Çeviri: Gonca Tokyol
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün 17 Ocak 2013’te hayatını kaybeden gazeteci Mehmet Ali Birand’ın anısına başlattığı konuşmalar serisinin dördüncüsüne onur konuğu olarak katılan New York Times Yayın Kurulu Üyesi Carol Giacomo, Türkiye’deki gazetecilerin Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlama havasında değil, cezaevindeki meslektaşlarına sahip çıkarak ve onları hatırlatarak geçirdiğini yazdı.
"Mehmet Ali Birand Konuşması" başlığı altında düzenlenen etkinlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra ABD Başkanı Donald Trump’ın medya üzerindeki ‘tehdidine’ dair de konuşulduğunu kaydeden Giacomo, şunları söyledi:
“Politik misilleme karşısında tehlikeli bir biçimde saldırıya açık olan Türk gazetecilerin aksine ben, ABD Anayasası’na, güçlü bir yargı sistemine ve arkamda prensipli bir gazeteye sahip olduğumu biliyorum. Amerika’nın siyasi liderliğini ne kadar sert eleştirirsem eleştireyim, eve dönebilirim ve tutuklanmam. Bu, sadece Amerikan demokrasisi için hayati değil, aynı zamanda mücadele içindeki demokrasiler ve her yerdeki savunma durumundaki gazeteciler için de bir örnek."
P24’ün kurucu başkanı ve T24 yazarı Hasan Cemal’in de konuşma yaptığı etkinlikle ilgili olarak NYT’de bir yazı kaleme alan deneyimli gazeteci Carol Giacomo'nun New York Times'da "editoryal görüş" olarak "Cezaevindeki Türk gazeteciler için hüzünlü bir anmaya dönüşen kutlama" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
"Meslektaşlarının 163’ünün cezaevinde olduğu Türkiye’de, medyadaki kadınlar ve erkekler anlaşılabilir şekilde korku içindeler. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Temmuz’daki darbe girişiminin ‘destekçilerine’ yönelik yürüttüğü geniş kapsamlı süpürme harekâtından kaçabilenlerin çoğu, Erdoğan’ın yakın arkadaşları tarafından ele geçirilen basın kuruluşlarındaki işlerini kaybettiler. Bunların bazıları, kendilerini korumak için hâlâ sansür konusunda çalışıyorlar.
Böyle bir ortamda, Türkiye’nin küçülen demokrasisinde hızla solan basın özgürlüğünün zorlukları hakkında konuşmak için bir araya gelmek bile bir cesaret işi. İstanbul merkezli, gazetecilerin işlerini yapabilme haklarını savunan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Platform24’ün çarşamba günü, Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde düzenlediği ve ülkenin en çok takdir edilen gazetecilerinden Mehmet Ali Birand’ın onuruna düzenlenen etkinlikte de bu oldu. Erdoğan’ın intikama yatkınlığı düşünüldüğünde, İsveç Konsolosu Theresa Hyden da bu etkinliğe ev sahipliği yaptığı için takdiri hak ediyor.
Bu yılki etkinliğin havası, bariz sebeplerden kutlama dışında her şeyi anımsatıyordu. Erdoğan’ın otoriter yönetimi altında sadece bağımsız medya değil, birçok hak ve özgürlük keskin şekilde kötüye gitti. Platform24 ekibi, cezaevindeki meslektaşlarının isimlerini birer birer okuduğunda ortamdaki hava kutlamadan çok ağırbaşlı ve hüzünlüydü.
“Onların, ailelerinin, okuyucularının ve hükümetin bilmesini istiyoruz ki, yalnız değiller” diyen P24’ün kurucularından Yasemin Çongar, “Gazetecilik suç değildir” diye ekledi. O ve diğerleri 2013 yılında P24’ü kurduklarında, amaçları Türkiye’deki medya kuruluşlarında editoryal bağımsızlığı artırmak ve gazeteciler için kendilerini geliştirebilecekleri atölyeler kurmaktı. Ancak artan basın karşıtı hava, onları yön değiştirmeye zorladı ve avukatlar tutarak her geçen gün meslektaşlarını cezaevinden çıkarmak için daha çok zaman harcar oldular.
Grubun kurucu başkanı Hasan Cemal de eski arkadaşı ve meslektaşı Mehmet Ali Birand’a yönelik olarak yakıcı bir umutsuzluk ve öfke hissi yaratan bir mektup okudu:
'Sevgili Mehmet Ali,
demokrasiyi özledim,
özgürlüğü özledim,
hukukun üstünlüğünü özledim.
Bunlar, yaşamımız boyunca seneler senelerce uğruna savaştığımız değerlerdi.
Ama üzgünüm Mehmet Ali, çok üzgünüm ve çok yalnız hissediyorum.
Çünkü bütün hayatım boyunca beklediğim o günler hiçbir zaman gelmedi.'
Bütün bunlar karşısında ben de tarafsız bir seyirci değildim. Platform24 beni konuşma yapmam için davet etti ve ben sadece özgürce Erdoğan hakkında değil, daha da uzun bir şekilde Başkan Trump ve onun kendisini eleştirmeye cesaret eden herhangi bir saygın basın kuruluşuna saldırarak Amerika’daki özgür basın için nasıl bir tehdit haline geldiği konusunda konuştum.
Politik misilleme karşısında tehlikeli bir biçimde saldırıya açık olan Türk gazetecilerin aksine ben, ABD Anayasası’na, güçlü bir yargı sistemine ve arkamda prensipli bir gazeteye sahip olduğumu biliyorum. Amerika’nın siyasi liderliğini ne kadar sert eleştirirsem eleştireyim, eve dönebilirim ve tutuklanmam. Bu, sadece Amerikan demokrasisi için hayati değil, aynı zamanda mücadele içindeki demokrasiler ve her yerdeki savunma durumundaki gazeteciler için de bir örnek."
Portre: Carol Giacomo
Carol Giacomo Ağustos 2007’den bu yana The New York Times Yayın Kurulu Üyesi. Daha önce yirmi yılı aşkın bir süre uluslararası haber ajansı Reuters’ın Washington’daki diplomatik muhabiri olarak dış politika haberciliği yaptı. Bu görevdeyken ABD’nin sekiz dışişleri bakanıyla birlikte 100’den fazla ülkeye seyahat ederek diplomatik temasları yerinde izledi.
2009’da diplomasi haberciliği için Georgetown Üniversitesi Weintal Ödülü’nü kazandı. 1999-2000 döneminde ABD Barış Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak Asya mali krizi sırasındaki Amerikan iktisadi ve diplomatik politikaları üzerine çalıştı. 2013 yıllında Princeton Üniversitesi’nde Ferris Gazetecilik Profesörü olarak ders verdi.