Ölüler üzerinden paravan şirket kurarak 5 bin kişiyi sigortalı yapan çetenin çökertilmesi bazı soruları akla getirdi.
'Köşe' adı verilen operasyonla ölüler üzerinden paravan şirket kurarak 5 bin kişiyi sigortalı yapan çete Ankara mali polisi tarafından çökertildi. SGK'da geriye dönük yapılan incelemelerde çetenin 2005’ten bu yana 43 şirket kurduğu saptandı. Bu şirketlerde 1800 kişinin sigortalı yapıldığı 1300 kişinin sağlık karnesi aldığı, 3 bin kişinin de emekli edildiği belirlendi. Ölülerle şirket kurarak dirileri dolandıranlar neden yıllar sonra ortaya çıkartıldı? SGK'da bu tür yolsuzlukları engelleyecek sistemler yok mu?
Ölüler adına kurulan paravan şirketlerle Sosyal Güvenlik Kurumu'nun hortumlamasını NTVMSNBC'ye değerlendiren Sosyal Güvenlik Müşavirleri Derneği Başkanı Ali Tezel, 2007 Aralık- 2008 Mart arasında 4 ay süreyle uygulanan "otomatik icra sistemi"nin kapatılmasını eleştirerek, yolsuzluklara göz yumulduğunu söyledi.
Yolsuzluğu yakalayacak sistemler çalıştırılmıyor
Paravan şirketler 2005'te kurulmuş. Yolsuzluğu ortaya çıkarmak için neden bu kadar geç kalındı? SGK'da bu yolsuzlukların farkına varılmasını sağlayan sistemler yok mu?
Var aslında ama bu sistemler çalıştırılmıyor. Esasen bu dolandırıcılığı nasıl yapıyorlar, onu bilmek lazım. Önce ölülerden bir şirket kuruyorlar; aralarında diri insanlar da bulunuyor. Güvenlik görevlisi ve şoförlerden oluşan bir şirket kuruyorlar. Sonra el altından piyasaya diyorlar ki, “SGK’ya ayda 214 TL prim ödemeyin, bize ayda 100 TL verin. Biz sizi burada çalışıyor gibi gösterelim. Primlerinizi biz bildiririz.” Taksi şoförlerini örnek verelim. İstanbul’da yaklaşık 20 bin taksi şoförü var diyelim. Her ay bu şirkete gidip 100 lira para yatırıyor. O şirkette onu yanında çalışıyormuş, işçisiymiş gibi SGK’ya bildiriyor ama iş prim ödemeye gelince ödemiyorlar.
Kurum 4 yıl boyunca prim ödenmediğinin farkına varamıyor mu?
Varıyor. Bunun farkına varacak sistemler de var ama bu sistemler çalıştırılmıyor. SGK'da “Otomotik icra programı” diye bir sistem var. Yani herhangi bir işveren borcunu 3 ay boyunca ödemez ise anında icra işlemi başlatılıyordu. Böylece o şirketin ortaklarına, o şirkete gerekli görevliler giderek mallarını haciz ediyor. Bu arada şirketin sahte olduğunu da öğrenebiliyorlardı.
Bu sistem ne zaman uygulamaya geçti?
2007’nin Aralık ayında uygulanmaya başladı ama çok fazla dayanamadı. Tam 1 yıldır sistem kapalı. 2008 Mart ayında bu sistemi ortadan kaldırdılar. Otomatik icrayı 4 ayda öldürdüler.
Otomatik İcra Programı niçin kapatıldı?
Çünkü bu program yöneticilere inisiyatif bırakmıyordu. Yani istediğin kişiye icra uygula, istemediğine uygulamama inisiyatifini yöneticinin elinden alıyordu. Sistem sayesinde borcunu ödemeyeni otomatik olarak icra dairesine havale ediyor, icra dairesi de derhal haciz işlemini başlatıyordu.
Bütün işverenler prim ödeme yükümlülüğü konusunda eşit sorumluluk altında değil mi?
Eşit ama bazıları daha eşit. Yani bazı işverenlerin dosyası birkaç yıl sümen altında kalabiliyor, 5- 6 yıl arşivde unutulabiliyor veya dosyalar arasında saklı kalabiliyor. Otomatik icra programı dosyaların sümen altında kalmasını, unutulmasını engelleyebiliyordu. Ancak bu otomatik icra programı SGK’da ancak 4 ay yaşayabildi. Şimdi otomatik icrayla ilgili yeni program yazıyoruz diyorlar ama sanırım hikaye yazıyorlar.
Binlerce taksici paravan şirketlere para kaptırdı
Otomatik İcra Programı'nın 4 ay kullanıldığını söylüyorsunuz. Bu yolsuzluk ve usulsüzlük de o dönemde mi fark edildi?
Evet. İcra memurları bu kişilerin işyeri olarak gösterdikleri adreslere gittiğinde ya 5 metrekare dükkanda 1000 kişinin çalıştığını gördüler, veya böyle bir adresin olmadığını, tarla veya boş bir arazinin işyeri olarak gösterildiğini gördüler. O zaman sahtekarlık olduğu anlaşıldı ve konu Teftiş Kurulu’na gönderildi. Kurul, yaptığı inceleme sonunda bildirilerinin sahte olduğunu öğrendi ve gerekli denetimleri yaptı ama olan yine çalışanlara oldu. Çünkü binlerce taksici, binlerce kişi bu şirketlere parasını kaptırdı. Sigortaları, emeklileri iptal edildi, yapılan ödemeler geri istendi. Ama şirketlerin gerçek sahiplerine hiçbir şey olmadı.
Anlaşılan Otomatik İcra Programı yeniden kurulana kadar geçecek sürede yapılacak usulsüzlük örneklerine ileride yine tanık olacağız.
Bu tip yolsuzlukları hep duyacağız. Otomatik icra programını başlattıklarında yöneticilerin inisiyatifi kalmıyor. Yukarıdan gelen “Şu adamı 6 ay kolla, icra gitmesin”, “Falanca bakanın milletvekilinin yakını olan şirkete icra göndermeyin” dediğinizde bunu bilgisayar dinlemiyor maalesef; bilgisayarın kulakları yok. Yöneticiler dinliyor. Bilgisayarlar dinlemediği için de Otomatik İcra Programı'nı bir türlü yürürlüğe koyamıyorlar. Şimdi, “Yolsuzluk yakaladık” diyenler de bu yolsuzluğa göz yumdukları için oluyor bunlar. Otomatik İcra Programı'nı yürürlükten kaldırmasalardı, bu sistemi devam ettirselerdi zaten bu yolsuzluk olmazdı. Yolsuzluklara önce göz yumup, sonra yakaladık deyip övünmeleri anlaşılır bir şey değil. Bu yolsuzluk, yakaladık diye övünülecek bir yolsuzluk değil. 'Nasıl biz yönetici olarak bu yolsuzluğu önleyemedik' diye dövünülecek bir yolsuzluk. O koltuklarda oturanların bu yolsuzluklara izin vermemesi gerekirdi.
Önce göz yum sonra yakala
Nüfus İşleri, Vatandaşlık İşleri'nin bilgisayar programları SGK’ya açık. Bu kişilerin ölü olduklarını isteseler daha SGK’ya başvurdukları gün görürlerdi ama görmek istemiyorlar. İşyeri bildirgesinde işverenin adını ve adresini yazıyorsun. Altına vatandaşlık numarasını yazıyorsun. Nüfus Vatandaşlık İşleri’ne girildiğinde bu kişilerin ölü olduğu zaten belli orada. Yapılan şey; önce göz yum, sonra yakala.