Yaşam

Niye yuhaladılar ki, ayranın nimetlerini anlatıyordu türkü’

Murat Sabuncu, İstanbul Caz Festivali'nde "yuhalanan" Kürt sanatçı Aynur Doğan'ın konseri izlenimlerini yazdı.

17 Temmuz 2011 03:00

T24 - Milliyet Gazetesi Ekonomi Müdürü Murat Sabuncu, İstanbul Caz Festivali'nde "yuhalanan" Kürt sanatçı Aynur Doğan'ın konseri izlenimlerini yazdı. Sabuncu, Aynur'u kulisinde ziyaret eden KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç'ın, "İçeri gittiğimde Aynur ayaktaydı. Biz heyecanlı o ise sakindi. Ama tabii üzgün. Bana, ‘Biliyor musunuz, sabah yuhalanacağım içime doğmuştu’ dedi. Bir de son protesto edilen şarkısının adı ‘ayranmış’. Ve şarkı soğuk ayranın nimetlerini anlatıyormuş. ‘Siyasi hiçbir içerik yoktu, acaba bunu bilseler protesto ederler miydi?’ sözlerini aktardı.


Murat Sabuncu'nun Milliyet gazetesinde "‘Niye yuhaladılar ki, ayranın nimetlerini anlatıyordu türkü’" başlığıyla yayımlanan (17 Temmuz 2011) yazısı şöyle:




‘Niye yuhaladılar ki, ayranın nimetlerini anlatıyordu türkü’


“Kürtçe biliyor musun?”

“Hayır”...

“O zaman niye ağlıyorsun?”

“Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmeye ne gerek var...”


Yukarıdaki diyalog bir filmden, Yavuz Turgul’un yönettiği “Gönül Yarası”ndan. Filmde, Şener Şen ile Meltem Cumbul bir yerde yemek yiyorlar.


Sahneye bir sanatçı çıkıyor ve insanın yüreğini dağlayan bir türkü söylüyor. İşte o türküyü söyleyen Aynur Doğan. Yani, önceki gece bir grup tarafından Açıkhava’da yuhalanan sanatçı.


Sesini ve kendisini ilk keşfim 2005 yılındaki o film. Ama bu tarihten önce de yıllardır yurtiçinde ve dışında festivalden festivale koşuyor. Tuncelili sanatçı söylediği Kürtçe türkülerle tanınıyor.


İstanbul Caz Festivali’nde “Suyun kadınları” projesinde onun da ismini görünce canlı dinleyebileceğim için çok sevindim. O ve geçen sene Sepetçiler’de seyrettiğim Buika. Bu iki kadın için aldım biletleri...


Aynur sahneye üçüncü olarak çıktı. Bembeyaz bir elbise giymişti. İlk şarkısını herkes çıt çıkarmadan büyük bir beğeniyle dinledi.


Yanımda oturan eski KAGİDER başkanı Gülseren Onanç bana dönerek, “Keşke her partiden insanlar da burada olsa, bu atmosferi görse ne güzel olur” dedi. Ardından ikinci şarkı da tamamlandı. Bu şarkının bitmesiyle sesi gür bir erkek “şehitler ölmez” diye bağırdı. Bu bağırmadan sonra, önce birkaç kişi sonra giderek fazlalaşan sayıda insan alkışlamaya, ıslıklamaya, protesto etmeye başladı.



Aynur’u bilmeyenler


Aynur ve sahnedeki grup özellikle bu organizasyonu yapan Javier Limon ne olduğunu ilk başta anlayamadılar. Şarkı başladı fakat bir anda bu kez onlarca kişi bağırmaya, protesto etmeye, küçük bir grup da sahneye ellerindeki minderleri atmaya başladı.


Bu kez Aynur şarkısını yarıda kesmek zorunda kaldı. O içeriye doğru yönelirken, bir grup izleyici de konseri terk etmek için ayağa kalktı. Aynı anda daha küçük bir grup “Aynur lehine” tezahürata başladı. Ancak, bu kez protestocularla destekçiler arasında sözlü tartışmalar, bir iki ufak da itişme oldu.


Protestocuların çoğunun Aynur’un daha önceki geçmişinden söylediği şarkılardan haberi yoktu. Ben gazeteye haberi yazdırmak için çıkışa doğru yürürken, Gülseren Onanç kulise gitmiş. Dün onunla konuştum. Hayli üzgündü. İçeriyi şöyle anlattı:



Üzgün ama sakindi


“İçeri gittiğimde Aynur ayaktaydı. Biz heyecanlı o ise sakindi. Ama tabii üzgün. Bana, ‘Biliyor musunuz, sabah yuhalanacağım içime doğmuştu’ dedi. Bir de son protesto edilen şarkısının adı ‘ayranmış’. Ve şarkı soğuk ayranın nimetlerini anlatıyormuş. ‘Siyasi hiçbir içerik yoktu, acaba bunu bilseler protesto ederler miydi?’ dedi.”


Gerçekten de son şarkı “dew” idi. Anlamı ayran. Ve Aynur bunu defalarca Türkiye televizyonlarında söyledi. Sertab Erener’den Ajda Pekkan’a pek çok sanatçıyla bu şarkısıyla ya da Keçe Kurdan (Kürt kızı) ile düet yaptı.


İKSV küçük bir grubun provokasyonu olduğunu düşünüyor. Aynur ise olgun. Yaptığı açıklamada, “Beni yuhalayanları affediyorum” diyor. Ben gazeteye geçerken Buika sahnede. Bu kez başka bir grup “İstiklal Marşı”nı okuyor.


Ruhlar karışık. Ölümler, cenazeler, analar, ağıtlar...


Aklıma Filiz Aygündüz’ün “Kaç Zil Kaldı Örtmenim” kitabından beni en çarpan cümle geliyor: “Kürtçe terörün dili değildir.”