OECD'nin 2017 "Eğitime Bakış" raporuna göre, Türkiye'de yüksek eğitim almış her 4 kişiden 1'i iş bulamıyor. Raporda Türkiye'de yüzde 25 civarındaki işsiz üniversite mezununa ek olarak, lise mezunları arasında işsizlik oranı yüzde 38 ve lise diploması olmalayanlarda yüzde 49 olarak kaydedildi. Bu oran OECD ülkelerinin ortalamalarına göre oldukça yüksek olduğu görüldü.
Nitelik OECD'nin altında
Rapora göre eğitimdeki tek sorun 'diplomalı işsizlik' değil. OECD ülkeleri arasında sınıf mevcudiyetleri en yüksekler arasında yer alıyor. Türkiye'de devlet ve özel okullar arasında eğitim kalitesi ve öğrenci başına düşen eğitmen sayısı bakımından uçurum olduğu görüldü. Okul öncesi eğitim açısından da Türki OECD otalamalarının çok gerisinde olduğu kaydedildi.
Tüm Öğrenci Velileri Dayanışma Derneği (ÖVDER) İzmir Şube Başkanı Orhan Yüce'nin, Evrensel'e yazdığı mektup aynen şöyle:
İhraçlar, sürgünler, ders sayılarının değiştirilmesi, okul seçimi, öğretmen seçimi, kayıt parası, servis parası, ders araç gereç parası gibi bilinenlerin yanında, ne okuyacak, kim okutacak, sınıfı kaç kişi olacak gibi sorunlar ve sorularla 2017-2018 öğretim yılı başlıyor.
Her yıl yapılan değişim ve dönüşümlerin yanında bu yıl da müfredat değişimi adı altında eğitim yeni bir kaotik duruma getirildi.
Evrensel değerlerden uzaklaştırılan eğitim, akıl dışı bir yaklaşımla, çağın gerekleri göz ardı edilerek güya yeniden yapılandırıldı. Ama bu yapılandırmalarda, çocuklarımız ve gençlerimiz hep geriye düştüler.
- Üniversite sınavlarında 180 puanı geçenlerin oranı 2016’da yüzde 77 iken 2017’de yüzde 71’e düştü.
- 1 milyon 900 bin adayın 850 bini ekonomik ve diğer nedenlerle tercih yapmadı. Doluluk oranı yüzde 95.3’den yüzde 74.7’ye düştü.
- Anadolu liselerinden üniversiteye giriş, yüzde 56’dan yüzde 44’e düştü
- 223 bin imam hatip lisesi mezunundan ancak 40 bini yüksek öğrenime girebildi.
- 2015 PISA sonuçlarında fen, matematik ve okuduğunu anlamada OECD ülkeleri başarı ortalaması yüzde 15.3 iken Türkiye yüzde 1.6’ya düştü.
- Türkiye UNICEF’in “çocukların yaşam koşulları”na yönelik performans raporunda 41 ülke arasında sondan 5’e düştü.
- Her ilde en az bir yüksek okul açılmasına karşın, içi boşaltılarak, okullar değersizleştirildi. Eğitim “işletme”, öğrenci-veli “müşteri” olarak görüldü.
Bu değerlendirmeler daha da artırılabilir. Ama eğitimin yıldan yıla iktidarın uygulamalarıyla daha da aşağıya düştüğü göstergesi değişmez.
Değerler uyuşmuyor
Eğitimin bilimsel ve pedagojik değerleriyle iktidarın değerleri uyuşmamaktadır.
Eğitim, insanın düşünsel, bedensel ve mesleksel özelliklerini hedeflemesi gerekirken, iktidarın ideolojik bir aracı olarak kullanılmaktadır.
Eğitim, insanların bağımsız düşünebilen, sorgulayabilen ve sorunlara çözümler üretebilen bir gelişmeyi sağlaması gerekirken; bağımlı, itaatkar, ezberci, sınavcı ve tüketici bir topluluğu yaratmanın aracı haline getirildi.
Yaşamda ve eğitimde, eşitsizlikleri kaldırmakla görevli olan iktidar, tabakalar arasındaki uçurumu derinleştirip, devlet okullarını evlatlık, özel okulları öz evlat durumuna getirdiği yetmiyormuş gibi, imam hatipler dışında kalan okullara da üvey evlat uygulaması yapmaktadır.
Eğitim-öğretim kime hizmet ediyor? Gençlik neye hazırlanıyor? Çocuklarımız ve gençlerimize hangi bilgi ne amaçla veriliyor?
Çağın ihtiyaçlarında gençlerimiz hangi bilimsel bilgilerle donatılmalı?
Bilimsel değerlerin ve evrim teorisinin çıkartılıp, 1. sınıftan başlayarak ilahi okuma, cihat yapma gibi uygulamaların konulması, “iyi vatandaş”, “iyi toplum” olmayı mı, yoksa soru sormayan, hak aramayan, itaat eden ve ölmeden-öldürmeden korkusu olmayan bir kabile topluğunu mu amaçlıyor?
Eğitimciler başarısızlıklarından mı yoksa bu yaptırımlara karşı tavır koyduklarından mı? Açığa alınıyor ve sürülüyorlar?
Başta anlattığımız sorunların yanında ne yazık ki, öğrenci velilerimiz bu gelişmeleri algılamakta zorlanmakta, çocuğunu bireysel kurtarabilme peşinde koşarken, iktidar, “dindar, kindar ve cihatçı gençlik” yetiştirmede daha hızlı adımlar atıyor.
Bilimsel demokratik eğitim
Eğitim nakli değil akli olmalıdır.
Üstünde yorum yapılmayan ve neden, niçin, nasıl sorularının sorulamadığı konular eğitimin konusu olamaz.
Aklın faaliyeti olan öğrenme ve bilme, insani ve önemli bir özelliktir.
Okul bilgisi yaşam için verilmeli ve insancıl olmalıdır. Demokratik bir toplumun oluşması ve yaşatılabilmesi, eğitimin bilimsel, toplumsal ve kamusal olmasıyla mümkündür.
Doğa biliminin eğitim açısından değerlendirilmesi ve evrimin bilgi kuramına yaptığı etki, insanların dünyada olup bitenleri seyretmesi ve kabullenmesi yerine, değiştirilebileceğini ortaya koyduğundan, evrim kuramı bilimsel eğitimin olmazsa olmazlarındandır.
Eğitimin sayacağı
Eğitimin sacayağı olan, öğretmen-öğrenci-veli üçlüsü üstünde kaynatılan kazanın içinde ne olduğunun farkına vardığında, insanın ve toplumun insanca yaşamı için elzem olan bilimsel, özgür ve insancıl eğitimin yaşam bulmasına ortam hazırlayacaktır.
Öğrenci velilerinin birliği ve örgütlülüğü sacayağının çok önemli bir dayanağıdır.
Çocukların, gençlerin ve toplumun bilim ve teknolojideki gelişmelere müdahil olmaları için sacayağının ortaklığı bu gün daha yaşamsal hale gelmiştir.
Bu anlayış içerisinde tüm öğretmenlerimize, velilerimize ve öğrencilerimize parasız, bilimsel, laik ve demokratik bir eğitimin karşılık bulması temelinde başarılar dileriz.