Gündem

ODTÜ Onur Yürüyüşü davası: Şiddet gören öğrencilerimiz yargılanıyor!

18 öğrenci ve bir akademisyenin yargılandığı davada ikinci duruşma görüldü

12 Mart 2020 12:54

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden (ODTÜ) 18 öğrenci ve bir akademisyene, 10 Mayıs 2019’da kampüste düzenlenen LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’ne katılmaları gerekçe gösterilerek açılan davanın ikinci duruşması bugün Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Dava 10 Temmuz'a ertelendi. Duruşmada tanık öğretim üyeleri polis şiddetini, “Öğrencilerimiz şiddet gördü ve ben bu davayı anlayamıyorum!”, “Polis gitmemizi istedi ki daha fazla şiddet uygulasın" sözleriyle anlattı.

Duruşmayı ABD, Almanya, Belçika, Hollanda, İspanya, Kanada ve Yeni Zelanda Büyükelçilikleri ile Uluslararası Af Örgütü ve Kaos GL Derneği izledi.

TIKLAYIN | ODTÜ Onur Yürüyüşü davası | Kolluk kuvvetleri hakkındaki suç duyurusu talebi reddedildi

KAOS GL'de yer alan Yıldız Tar'ın haberine göre avukatlar, öncelikle derhal beraat kararı talep etti. Aksi taktirde yanlış hazırlanan bilirkişi raporunun yenilenmesi, Emniyet’ten istenen ve iletilmeyen montajsız görüntülerin tekrar istenmesini, görevli polislerin dinlenmesini ve duruşmaların daha geniş bir salonda yapılmasını talep etti.

Emniyet, ham kayıtları göndermedi

LGBTİ+ hak savunucuları, ilk duruşmada polis şiddetini içeren ham kayıtları talep etmişti. İki duruşma arasında bu görüntülerin iletilmediği ortaya çıktı. Hak savunucularının Avukatı Öykü Didem Aydın, “Celse arasında da sunduğumuz üzere iki nokta önemli: Bilirkişi raporu ara karara uygun olarak hazırlanmadı. Yeni bir bilirkişi heyeti ya da aynı bilirkişi heyetine istenilenlerin daha net iletilmesini talep ediyoruz. İkinci nokta ise Emniyet’ten gelen görüntüler ilk duruşmada dosyada bulunan görüntülerle aynı. Montajsız ve ham görüntülerin tekrar istenmesini talep ediyoruz. Pek çok sanığın gözaltı anları görüntülerde yer almıyor. Bütün sanıklar bakımından gözaltı anlarının da gösterildiği montajsız kayıtları talep ediyoruz” dedi.

BM mektup yazdı

Av. Aydın, dava dosyasında yer alan İngilizce belgelerin bilirkişi tarafından çevrilmesini talep etti, mahkemeye kendi çevirilerini, ulusal ve uluslararası norm, belge ve açıklamalar ile konu hakkındaki Yargıtay kararlarını sundu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komiserliği’nin beş özel raportörle ODTÜ Onur Yürüyüşü davası ve Türkiye’deki LGBTİ+ haklarıyla alakalı Türkiye Cumhuriyeti’ne yazdığı mektubun Türkçeye çevrilmesini talep etti. Mektupta keyfi gözaltı ve ayrımcılıktan bahsediliyor.

Öğretim üyesi Gökmen: Polis gelmese öğrenciler şiddetsiz eylem yapacaktı

Ardından tanıklar salona alındı. Tanıklar arasında yer alan ODTÜ Kimya Bölümü’nden emekli öğretim üyesi İnci Gökmen yürüyüş günü yaşananlara ilişkin tanıklığını paylaştı:

“Kimya bölümündeydim. Sesler duydum dışarı çıktım. Genelde ODTÜ’de polis bölümlere kadar girmez. Her yerde polis gördüm. Bu hiç hoş bir şey değil. Üniversitede normal hayat sürüyor. Daha önceki senelerde polisle müzakereler yapılıyordu ancak bu yıl o bile mümkün olmadı. Sonuçta bu şiddetsiz bir yürüyüş. Eğer polis gelmemiş olsaydı öğrenciler şiddetsiz şekilde yürüyüşlerini yapıp dağılacaklardı. Kütüphaneye gaz sıkıldı, müthiş gaz yedik. Öğrencilerin gözaltına alındığını gördük. İnşaat Mühendisliği bölümü önünde sınavına girmek üzere olan bir öğrenci dövülerek gözaltına alındı. Bu tür şiddeti onaylamıyorum. Anayasa çerçevesinde bu tür toplantıları yapabilmeliler. Polis olmasa iki saatte bitecek bir olaydı. Her taraf gaza bulandı. Polis şiddetine tanık oldum ve bundan dolayı rahatsızım.

“Üniversiteler özgür düşüncenin ve bu tarz eylemlerin yapılabildiği yerler olmalı. Çocuklarımızdan niye korkuyoruz? Polis çocuklara evinize gidin diyordu ancak çocuklarımızın evi orası. Hiçbir öğrenciyi taşkınlık yaparken de görmedim. Üniversitelere polisin çağrılmasını ben anlamıyorum ve onaylamıyorum. Ortada bir şiddet yok. Geçmişte de bir şiddet olayı yaşanmadı. Üniversitede ülkenin geleceğini yetiştiriyoruz. Siz bu gençleri korkutursanız ileride hiçbir şeye sesleri çıkmaz. Gençlik susturulursa kim konuşacak? Üniversite sadece ders verilen yer değildir, toplumun sesi olmaktır aynı zamanda. Polisin üniversiteye çağrılmaması lazım. Gözümün önünde öğretim üyesini hırpalayarak gözaltına aldılar. Gaz onlarda, silahları var. Bana ‘İnci hoca hadi öğrencilerini topla’ diye laflar da ettiler. Öğrenciye ben nasıl ve neden hükmedeyim? Çocuk değil ki bunlar. Doğruyu, yanlışı kendileri bilir.”

“Öğrenciler amfide toplandığında dahi polis baskı yaptı”

ODTÜ Kimya Bölümü’nden emekli öğretim üyesi Ali Gökmen de kimya bölümünün önünde yaşananları anlattı. Tanık Ali Gökmen, 2019 Onur Yürüyüşü’nde polisin kampüs içerisinde olduğunu söyledi. Gökmen tanıklığını şöyle sürdürdü:

“Bu hareketin bir şiddet hareketi olmadığını, her yıl kutlandığını, dünya çapında kutlandığını polise de ifade etmeye çalıştım. Ancak polis bayağı kararlıydı. Öğrenciler kendi aralarında forum yapmak için amfide buluştuğunda dahi polis, ‘Hadi çıksınlar, dağılsınlar’ diye baskı yaptı. Bütününe baktığım zaman şöyle görüyorum olayı: Üniversitede öğretim üyeleri, öğrenciler ve çalışanlar bir bütün olarak davranıp bir kültür oluşturmuştuk. Şiddet olmadan öğrencilerin kendilerini ifade edebildiği bir ortam oluşturmayı başardık uzun yıllar boyunca. Ancak son yıllarda polisle bu durumu bozdular.”

“Öğrencilerimiz fiziksel şiddet gördü”

ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden öğretim üyesi ve ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu danışmanı Ayşe Saktanber ise tanıklığını şöyle aktardı:

“Polisin geleceğini duyunca hocalar olarak toplanmaya başladık. Öğrenciler barışçıl bir şekilde oturuyorlardı. İki sivil polis, öğrenciler otururken bir öğrencimizi kolundan tutup aldılar birdenbire. Bunlar çok barışçıl kuşaklar ve hiçbir şiddete başvurmuyorlar. Öğrencilere çok ciddi orantısız şiddet uygulandı. Çocuklar fiziksel şiddet gördüler. Kurtarabildiğimizi kurtarmaya çalıştık. Bu yaştan sonra koşturarak öğrencilerimizi kurtarmaya çalıştık. Öğrencilerimiz üçlü amfide iken polis neredeyse saldıracaktı. Panik atak geçiren öğrencilerimiz oldu. Hiçbir öğrencimiz tek bir kere dahi şiddete başvurmadı. Öğrencilerimiz şiddet gördü ve ben bu davayı anlayamıyorum. Öğrencilerimiz dururken, karşı da koymazken polis saldırdı.”

“Gitmemizi istediler ki daha fazla şiddet uygulasınlar”

Felsefe Bölümü’nden öğretim üyesi Barış Parkan polis saldırısını şöyle aktardı:

“İhtar sesi filan duymadım. Polis çok hızlı ve öfkeli şekilde öğrencilere gazla saldırdı. Ardından öğrencileri polisin duvara dayadığını, sert bir şekilde üstlerini aradığını gördüm. Hatta bir öğrencimizin ayağına tekme attılar. Polise tepki gösterince bize ‘Siz de gidin burdan’ dediler. Daha fazla şiddet uygulamak için bizim gitmemizi istediler. Üçlü Amfi’ye gitme konusunda bir noktada anlaşma sağlandı ancak polis öğrencilerin el ele yürümesine dahi izin vermedi. Çocukları tartaklayarak götürdüler. Çocukların ayaklarını hedef alarak ateş ettiler. Çok öfkeli ve sert bir hava vardı.”

Tanık beyanlarının ardından gözaltına alınan öğrencilerden Melike Balkan, “Herhangi bir buluşma dahi yokken, ihtar dahi olmadan gözaltına alındım. Polisin gelmesi ve gözaltına alınmamız çok kısa bir süre içerisinde gelişti” dedi. Yargılanan hak savunucuları polisin ihtar dahi etmeden biber gazı ve plastik mermi ile saldırdığını ifade etti.

Avukat Aydın: Polisin kütüphaneye gaz atması tutanaklarda yer almıyor

Tanık beyanlarının ardından Av. Aydın tekrar söz alarak, “Tanık hocaların beyanları birbiriyle uyumludur. Müdahalenin gelişimine ilişkin tutanakta yazanlarla tanık beyanlarının karşılaştırılması lazım. Mahkemenin polis tutanaklarının nasıl gerçeklere aykırı hazırlandığını görmesi lazım. Kütüphanenin içine gaz sıkıldı ve bu durum tutanağa geçmedi. Bu tutanağa geçmediyse kim bilir neler geçmemiştir? Bu uygulamalar hukuk devletinde ve hatta polis devletinde dahi asla olmayacak uygulamalar” dedi.

Av. Aydın, yasaları da hatırlatarak şöyle devam etti:

“Gösteri başlamadan polis saldırdı. Kanun topluluğun dağılmamasından kast ederken gösterileri, sloganları ve sıkışık nizamı kast eder. Sıkı sıkıya birlikte bir kitle izlenimi vermeye devam etmeleri gerekir. Burada böyle bir durum söz konusu değil. Devam eden bir gösteri yok, ihtarat duyan da yok. Tanıkların beyanları ile uyumlu olarak polisin kendi görüntülerinde bu durum apaçık görülüyor. LGBTİQ+ özelinde bir toplanma yasağı uygulanıyor. Başkaları toplanırken LGBTİQ+ olduğunda ayrımcılık yapılıyor.”

Ardından Av. Aydın hakime yürüyüş sırasında polisin şiddet görüntülerinden bir kesit izletti. Mahkemenin şiddet uygulayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep etti.

Avukat Şeren: Türkiye’nin insan hakları karnesine ihlal olarak geçti

LGBTİ+ hak savunucularının Avukatlarından Mahmut Şeren ise şöyle dedi:

“Kanunun gerektirdiği ön koşullar sağlanmadan yapılan bir müdahale söz konusu. Bir kişinin ayağına plastik mermi sıkarken dağılın deniliyor. Bilirkişi raporunda sanki öğrencilerin taşkınlığını yatıştırmaya çalışan öğretim görevlileri varmış gibi bir durum yaratılmış ancak tanık beyanlarından da gördüğümüz üzere bu, gerçekleri yansıtmamaktadır. Bu olay Türkiye’nin insan hakları karnesine bir ihlal olarak kaydedildi. Birleşmiş Milletler’in Evrensel Periyodik İnceleme toplantısında da Türkiye LGBTİ+ hakları konusunda eleştirildi. Biz bu davada ihlali daha fazla uzatmamak istiyoruz ve derhal beraat talep ediyoruz. Öte yandan hâlâ Emniyet’in ham görüntüleri göndermemesi kamu kaynaklarının boşa harcanması, bizim savunma hakkımızın kısıtlanması ve açıkçası Emniyet’in Mahkeme’yi ciddiye almadığını da göstermektedir.”

Av. Sevinç Kocaoğulları ise müvekkillerinin yargılanacak bir eylemi olmadığını belirterek derhal beraat talep etti.

Mahkeme; Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden ham ve montajsız görüntülerin tekrar istenmesine, izlenmesine ve kolluk görevlilerinin ihtaratta bulunup bulunmadıkları, bunun ardından bekleyip beklemediklerinin tespiti için görüntülerin tamamının bilirkişi heyetine iletilmesine karar verdi. Görevli polislerin dinlenmesi talebinin bilirkişi raporundan sonra değerlendirileceğini belirterek polisler hakkında mahkemenin suç duyurusunda bulunması talebine ‘kendilerinin suç duyurusunda bulunabileceği’ yanıtını verdi. Dava 10 Temmuz’a ertelendi.

Gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredileri de kesilmişti

Öte yandan Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK), 10 Mayıs’taki ODTÜ LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan öğrencilerin burs ve kredilerini kesti.

KYK, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün yazısı üzerine gözaltına alınanların burs ve kredilerini kestiğini öğrencilere yolladığı mektupla bildirdi. KYK, burs ve kredilerini kestiği öğrencilerden “kurumlarına olan borçlarını” ödemelerini de talep etti.

TIKLAYIN - Kredi ve Yurtlar Kurumu, emniyetin isteğiyle ODTÜ Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınanların kredi ve burslarını kesti