Yaşam

Nihat Doğan neden kaybetti, Behzat Ç. nasıl sevildi?

Davranış Blimleri ve İletişim Uzmanı Aşkım Kapışmak, halkın televizyon algısını anlattı

03 Temmuz 2011 03:00

ÇAĞNUR ÖZTÜRK 

 

Davranış Blimleri ve İletişim Uzmanı Aşkım Kapışmak, Survivor’daki Nihat Doğan ve Derya Büyükuncu rekabeti dahil televizyon karekterlerinin izleyici tarafından nasıl algılandığına, televizyonun yaşamımızda tuttuğu yere kadar pek çok konuda sorularımızı yanıtladı. Kapışmak’a göre, Nihat Doğan, Derya’ya hakaret etme ve kendini üstün gösterme çabası nedeniyle kaybetti. Behzat Ç. İse doğal bir karekter olduğu için halkın hayranlığını kazandı.

  

Nihat Doğan sonucu düşündüğü için kaybetti

 

Survivor’da neden kazanan Derya Büyükuncu oldu sizce? Nihat Doğan ve Derya Büyükuncu’nun davranışlarını bizim için kıyaslar mısınız? Final akşamı sergiledikleri tutumlar nasıldı, oylarında ne kadar etkili oldu? 
 

Survivor final akşamında Derya, sandalyede hiç beden dilini bozmadan oturuyordu. Eller önde kenetli idi, bu Nihat Doğan'a karşı bir duruştu. Seninle konuşmayacağım duruşuydu.

Hiç beden dilini bozmaması , kendinden emin ve konsantrasyonunun yüksek olduğunu gösteriyordu. Heyecanlandığı  zamanlarda bacaklarını hafif hafif salladı bu normal bir durum. Doğallık derseniz normal her insan kamera karşısında biraz da olsa doğallıktan uzaklaşır.

Halkın sevgisini aldığını hissediyordu bundan çok güç aldığı belliydi. Nihat Doğan, otururken iki ayağını sandalyenin altından tutuyordu sürekli. İnsanlar gerginleştiği zamanlar ayaklarını sandalyenin altına doğru alırlar.

Ellerini sürekli yüzünde ve ensesinde gezdiriyordu, erkekler gerginleştiğinde, sinirlendiklerinde ellerini yüz  bölgelerinde gezdirirler. Gözleri çok fazla hareket halinde idi genelde neler konuşacağımızı düşündüğümüzde gözlerimiz hareket halindedir.

Final gecesi Nihat Doğan, yaptığı olumsuz Derya yorumları ve ani çıkışları yüzünden ciddi oy kaybetti. Derya’ya hakaret etme ve kendini üstün gösterme çabası çok itici idi.

 

Acun Ilıcalı şöyle dedi;  Nihat mükemmel bir yarışmacıydı ama Survivor’da yanlıştı. Bizim halkımız agresif insanı sevmez. Bizim halkımız her zaman sakin insanı sever.  Agresif olursanız, belli bir kitle arkanızdan gelir ama genel yüzdedeki oranı kaybedersiniz. Halkımız gerçekten agresif olanı sevmez mi?

 

Halkımız , hırslı olanı değil azimli olanı sever. Hırs : Hedefe ulaşırken sadece sonuçları düşünmektir. Öyle ki hırslı insanlar hedeflerine ulaştıklarında dönüp arkalarına baktıklarında herkesi kırmışlardır. Önemli olan sonuca ulaşmaktır ve her yola başvurabilirler.


Azimli insanlar ise, bir şeyin nedenlerini severler. Yani hedefe ulaşırken nasıl ilerlediklerini önemserler. Dönüp baktıklarında kimseyi kırmadan haklarını yemeden sonuca ulaşmak isterler.


Acun şu konuda haklı, hırslı insanlar her zaman sonuçları düşündükleri için sinirli ve agresif, azimli insanlar ise sakin ve istikrarlı olurlar.

 

Siyasiler tartışmanın ne olduğunu bilmiyor

  

Siyasilerin tutumlarına baktığımızda sürekli agresifler, televizyonlarda haberlerde sürekli tartışma halindeler, nasıl yorumluyorsunuz?

 

Bizim ülkemizde siyasilerin bazıları tartışmanın ne olduğunu bilmiyorlar. Aslında siyasiler karşılarındakilerin düşüncelerini reddetmiyorlar sadece kendi düşüncelerini çok savundukları için agresifleşiyorlar. Kesinlikle bizi temsil eden insanların iletişimde başarılı olmaları şart çünkü onları izleyen insanlar onlara değer verip, zihinlerinde önemsiyorlar. İnsan önem verdiği birinin iletişim tarzını da onaylar. Bu sebepten her siyasinin sevenleri o siyasiler gibi konuşuyorlar. Aslında sokaklarda, kahvelerde, otellerde, cafelerde insanlara dikkat ediyorum siyaset hakkında konuşurken etkilendikleri siyasetçi gibi konuşuyor ve davranıyorlar.


Her tartışma sonucunda çözüm bulunup sonlandırılmalı bizim ülkemizde hangi siyasi bir kişi ya da kitle ile tartışıp sonunda çözüme ulaşıyor. Herkes tartışıp, o hali ile bırakıyor ama bu stratejik bir durum çünkü siyasiler baskın olmaya çalışıyorlar medyada. Daha fazla bağırıp kavga eden ve bir düşünceyi savunan siyasetçi olayı çözümsüz bırakıyor ama onları izleyen halk beyinlerinde çözümleri kendileri yaratıyorlar. Çözümü bulabilmek için de kendini en iyi savunana, hakkını en yüksek arayana halkın beyni ödül veriyor. Gerisini siz düşünün.
 

Meclise geçici başkanlık yapan Oktay Ekşi; Heyecanlı mısınız?” diye soran gazetecilere sanki bir ameliyat olmuş da heyecanı hop diye alınmış gibi hissettiğini, hiç heyecanlı olmadığını söyledi ancak heyecanlı olduğu gözleniyordu?
 

Oktay Ekşi'nin heyecanlı olduğunu anlamak için en büyük ispatı , Cumhurbaşkanı’nın meclise gelmesinden 2 dakika sonra anons etmesi. Yemin töreni ve meclis adabı ciddi bir hiyerarşik süreçtir ve bir meclis başkanının bu anonsu  geciktirmesi heyecan ve dikkatsizliğini gösterir.

 

Özel düzenleme getirilmeli

 

Televizyon sizce nasıl bir araç, izleyicinin davranışlarını ne ölçüde etkiliyor? Ne ölçüde yönlendirme yapıyor?

Bir insanın ya da toplumun değer yargılarını, dinamiklerini, eğilimlerini öğrenmek için o kişi ya da kesimin en çok zamanını ne ile geçirdiğine bakmak gerekir. Yani en çok zamanımızı alan şey genelde en çok etkilendiğimiz şeydir. Televizyon , bu yüzyılda bir çok insanın birçok ihtiyacını karşılayan bir araçtır. Bir şeyler öğrenmek,eğlenmek için kullanılan televizyon artık, insanların bir çok ihtiyaçlarını da karşıladıkları bir alan oldu. Yani sinirlenince aç, üzülünce, ağladıktan sonra, başına kötü bir olay geldiyse kafa dağıtmak için, kendini güvende hissetmediğinde, ailede iletişim problemi yaşıyorsanız akşamları herkes evdeyken aç, yani her durumda tv aç.

Tabii ki yönlendirme yapıyor  çünkü ağırlıklı görsel sonra işitsel iletişim kuran bir makine var karşımızda. Bu makine insanlara çok şey öğretebilecekken yanlış programlar yanlış zamanlarda olduğu için insanlarımız pek de doğru yönlendirilemiyor. Toplumumuzun geneli kitap okumadığı için bilgiye tv'den ulaşmaya çalışıyor. Ama herkesin ne öğrendiği tartışılır. Programlara özel bir düzenleme ve etkili bir içerik, iletişim getirilmeli.

 

Kanallarda estetik, güzellik, değişim sloganıyla programlar yapılıyor? Samimi buluyor musunuz yoksa izleyiciye mutlu olmanın yolu güzellikten geçer”i mi dayatıyorlar?

 

Sahip olduğumuz davranışlarımızın temelinde rol modellerimiz var. Genelde bu rol modellerini tv deki dizi ve programlardan alıyoruz. Aşk-ı Memnu dizisinden sonra halk içinde Bihter olmaya çalışan kadınlar arttı. Onun gibi giyinip onun parfümümü kullanmaya başladılar. Bu televizyonun gücünü gösteriyor. Bir süre insanlar gerçek ile gerçek olmayanı ayırt edemez hale geliyorlar. Kesinlikle faydasının olduğuna inandığım ve daha çok olması gerektiğine inandığım tv programlarına ihtiyacımız var. Herkes program yapmamalı,mesela ünlü bir modacı tv programında sahneye çıkan insanları aşağılıyor ve kişiliklerine saldırıyor. Bunun sonucunda da reyting alıyor.  Bir süre sonra halk içinde insanlar birbirlerinin kıyafetlerini aynı dille eleştiriyor. Sonra da ortalıkta herkes modacı oluyor. Yıllardır ortaokul ve liselerin önü Polat Alemdar olmak isteyen gençlerle dolu. Bunun sonucunda sanal kişilikler türüyor. Yani kendinden uzaklaşıp başkasına benzeme hali. Aslında benzemeye çalıştıkları bile gerçek bir karakter değil, bir yarışmada ünlenen insanların dizi ,film ve reklam yaptığı bir ülkedeyiz. Ne kadar gerekli tartışılır? Demek ki sinema, tiyatro ve dizilerde oyunculuk aranmıyor. Hangi kriterleri baz aldıkları da belli değil.

Sonuç olarak okuyan genç kesim iş hayatını ve para kazanmayı hayal ederken, şansa, üne, güzelliğe, kaliteye ve markaya önem verilmesi gerektiğine inanıyorlar.

 

Yaz ekranında ise neredeyse her kanalda popstar tarzı yıldız yaratma programları ağırlıkta olacak? Neden herkes ünlü olmak istiyor, televizyonda yer almak, görünmek sanki var olma nedeni gibi olmaya başladı?

 

Çoğu insanda başkaları tarafından bilinmek fark edilmek dürtüsü vardır. Eskiden konuşma tarzın, başarıların, yaptığın işle çevrende konuşuluyorken şimdilerde görünüşünle anılmak istiyorlar. Ünlü olmak gerçek olmayan bir saygınlık, doğal olamayan bir sevgi yaratıyor. Çünkü herkes zihnindeki ünlüye değer veriyor. Düşünsenize gerçekte tanımadığın, birlikte olmadığın insanlar hakkında zihninde gerçekler yaratıp ona inanıyorlar. Nereden biliyorsunuz ,ünlülerin size aktarıldığı gibi olduklarını. Ben sadece televizyon önünde makyaj ve kıyafetlerle farklı gösterilmeye çalışılan bazı ünlülerin  gerçek özlerini de sakladıklarına da inanıyorum.

Var olma nedenimiz yaşamda sağlıklı kalmak ve yaşamın anlamını bulmak olmalı. Bunu amaç edinen insan, sosyalleşir, hedef belirler, çalışır, üretir ve yaşamdan zevk alıp, şükreder.

Ama var olma amacı ünlü olmak olan bir insan, ünlü olmak için her yolu dener, kendinden uzaklaşabilir, değerlerinden uzaklaşabilir. Kendinden uzaklaştıkça ruhen rahatsızlaşır. Bir kere tadına baktı mı sürekli ister. Fark edilme ve ünlülük hayatı azaldıkça agresifleşip saldırgan tavırlar sergilerler, ilginç, saçma iddialarla ortaya çıkarlar. Bunun örneklerini medyada görebilirsiniz. Çoğu anne çocuğunu güzel diye ajans ajans gezdiriyor. Yani küçüklükten ünlü olsun diyor.Çünkü Öyle bir geçer zaman ki ‘deki Osman’ın bir etkinliğe katılıp 10.000 tl aldığını duyuyor.

İnsanlar zihinlerinde sevdikleri ünlüleri bir yere yerleştirip onlara bir çok anlam verirler. Bu anlamlar arttıkça ona bağlanma artar. Sonuçta fan olurlar. Onu sahiplenip onun adına kararlar almaya başlarlar. Tabii ki ünlüler sevilmeli, değer verilmeli ama fazla sahiplenilmemeli çünkü onlar sanal.

 

 

Dizi tarihimizde Behzat Ç. bir devrim oldu bence.

Sizce Behzat Ç.’nin ve diğer karakterlerin bu kadar sevilmesinin nedenleri nedir?

 

Bize yıllardır polisiye dizilerinde kalıp polisler verildi. Dizilerde polisler;  sağlıklı, yaşadıkları ev hayatlarının düzenli olduğu, eşlerine değer veren, milliyetçi, ahlaklı, dürüst imajlara sahipler.

Behzat Ç. bunu yıktı. Polislerin de bizler gibi bazen küfür edip sinirlendiğini, bağırdığı imajını verdi. Çünkü Behzat Ç, telefonu alo diye açmayan, dengesiz bir uykusu, yaşam tarzı olan, ekibini sahiplenip ama yeri geldiğinde de horozlanan bizden biri oldu.

Yani eski polis imajı yerine onların da bizim gibi olabildiği imajını veriyor. Çünkü medya her bir karaktere bir kişilik yapıştırıyor, bunun tersini verdiğinizde insanlar kendilerini buldukları için beğeniyorlar. Tarkan'ın otobüse binmesi gibi bir imaj bu. Bunu yaparsa ne kadar bizden ne kadar doğal diyeceğiz çünkü.

  

Çocuk- ebeveyn- televizyon üçgeni

 

Anne ve babalara da eğitimler veriyorsunuz, özellikle çocuk- ebeveyn- televizyon üçgeninde büyük sorunlar yaşanıyor, sizce anne ve babalar çocuklara televizyon izlemeleri konusunda nasıl bir tutum sergilemeliler?

Örneğin yeni bir olay; 13 yaşındaki Selim, birlikte oynadığı 2 arkadaşına televizyon dizilerinde gördüğü intihar sahnesini göstermek isterken, "Bakın size nasıl intihar edildiğini göstereceğim" diyerek ağaca asılı ipte boğularak yaşamını yitirdi. Bunların önüne nasıl geçilebilir?

  

Çoğu ebeveyn için televizyon ücretsiz bakıcı işlevini görüyor. Televizyon hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. Evde elektrik kesildiği zaman insanlar tv seyredemeyecekleri için üzülüyorlar. Çünkü televizyonsuz olduklarında konuşamayacaklarını düşünenler var.


Bununla beraber televizyonun tabii ki faydaları da çok.herhalde önemli olan onu neden ve nasıl kullandığımız. Ebeveynlerin en büyük hataları  tv karşısında çocuklarını uzun saatler tek başlarına bırakmaları. Kesinlikle çocukların seyredecekleri programlar yaşına uygun seçilmeli ya da en azından dikkat edilmeli. Çocuk tv seyrederken ara ara onunla seyrettiği şey ile ilgili sohbet edilmeli.


Çocuklarını ihmal edip tv karşısında uzun saatler geçiren anne babaların çocukları ileri de ebeveynlerine karşı ilgisiz ve sorunlu olabiliyorlar. Çocukların hayal dünyaları geniş olduğu için gördüğü her şeyi zihninde resimler ve o resmi gerçekleştirmek isterler.Bu yüzden tv deki bazı karakterler çocuklar için rol model olabiliyor. Çocuklar tv de ve hayatın içinde model aldıkları karakterlerin iyi ya da kötü olmasına bakmazlar. Onlar için önemli olan karakterin ilgi çekici olması.


Tv karşısında çok uzun saatler geçiren çocukların gerçek insanlarla iletişim problemleri olabiliyor. Daha az konuşan daha fazla hareketle kendini ifade eden bireylere dönüşüyorlar.


Aslında tv deki çoğu program insanlara gizli mesajlar da veriyor. Mesela heyecanla aksiyon filmi seyrederken tüm ilginizle konsantre olmuşsunuz.o anda bir çok duyguyu bir arada yaşıyorsunuz ,canınız ordaki karakter gibi olmak istiyor ve o anda,karakterlerin kol saatleri,arabaları,elbiseleri bilinçaltımıza işliyor.Birey şöyle düşünüyor:benim öyle saatim olursa karizmatik olurum,öyle arabam olursa sevilirim gibi yanlış inançlar geliştiriyor.Beyin böyle gizli kodlarla çalışıyor.


Çocukların çizgi film karakterlerine benzemek istemelerinin sebebi budur.

Çocuklar tv karşısında zaman geçirirken yarım saatte bir mola verilmeli

Programlar yaşına uygun  seçilmeli.

Bazı programları birlikte seyredilmeli,seyrederken program hakkında konuşulmalı 

Kesinlikle yetişkin dizileri çocuklara seyredilmemeli.

Evde sürekli tv açık tutulmamalı.