Nuh Gönültaş
(Bugün- 12 Şubat 2012)
MİT'in yüzde kaçı milli?
Türkiye'de en sorunlu kurumların başında gelir MİT.
Her zaman sivil otoritenin yanında olması gereken bu kurum bugüne kadar yaşanan onca askeri darbeyi ve darbe girişimini, hazırlığını, teşebbüsünü vs. değil Tayyip Erdoğan'a, öncekilere de bildirmedi. Hatta darbe süreçlerinin olgunlaşması için elinden geleni yaptığını söyleyebiliriz!
Her zaman içe dönek askeri yapının içe dönek istihbarat örgütü gibi çalıştı. Dünyada neler olup bittiğini pek umursamadı.
Bir televizyon programında MİT eski başkanlarından Sönmez Köksal'a "Siz MİT Başkanı olarak 28 Şubat darbesini hükümete niçin bildirmediniz" diye sormuştum.
Tabii bu sorudan rahatsız oldu ve "28 Şubat bir darbe değildi" dedi.
"Nasıl değildi, askeri darbe hükümet darbesidir. Hükümeti devirdiler" dediğimde beni programın sunucusuna "Ama ben buraya bunları konuşmak için gelmedim ki" diye şikâyete kalkışmıştı...
Böyle adamlar MİT Başkanlığı yaptı bu ülkede. Sönmez Köksal sivillerinden hem de...
Milli İstihbarat Teşkilatı ne kadar milli?
Önce hükümetin bu konuyu ele alıp tahlil etmesi gerekiyor.
Başbakan'ın MİT'in başına güvendiği ve toplumun çoğunluğu tarafından güvenilir olduğu bilinen bir ismi getirmesi MİT'i sütten çıkmış ak kaşık yapar mı?
Elbette yapmaz!
MİT denilen cadı kazanında şeytana pabucunu ters giydirecek ne tilkiler, ne kurtlar, ne insi şeytanlar vardır kim bilir...
Bugün birçok gazetede var. Ama ben Hürriyet'in manşetinde gördüm:
"Suriyeli albay MİT ajanı tarafından nasıl satıldı?"
Olay şu: Hatay'daki kampa sığınan Özgür Suriye Ordusu'nun kurucusu Albay Harmuş ile Suriyeli bir binbaşı burada korunması ve gözetilmesi için bir MİT ajanına emanet edilir. Suriye bu askerler için 100 bin dolar ödül koymuş. MİT ajanımız 100 bin lira için emanetindekileri zorla götürerek Suriye'ye teslim eder. Tabii adamlar işkenceden geçirildikten sonra idam edilir!
MİT denilen cadı kazanı içinde işte böyleleri de var.
Tabii asıl konu bu değil. Ama bu olay bir MİT ajanının nasıl tefessüh edebileceğini göstermesi açısından çok çarpıcı bir örnek!
Dün Twitter'da da paylaştım.
Başbakan'ın şu soruyu sorması gerek:
Acaba AK Parti hükümeti kurulduğundan bu yana MİT hükümete ne kadar yardımcı oldu?
Bir başka soru. Acaba hükümeti çok defa ipten alan ve hükümete yönelik komploları ortaya çıkaran bilgi, belge ve operasyonların arkasında MİT mi var, emniyet mi?
Ya da geçelim bunları... Şunu soralım:
Bugüne kadar emniyetin başlatıp yargıya intikal eden büyük davalarda, mesela Ergenekon davasında, mesela Balyoz'da, MİT yargıya hangi katkıyı yapmıştır?
Ve MİT hükümete yönelik birçok komployu ortaya çıkaran Taraf gazetesini, gazetenin yöneticilerini, mesela
Mehmet Baransu'yu neden, kim adına izlemektedir?
Tamam... MİT mensuplarını yargıya çağıran savcı Sadrettin Sarıkaya'yı görevden aldınız. Ne olacak, MİT'i temizlemiş mi olacaksınız?
Hatırlıyorum da Şemdinli Davası'nın savcısı Ferhat Sarıkaya'yı da görevden almıştınız. HSYK savcıya sadece uyarı verecekken Cemil Çiçek adamı meslekten men ettirecek cezayı verdirmişti.
Ne oldu sonunda?
Şemdinli davası döndü dolaştı, adalet yerini buldu, "iyi çocuklar" 39 yıl aldı. O davada koruyup gözetilen Yaşar
Büyükanıt 27 Nisan Muhtırası'nı verdi veya verilmesine göz yumdu!
Ne acayip bir tecelli ki, orduda temizliğe yol açan savcının soyadı da Sarıkaya'ydı. MİT'te temizliğe yol açacak olanın soyadı da Sarıkaya!
Sorun ne Hakan Fidan ne de hükümetin MİT marifetiyle PKK ile yürüttüğü ifade edilen görüşmeler.
Sorun, KCK'ya sızan MİT ajanlarının verdiği haberler, bilgiler güvenlik güçleri ile paylaşılıp gereken
önlemeler yapıldı mı?
Emre Uslu önceki akşam Beyaz TV'ye bağlandı ve "KCK'ya sızmış MİT ajanlarının eylemlerinde polis arkadaşlarım öldürüldü" dedi.
Buyurun buradan yakın!
Bir örgüte sızmak ile örgütün teröristi olmak arasındaki farkı anlamayacak kadar cühela takımı mıyız yani?
Evet, MİT niçin yürüyen davalarda yargıya ve polise belge bilgi sağlamıyor, vermiyor? Birilerinin bu sorunun cevabını vermesi gerekiyor!
Emniyet ve hatta yargı hükümeti defalarca ipten almıştır. Peki MİT ne yapmıştır? Başbakan bunları görmezden gelebilir mi?
Bu arada... Madem savcının MİT yetkililerini ifadeye çağırması hukuksuz, niçin apar topar ilgili yasayı değiştiriyorsunuz?
Hani adalete güveniyorduk? Hani kimse korunmayacaktı? Hani herkese sorulabilecekti? Üstünlerin hukuku olmayacaktı, herkes işini yapacak, eskisi gibi hiçbir şeyin üstü örtülmeyecekti!
Üzgünüm ama bunları hatırlatmak her şeyin ötesinde insanlık borcudur.
MİT Müsteşarı'nı ifadeye çağırmak başbakanı çağırmak anlamına gelmez, Genelkurmay ikinci başkanını tutuklamanın Genelkurmay başkanını tutuklamak anlamına gelmeyeceği gibi...
Elbette kimsenin kimseye minnet duyması gerekmiyor. Herkes kendisine düşeni yapıyor, yapacak da.
Ne diyor NFK:
"Hey gidi küheylan, koşmana bak sen.
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın."