Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Bingöl'ün Genç ilçesinde Mehmer Eliveren ve Yılmaz Eliveren cinayetine karışan ve maktülleri kayıtlara "terörist" olarak geçiren 5 özel harekat polisi için fezleke düzenledi.
Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, bir süredir faili meçhul dosyalarla, şüpheli biçimde kapatılan soruşturmaları yeniden ele alan Diyarbakır Cumhuriyet Başsvcılığı, benzeri ancak filmlerde görülebilecek sır dolu bir cinayeti aydınlattı. Savcılık, Bingöl'ün Genç ilçesinde öldürülen, çatışmada öldükleri söylenerek, kayıtlara "terörist" olarak geçen amca ve yeğenle ilgili dosyayı incelediğinde çarpıcı gerçeklere ulaştı. Öldürülenlerin sivil vatandaşlar olduğunu açığa çıkartan savcılık, cinayete karışan ve öldürülenlerin terörist olduğu şeklinde belge düzenleyen 5 özel harekat polisi için fezleke düzenledi. Fezleke, polisin, borç aldığı aileye parayı geri ödememek için bu tuzağı kurduğu gerçeğini açığa çıkarttı.
Korkunç olay, 17 Nisan 1999'da Bingöl Genç'te yaşandı. Hazırlanan fezlekeye göre, 19 yaşındaki Mehmet Eliveren ile yeğeni 17 yaşındaki Yılmaz Eliveren bu tarihte öldürüldü. Fezlekede yer alan iddialara göre, cinayetten sonra Genç Emniyet Müdürlüğü, savcılığı arayarak, emniyete sızmaya çalışan teröristlerle çatışma yaşandığını, iki kişinin öldürüldüğünü, cesetlerin bahçede olduğunu bildirdi. Yapılan incelemede, gündelik kıyafetler giymiş iki gencin vücudunda mermi ve şarapnel parçaları bulunduğu saptandı. Mehmet Eliveren'in ayağının diz altından koptuğu, Yılmaz Eliveren'in vücudunda ise M-16 ve kaleşnikof mermi girişi bulunduğu saptandı. Ölenlerin üzerinden ise kaleşnikof ve bomba çıktığı kayıt altına alındı. Otopsi bile yapılmayan iki gencin el svapları alınarak silahlarla eşleştirilmesi yoluna da gidilmedi. Tutanaklara ise 155'e ihbar geldiği, mezarlıkta yapılan arama sırasında el bombası ile polise saldırıldığı, çatışmanın 20 dakika sürdüğü belirtildi. Tutanakta, 78 teröriste ait ayakkabı izlerinin saptandığı, teröristlerin büyük bölümünün kaçtığı, iki cesedin ise inceleme için karakol bahçesine getirildiği kaydedildi.
İfadelerdeki çelişkilere rağmen
İfadesi alınan özel harekatçı M.A., çatışmada ayağından yaralandığını söylerken, buna rağmen tazminat talebinde bulunmadı. Bekçi ise ölenleri tanıdığını, terörist olmadıklarını söyledi ancak çatışma çıktığını doğruladı. N.Ö. adlı vatandaş ise mezarlıkta terörist görmediğini söyledi. Çelişkilere rağmen dosyayı kapatan savcılık, fezleke hazırlayarak Diyarbakır'a gönderdi. Diyarbakır Savcılığı da terör suçu işlendiğini ve ölenlerin terörist olduğunu kayıt altına alarak, takipsizlik kararı verdi.
14 yıl sonra
Ancak ailelerin mücadelesi bitmedi. Aileler, 14 yıl sonra yeniden savcılığa başvurarak, yakınlarının terörist olmadığını, öldürüldüklerini bildirdi. Yeniden dosyayı açan Diyarbakır Savcılığı, tanıkları bir kez daha dinledi. Tanıklar amca-yeğenin esnaf olduğunu, dükkanlarını kapatıp kahvede maç izlediklerini, kahveden çıktıktan sonra ise öldürüldüklerini anlattı. Tanıklar, amcanın askeri malzeme satışı yaptığını, yeğeninin ise lise öğrencisi olduğunu anlattı.
Tanıklar, ilçe emniyet amiri A.K.'nin ölen Mehmet Eliveren'i iyi tanıdığını ve dükkanına çay içmeye sıkça geldiğini, bu aileden 800 dolar borç aldığını ancak geri ödemediğini, bu nedenle Mehmet Eliveren'le tartıştıklarını aktardı. Olayın olduğu gece de iki genci aradıklarını ve karakola gittiklerini emniyet amirinin "hepiniz teröristsiniz" diyerek kimseyi karakola yaklaştırmadığını anlattı. Mehmet Eliveren'in babası da çocuğunun terörist olarak defnedilmesinden üzüntü duyduğunu belirterek, yaşananlardan sonra Bursa'ya taşındığını anlattı. Yılmaz Eliveren’in babası da emniyet amirinin kendisinden borç aldığını, geri ödemeyince tartışma yaşadıklarını ve tehdit edildiklerini anlattı. Oğlunu ve kardeşini bu nedenle öldürdüklerini savunan baba, olayın aydınlatılmasını istedi.
Olayı gördüğünü anlatan bir tanık ise ilköğretim okulunun arkasında iki gencin önünün polis araçlarınca kesildiğini, burada ateş edilerek önce Yılmaz'ın sonra Mehmet'in vurulduğunu, ayağından vurulan Mehmet'in kaçtığını ancak onu da yakalayarak mezarlığa götürdüklerini anlattı. Tanık, ilçede herkesin olayı bildiğini de söyledi.
Kayıtsız PKK silahları
Gizli tanık ise ifadesinde, 1998'de öldürülen 5 PKK'lının silahlarının bir bölümünün kayıtlara sokulmayarak, emniyetin deposuna kaldırıldığını anlattı. Tanık, komiserlerden birinin olaydan 1,5 saat sonra bu silahlar arasından 1 kaleşnikof ve 2 bomba getirilmesini istediğini, silahlar geldikten sonra da çatışma süsü verildiğini aktardı. Tanığın anlatımına göre, boş arazide kaleşnikof silahla atış yaparak çatışma süsü veren, silaha darbeler vurarak yıpranmış gibi gösteren komiser, bu silahı da gençlerin yanına bıraktı. Tanık, savcının da olay yerine geldikten sonra olan biteni anladığını ve ölen lise öğrencisinin kravatını göstererek, "Bari şu kravatı alın" dediğini öne sürdü. Tanıklar, yaralanan ve çatışmaya giren polislerin valiliğe "taltif" müracaatı yapmadığına da dikkati çekti.
Savcılık, bunun üzerine takipsizlik kararını kaldırdı ve hazırladığı fezlekede, maç izledikten sonra bir büfeden sigara alan amca ve yeğenin eve giderken öldürüldüklerini belirtti. Fezlekede, polislerin Mehmet ve Yılmaz Eliveren’in kendilerine ateş ettiklerine dair gerçeğe aykırı tutanak tuttukları, ancak ölenlerin PKK’lı olduğuna dair hiçbir delil bulunmadığından dolayı operasyonda görev alan özel harekât polisleri K.Ç, M.A, B.G, M.Y ve A.K’nin “Birden fazla kişiyi kasten öldürmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanmaları gerektiği kaydedildi. 5 polis hakkında ayrıca “Resmi belgede sahtecilik” ve "tehdit" suçundan da dava açılması istendi. Fezleke, gereği için Bingöl Başsavcılığına gönderildi.