Cumhuriyet yazarı Çiğdem Toker, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) tavsiyesi eşliğinde Bakanlar Kurulu'nca 81 ilde ilan edilen olağanüstü hâl (OHAL) uygulamasının ilk kanun hükmünde kararnamesiyle ilgili olarak, "Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin 1 milyar doları aşkın bir mal varlığından söz ettiği ve tek sayfalık kararla kapatılan onca kurum, korsan mıydı? O hastaneler, o okullar, o yurtlar, kurulup faaliyete geçinceye kadar, bugün OHAL Koordinasyon Kurulu’nda yer alan kabine üyelerinin yönettiği bakanlıkta on yıllara yayılmış, yüzlerce imzadan, paraftan ve onaydan geçmedi mi?" dedi.
Çiğdem Toker'in, "OHAL hukuku ne anlatıyor?" başlığıyla yayımlanan (25 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Sadece beş gün oldu. Kanlı darbe girişimini tezgâhlayan Gülen Cemaati örgütlenmesini bertaraf etmek üzere ilan edilen OHAL’le birlikte, külliyatlı bir “yeni”mevzuat hızla yükselmeye başladı bile.
O kadar ki, çıktı almak isteseniz bir klasör şimdiden dolar. Şaka filan değil. Resmi Gazete, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, darbe girişiminin hemen ertesinde söylediği “Kaybedecek zamanımız yok” sözüne uygun biçimde resmen fazla mesai yapıyor.
Bildiğimizi sandığımız kuralların hızla değiştiği, ezberlerin bozulmak zorunda olduğu bir zaman kesitindeyiz. Özellikle hukuk alanında çalışanların, kararname, genelge ve tebliğlerle oluşturulan, darbe sonrası dönem hukukunu iyi takip etmesi gerekiyor.
Çarşamba günü Bakanlar Kurulu’ndan çıkan kararın, perşembe günü Meclis’te onayı, cuma da Resmi Gazete’de yayımı derken, yapısal olarak Meclis’i devredışı bırakan OHAL’e dayalı ilk Kanun Hükmünde Kararname 23 Temmuz Cumartesi yayımlandı. (Gözaltı süresini 30 güne uzatan, polislere, ifade almada savcı ve hâkim yetkisi veren, tutukluluk kararlarıyla ilgili taleplerde duruşma zorunluluğunu devreden çıkaran bu KHK’nin, temel hak ve özgürlükler üzerindeki basıncı daha çok tartışılacak.)
Meselenin mali ayağı
Resmi Gazete’de dün de iki önemli karar vardı.
-İlki Başbakanlık Genelgesi ile kurulan OHAL Koordinasyon Kurulu. Kurul, yedi bakan ile (Adalet, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, İçişleri, Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim, Milli Savunma) Başbakanlık müsteşarından oluşuyor.
-İkincisi Milli Emlak Genel Tebliği. Maliye Bakanlığı’nın yayımladığı tebliğ, ilk OHAL KHK’siyle kapatılan Cemaat’le bağlantılı kurum ve kuruluşların mal varlığıyla ilgili tedbirleri düzenliyor. “Tedbir düzenliyor” diye iki kelimeyle anlatıldığına bakmayın. Tapudan vergi dairesine, Hazine’den bankalara, Kültür Bakanlığı’na dek çok sayıda devlet kurumunu, aylarca uğraştıracak, muhtemelen binlerce borçlu ve alacaklıyı da devlet kapısına taşıyacak kapsamlı bir envanter ve değer tespit çalışmasından söz ediyoruz:
İki gün önce kapatılan 15 vakıf üniversitesi, 35 sağlık kuruluşu, 1043 özel öğretim kurum ve kuruluşu, 1229 vakıf ve dernek, 19 sendika, federasyon ve konfederasyon kapsamda.
Gözle namaza gelinceye kadar
On gündür, Cemaatin, yoksul aile çocuklarına tanıdığı olanaklar ve tayin ettiği “abi”ler üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki örgütlenmesini nasıl gerçekleştirdiğine dair gerçek öyküler okuyoruz. Kendilerini nasıl gizledikleri, gerekirse gözle namaz kıldıkları, eşlerinin başının açık olduğu vs. vs. Hiçbiri özellikle konuyla ilgilenenlerin yabancısı olmadığı hikâyeler bunlar.
O sebeple Cemaat’in ordudaki taraftarlarının kendilerini ustalıkla gizlemesi, bugüne kadar açığa çıkmamaları, bu konuda hassas olması gereken beklenen kişi ve kurumların sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. Kaldı ki, bir an için TSK’de herkes her şeyden habersizdi desek bile, bu kez “Bu çarkın daha açık kartlarla oynanan diğer oyun alanlarında ne yaptınız” sorusu çıkıyor karşımıza.
Hafta sonu kapatılan yüzlerce kurumun profiline bir bakın. Eğitim, sağlık, finans, çalışma yaşamı. Kendisini TSK içinde ustalıkla kamufle ettiği sanki bir “mazeret” gibi sunulan Cemaat, eğitim, sağlık, finans, medya, bürokrasi alanlarında ne zaman kendisini saklamaya ihtiyaç duydu ki? Nitekim OHAL Koordinasyon Kurulu’nu oluşturan bakanların, bu faaliyet alanlarını düzenleyen bakanlıklar oluşu bize birçok şey anlatıyor.
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’nin 1 milyar doları aşkın bir mal varlığından söz ettiği ve tek sayfalık kararla kapatılan onca kurum, korsan mıydı?
O hastaneler, o okullar, o yurtlar, kurulup faaliyete geçinceye kadar, bugün OHAL Koordinasyon Kurulu’nda yer alan kabine üyelerinin yönettiği bakanlıkta on yıllara yayılmış, yüzlerce imzadan, paraftan ve onaydan geçmedi mi?
Bu sorunun cevabı “evet” ise, ortada bir yanlışlar silsilesi olduğu da tereddütsüzdür.
Kanlı darbe girişimini çözecek tek mesele, ülkeyi yöneten kadroların, TSK’de gözle namaz kılmaya ihtiyaç duyuracak gizliliği fark edememesinden ibaret olsaydı keşke.
OHAL hukukunun mali ayağı bize, bugün nelerin yapılacağının yanı sıra, geçmişte nelerin yapılmadığını da anlatıyor.