olarak kullanılmaya çalışılıyor. Müvekkilimizin kaçma şüphesi yoktur, tahliyesini talep ediyoruz.”

Avukat Görgün Danacı: “Duruşma Salonunda İbrahim’in ölüm orucunda olması nedeniyle bir ağırlık var. İstanbul Üniversitesi’nde okurken yine bir direniş evini ziyaret etmiştim. halen tutuklu bulunan Avukat Behiç Aşçı’nın ölüm orucu yaptığı direniş evine. Behiç Aşçı’nın direnişi zafere ulaştı. Devlet tecriti kabul etti, hapishanede olanlar için birçok hak kazanıldı bu direnişle. Ben bu direnişle, eşimizle çocuğumuzla konsere gideceğimiz o günlerin kazanılacağını düşünüyor ve İbrahim Gökçek’in tahliyesini talep ediyorum.Bu dosyadan kahvaltı yaparken, Süleyman Soylu’nun televizyon ekranlarında “Örgütün yöneticisini yakaladık” demesiyle haberdar olduk. Basının ve yargının baskısı dışında, müvekkil Ümit İlter’in gri listede aranır olması da bir baskı aracıydı. Hakkında para ödülü kondu. Masumiyet karinesi hakkı vardır, kolay kazanılmamıştır.”

Avukat Yaprak Türkmen: “Meslektaşım operasyondan bahsetti, ben de onunla ilgili konuşayım. Bu gece yarısı yapılan operasyonlar ve basın ve medya aracılığıyla siyasi iktidarın yaptığı kara propagandalar dışında ortada bir şey yok. Ortada bir şey yok çünkü, Berk Ercan’ın ifadesi üzerine onlarca insana silahlı örgüt üyeliğinden dolayı dava açıldı, tutuklu yargılandılar. Ortada bir tane silah yok. Berk Ercan’ın ifadeleri üzerine açılan davalar, farklı mahkemelerde görülmeye devam ediliyor. İstanbul 35. ACM’deki dosya yöneticilik iddiasıyla açıldı. Orada savcı yöneticilik yoktur diyerek üyelik yönünde mütalaa verdi. O mahkemede dahi yöneticilik yoktur dendi. Müvekkilimiz bu zamana kadar herhangi bir yasa dışı faaliyet içine girmemiştir. Ülke içinden gözaltına alındı. Yurt dışına kaçmak gibi bir amacı yoktur. Tahliyesini talep ediyorum.”

AvukatSeda Şaraldı: “Öncelikle özgün bir duruşmada olduğumuzun farkındayız. Adaleti ölecek kadar çok isteyecek bir müvekkilim var. Bu nedenle müvekkilin tahliyesini talep ediyoruz. Müvekkil Barış Yüksel hakkında 2017 yılında verilmiş bir yakalama kararı var. Yakalandığında sorgusu örgüt üyeliği suçlamasıyla yapılıyor. Ve dava örgüt yöneticiliğiyle açılıyor. Savcılığın kafa karışıklığı olduğunu düşünüyoruz. Müvekkillerin 2017 yılında yakalanmaması gördükleri bu özel muamelenin tek nedeni. Eğer yakalansalardı, çoktan tahliye edilmiş olacaklardı.”

Savcı, tüm sanıkların tutukluluk halinin davam etmesi yönünde mütalaa verdi

Avukatların tüm savunmalarına karşı savcı tüm sanıkların tutukluğunun devam etmesi yönünde bir mütalaa verdi.

Bir sonraki duruşma 26-27 Mart’ta Silivri’de görülecek

Mahkeme heyeti, Barış Yüksel’e adli kontrol şartı ile tahliye ederek, İbrahim Gökçek dahil diğer tüm tutuklu Grup Yorum üyelerinin tutukluluk halininin devamına kararı verdi.

Bir sonraki duruşma ise Silivri’de görülmek üzere 26-27 Mart 2020 tarihine erteledi.

İddianamede ne var?

159 sayfalık iddianame, 30 Mart 1972’deki Kızıldere’den başlıyor. İddianamede, 2005 yılından itibaren tutulmuş olan TEM kayıtları, dokuz ayrı tanık ifadesi ve Gökçek’in gözaltında bulunduğu sürede gösterdiği iddia edilen “örgütsel tavırdan” başka delil yok.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin kayıtları, 2004, 2005 yıllarından başlıyor. İlk arşiv kaydında Gökçek ile ilgili ifade veren bir tanık, “İsmini ve açık kimliğini sizden öğrendim. Kendisi DHKP/C örgütünün legal kurumlarından İdil Kültür Merkezi bünyesinde bulunan Grup Yorum isimli müzik grubunun üyesidir” diyor.

Kayıtlarda, dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 2003 tarihli bir karar da var. Bu kayıtların hiçbirinde Gökçek hakkında bir suçlama yer almıyor. Hakkındaki UYAP kayıtlarında ise İçişleri Bakanlığı’nın “Terör Arananlar Listesinde” de GRİ kategoride yer aldığı belirtilirken bunun nedeni ise açıklanmıyor.

Gökçek’in aleyhindeki deliller arasında bir de “gözaltı işlemlerinde örgütsel tavrı” başlıklı bir bölüm yer alıyor ve kendisine ikram edilen yemeği yememesi “örgütsel tavır” sayılıyor:

“Şüpheli İbrahim Gökçek gözaltında bulunduğu süre içerisinde görevlilere mukavemette bulunduğu, slogan attığı görevli personeli tehdit ettiği, kendisine verilen yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine gittiği, avukat görüşme tutanağına imza atmamış, kendisine ikram edilen yiyecekleri kabul etmeyerek açlık grevine gittiği anlaşılmıştır.”