Medya

Nuray Mert: "Batı çöküyor" tesellisini bırakın; Batı'dan kastınız "Neden biz değil, onlar racon kesiyor" hırçınlığı

"Boş verin 'alternatif medeniyet tasavvuru' safsatalarını"

18 Kasım 2016 12:06

Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, iktidar çevresinin İslamcı kanadının "Batı çöktüğü” için sevinç içinde olduğu görüşünü savunarak "Bırakın züğürt tesellisini" dedi. Mert, "Bırakın, Batı çöküyor diye sevindirik olmayı, züğürt tesellisini, Batı’dan kast ettiğiniz kapitalist, adaletsiz dünya sistemi ve onun tahakkümü değil, 'Neden biz değil de, onlar racon kesiyor' hırçınlığı" diye yazdı.

Nuray Mert'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (18 Kasım 2016) nüshasında yayımlanan 'Niye ‘Batı çöküyor’ diye seviniyorsunuz?' başlıklı yazısı şöyle:

İslamcı iktidar çevresi, bugünlerde “Batı çöküyor” diye sevinç içinde, sanki Batı çökünce Batı dışındakiler ve münhasıran “Müslüman dünya” abad olacak. Sanki, dünya tahterevalli sistemi, Batı inince Batı karşıtları yukarı çıkacak. Diğer taraftan asıl mesele olması gereken “kapitalizm”e ve merkez ülkesi ABD’ye, bunca krize rağmen bir şey olduğu yok. Tebriklere boğulan, umut bağlanan ABD’nin yeni Başkanı, bu sistemin en yılmaz savunucusu ve de temsilcisi. Zaten İslamcı kesimin kapitalizm ve onun ürünü olan eşitsizlikler ve sömürü düzeni ile hiçbir zaman sorunu olmadı, hâlâ da yok. Soğuk Savaş ve “komünizmle mücadele” zemininde büyüdüler; solcu avına çıkarak, grev kırarak, doların üzerinde “Tanrı adı” ile avunarak küresel kapitalizme yancılık ederek palazlandılar.

Kompleks etkisi

Aslında Batı düşmanlıklarının nedeni, Batılı güç merkezleri karşısında yenik düşmenin ezikliğinden ibaret, Osmanlı’nın yitik mirası peşinde düşmeleri, “zamanında biz daha güçlüydük” kompleksinden başka bir şey değil. Ama sadece o da değil, asıl meseleleri hep Batı ile özdeşleştirdikleri, demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi değerlerdi. Kapitalizme akılları yattı ama demokrasiye bir türlü akılları yatmadı. Bir dönem araç olarak dillerine doladılar ama hedefledikleri güce ulaşınca ihtiyaçları kalmadı, şimdilerde inişe geçen kapitalizm değil, demokrasi olduğu için sevinmelerinin nedeni bu. Daha dün “İslam düşmanı” ilan ettikleri ABD’nin yeni Başkanı da tıpkı onlar gibi, farklılıklara tahammülsüz, özgürlüklere mesafeli, dünyaya bakışı sığ ve toptancı ya, ister istemez bir sempati duyuyorlar; “dünya bizim gibilere kaldı” hesabı yapıyorlar. Dünya onlar gibilere kaldığında bizim gibi ülkelerin başına gelebileceklerin farkında değiller. Pakistan dostları, ama Pakistan’a düşmanlığı tırmandıran Hindistan Başkanı Modi’nin, tıpkı kendilerine benzediğini, aynı akıllarda olduğunu düşünmek istemiyorlar. 

Dünya, daha kötü, daha tehlikeli bir yer olmaya giderken onlar seviniyor, ne gaflet! Öyle bir şey olacağı yok da, sanıyorlar ki, Batı içine kapanınca, dünya onlara kalacak, “gücü gücüne yetenin hâkim olduğu, hukuk, kural dinlemeyen bir dünya”da, gücü kendi vatandaşından başkasına yetmeyen Türkiye’nin başına neler gelir diye düşünen yok. Diğer taraftan, “Müslüman dünya” güzel bir tahayyül de, öyle bir şey yok. Sahi kimlerden oluşuyor “Müslüman dünya”? Afganistan’daki Sovyet işgaline karşı ülkelerini CIA karargâhı ve cephe haline getirip boğazına kadar bu işe, ayrıca yolsuzluk hırsızlığa batan Pakistan, ülkesini dolandıran bir zorbanın yönettiği Malezya, Müslüman dünya fakirlik içinde iken, parasını har vurup harman savuran Suudi Arabistan, Katar, Körfez Emirlikleri vs. değil mi? Batı batacak da bunlar yeni bir medeniyet mi kuracak, nasıl bir medeniyet. Yok, mazlumların sesi olmaya aday Türkiye mi? Ama Türkiye, kendi mazlumlarının sesini kısmakla meşgul.Yok, FETÖ’cüler ve diğer teröristler mi, onlar her tür itirazı susturmak için iyi bahane oldu da, Soma’daki iş katliamına karşı çıkanı tekmeleyenler, diktikleri inşaat kulelerinden sapır sapır düşüp ölen işçilerin değil, müteahhitlerin sesi olan bir düzene karşı, mazlumların sesi olanların sesini kısan Türkiye mi, Müslüman dünyanın mazlumlarının sesi olacak. Diyelim bu ülkede itiraz eden herkes terörist, sesini kısmak mubah, baş dostları Katar’ı, diğer Körfez saltanatlarını, ülkelerindeki çağdaş kölelik sistemine karşı uyardılar da biz mi duymadık? Bengaldeş’te İslamcı lider idam edildi diye kıyameti koparanlar, daha birkaç yıl önce küresel kapitalizmin ucuz imalathanesi olan ülkede, kötü çalışma koşullarında çıkan bir fabrika yangınında yüzlerce insan öldüğünde neden mazlumların sesi olmadılar? Geçin bu masalları.

Züğürt tesellisi 

Bırakın, Batı çöküyor diye sevindirik olmayı, züğürt tesellisini, Batı’dan kast ettiğiniz kapitalist, adaletsiz dünya sistemi ve onun tahakkümü değil, “Neden biz değil de, onlar racon kesiyor” hırçınlığı. Boş verin “alternatif medeniyet tasavvuru” safsatalarını, bakanlarının bile ağzını “ulan” ile açtığı, düşünce diye en pespaye polemikten ötesine gidemeyen, paragöz, sözünün arkasında iki gün duramayan, dün sövdüğü adama bugün bende olan, mevki dalaşında birbirini yiyen, dün abi diye yanına yaklaşmaya çalıştıkları adamların hapse tıkılmasının ne kadar haklı olduğunu ispat için birbiri ile yarışan, lümpenliği halkçılık diye yutturmaya çalışan veya belki de öyle sanan, kültür, düşünce fukaralığını seçkinciliğe isyan diye cilalamaya çalışan adamlar/kadınlar topluluğu, gerçekten de “farklı” bir medeniyet tasavvurunu temsil ediyor olmalılar, ama ne medeniyet! Batı medeniyeti çöksün, hiç dert değil, zaten medeniyet olma iddiaları kalp çıktı, yeter ki yerini alacak olan sizinki gibi toptan medeniyetsizlik olmasın. Ha, bir de dikkat edin, Batı çökerken altında kalan siz olmayın.