Habertürk yazarı Pervin Kaplan, eğitim sistemindeki değişiklikleri eleştirerek, "Türkiye’deki çocuklar başka ülkelerdeki yaşıtları ile kıyaslandığında zaten mutsuzlar. Bunu da 15 yaşındaki çocukların okuma, anlama, fen ve matematik becerilerini değerlendiren PISA verileri söylüyor" dedi.
Kaplan'ın "Mutsuz ve başarısız çocukların ülkesi" başlığıyla yayımlanan (6 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Bir yandan TEOG’un kaldırılmasını bir yandan da üniversite sınavlarının değişmesini tartışıyoruz. Tüm bu tartışmalar ise öğrencileri etkiliyor.Türkiye’deki çocuklar başka ülkelerdeki yaşıtları ile kıyaslandığında zaten mutsuzlar. Bunu da 15 yaşındaki çocukların okuma, anlama, fen ve matematik becerilerini değerlendiren PISA verileri söylüyor.
Önceki akşam kuruluşunun 10’uncu yıldönümünü kutlayan Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG) Direktörü Batuhan Aydagül ve ekibiyle birlikteydik. 2016-2017 Eğitim İzleme Raporu’nu konuştuk. Raporda en dikkat çekici bölümlerden biri de “mutsuz öğrenciler” oldu.
Çünkü 35 OECD, 35 de partner ülke olmak üzere 70 ülkenin katıldığı 2015 PISA’da öğrencilerin yaşam memnuniyetleri de sorgulanıyor. Öğrencilerden yaşam memnuniyetlerini 0 ile 10 puan arasında değerlendirmeleri isteniyor. Türkiye’den katılan 15 yaşındaki çocukların yüzde 28.6’sı yaşamlarından memnuniyetlerine 0-4 arasında puan veriyor. Bu puan ile de 28 OECD ve 20 partner ülkenin en mutsuz çocukları bizimkiler çıkıyor. Bizim çocukları yüzde 21.6 oranı ile Kore, yüzde 19.3 oranıyla Tunus, yüzde 16.6 oranıyla Tayvan, yüzde 15.4 oranı ile Çin, izliyor.
En mutlu çocukların ülkesine gelince başarı oranı düşüklüğüne rağmen yüzde 67.8 oranı ile Dominik Cumhuriyeti. PISA başarıları en yüksek ülkelerden biri olan Finlandiya’da bu oran yüzde 44.4.
Türkiye ile birlikte Kore, Çin gibi ülkelerde de çocukların mutsuzluk oranlarının yüksek olması “sınav kaygısı” ile açıklanabilir mi?
PISA 2015’te bunu da sorgulayarak, sınav kaygısı endeksi oluşturuyor. Endeksin ‘0’ olması tüm öğrencilerin eşit kaygı yaşadığını, eksi olması daha az kaygı yaşadıklarını, 0’ın üstüne çıkması ise ortalama kaygıdan daha fazlasını yaşadıklarını gösteriyor. Sınav kaygısının en yüksek olduğu ülkeler Singapur, Kosta Rika ve Brezilya. En az kaygılı öğrenciler Hollanda’da. Türkiye’nin yüzde 0.3. Yani OECD ortalamasına göre Türk öğrencilerin kaygı düzeyi daha yüksek.
Yine rapora göre kendini okula ait hissettiğini söyleyen öğrenci oranı OECD genelinde yüzde 73, Türkiye’de yüzde 61.4. “Okulda kendimi dışlanmış hissediyorum” görüşüne katılmayanların oranı OECD ortalaması yüzde 82.8 iken Türkiye’de yüzde 64.3.
Peki bu mutsuzluk, dışlanmışlık, ait olmama ve kaygı öğrencilerin okula devamlarını nasıl etkiliyor?
MEB verilerine göre genel ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsızlık yapan öğrencilerin oranı geçen yıl yüzde 28.7 oldu. Bu oran mesleki ve teknik liselerde yüzde 42.93, imam hatip Anadolu liselerinde ise yüzde 35.9. PISA verilerine göre devamsızlık yapmadığını söyleyen öğrenci oranı Türkiye’de yüzde 53, OECD ortalamasında ise yüzde 80.3. Ayrıca “dersi kırma” ve “okulu asma” konusunda da değerler OECD ülkelerinden yüksek. Okulu asma oranı yüzde 17.2, dersi kırma yüzde 15.6, derse geç kalma yüzde 16.6. Bu oranların OECD ortalaması sırasıyla yüzde 5, yüzde 6.6 ve yüzde 15.4.
Peki tüm bunlar başarıya nasıl yansıyor?
70 ülke içinde Türkiye matematikte 49., okumada 50. ve fende 52. sırada yer alıyor. PISA’da öğrencilerin yeterlilikleri 6 düzeyde sorgulanıyor. 5-6 düzey bir ülkenin beşeri sermayesini yani geleceğini gösteriyor. Türkiye’de 6’ncı düzeyde öğrenci oranı 0. Yani en üst düzeyde bilgi ve becerilerini yaratıcı ve bağımsız biçimde kullanma yeteneğine sahip çocuk Türkiye’de yok. Bu düzeyin OECD ortalaması ise 1.1.
Üst düzey performans gösteren 5’inci düzeydeki öğrenci oranı ise yalnızca 0.3. Bu oranın OECD ortalaması 6.7. En alt düzeyde kalan öğrenci oranı ise OECD ortalamasının iki katı 31.6.
Matematikte en üst düzeydeki öğrenci oranı 1.1 ama bunun OECD ortalaması 10.7
Tüm bu sonuçlar bize ne mutlu ne de başarılı öğrenci yetiştirebilen bir eğitim sistemine sahip olmadığımızı gösteriyor. ERG Direktörü Batuhan Aydagül’ün de söylediği gibi bu sistem öğrencileri ne bugüne ne de yarına hazırlayabiliyor.