Tek kadın neyzenimiz Burcu Yılmaz, ‘Ney insana ayna tutar, üfleyenin aklına günahları gelir, kendisiyle yüzleşir. Keşke vurguncu, soyguncu da üflese’ diyor
Neyzenler soyağacında ismi yer alan tek kadın olan neyzen Burcu Sönmez, geçtiğimiz ramazan ayı boyunca Sürmeli Oteli’nde izleyenlere iftar yemeğinin yanı sıra bir de müzik ziyafeti sundu. Kendisini dinlerken şöyle bir düşündüm bu neyi neden sadece erkekler çalar diye. Öğrendim, fiziki bir üstünlükleri varmış, ciğer konusunda erkeklerin ama Burcu Sönmez bu eksikliğin çalışılarak giderilebileceğinin en somut örneği...
Sönmez, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Çalgı Eğitim Bölümü’nü bitirmiş, 2000’de de Yüksek Bölüm’den mezun olmuş. Şimdiye kadar pek çok ünlü sanatçıyla konserlere katılmış, halen Caferağa Medresesi ve Haliç Üniversitesi’nde ders veriyor. Sadece bir kamış parçasından ibaret olan neyin sihrini anlatıyor...
İnsanlar ney çalan bir kadın görünce şaşırıyor mu?
Evet, çok şaşırıyorlar. Ak sakallı bir dede ya da türbanlı bir kadın olmamı, erkeklerle tokalaşmamamı bekleyen insanlar var. O tekkelerde büyüdüm, ‘Niye oje sürüyorsun, neden başını kapatmıyorsun?’ diyen neyzen ağabeylerim var benim. Kadınlarla tokalaşmayan insanların arasından geliyorum fakat ailem böyle değil. Geleneklerine, özüne bağlı bir aileyiz ama yüzümüz modern hayata dönük. Batı’nın da yüzünü bize dönmesini gerektiren çok özelliğimiz var.
Eskiden erkekler tekkelerde, zaviyelerde ney çalıp ibadet edermiş. Peki kadınlar ne yaparmış?
Kadınlar oralarda yok, ibadetlerini evlerinde yapıyorlar. Yalnızca saraylarda kadınlar ney çalabiliyor.
O da padişahları filan eğlendirsin diye herhalde...
Maalesef evet. Padişah cariyelere hoca tutuyor. Mesela Hacı Arif Bey ders vermek için saraya çok sık gidip geliyor ve cariyelerden birine âşık oluyor. Yine de ney kadınlar tarafından çok ilgi görmüyor. Çünkü kadınlar tarafından icra edilmesi zor bir enstrüman. Bu yüzden saraydaki kadınlar daha çok uda ilgi gösteriyor.
Demek ki ney, Neyzen Tevfik’in üflediği gibi bir halk çalgısı değil, biraz elit bir durumu var...
12 farklı boyutta ney var. III. Selim sarayda kadınlara ders verdirirken ‘Mansur ney’ kullanılıyor. Fakat bu ney kadınlar için hayli uzun boylu; onların daha rahat çalabilmesi için daha kısa boylu bir ney yapılmasını emrediyor. Adı da ‘Kız ney’ oluyor. Bugün en çok icra edilen boy budur.
Sizin ney çalmanız nasıl oldu?
Ak sakallı dede girmedi rüyama, ailemde müzisyen de yok. 11 yaşımdayken eve org geldi, hemen çalmaya başladım. Ailem bunu görüp konservatuvar sınavına soktu. Ut çok popülerdi o zaman ama sınavda yüksek not alınca, jüriden biri ‘Bu kız ney çalarsa çok daha başarılı olur’ dedi. Öyle neye geçtim. Ailem, 12 yaşında bir kızın ney üflemesi ileride fiziğine zarar verebilir diye biraz karşı koydu ama çok da itiraz etmediler.
İlk üflediğinizde ne hissettiniz, hatırlıyor musunuz?
Neye hevesle başlayıp sukutuhayale uğrayan çok insan vardır. Başta o sese ne siz katlanırsınız, ne de dinleyen. Ben katlandım, 12 yaşında neyzen olmaya kesin karar vermiştim.
Neydi sizi çeken?
Bir arkadaşım bana ta o zaman doldurduğum anket defterini gösterdi. ‘Hayatta en önem verdiğiniz şey ne’ sorusuna ‘İnanç’ yazmışım. Neyin sesinden ve uhrevi havasından öyle etkilenmişim ki...
Ney sesi ne ifade eder sizce?
Neyi yeni nesillere, bazı kalıplardan çıkmış şekliyle anlatmak istiyorum. Ney aslında Türkiye’nin değişen ya da değişmesi gereken yüzünü temsil etmeli benim elimde.
Kötü ruhlu biri güzel ney çalabilir mi?
Aslında keşke o insanlar ney üflemeye meyletse. Çünkü ney insana ayna tutuyor, üfledikleri zaman günahları aklına geliyor ve kendilerini görmeye başlıyorlar. Ben şimdiye kadar bir soyguncu ya da vurguncunun ney üflediğini görmedim. Keşke görsem!
İnsan sesine en yakın enstrüman
Ney artık popüler müzikte de sık kullanılan bir enstrüman oldu. Dini motif olarak bildiğimiz ney sesinin popüler olmasını neye bağlıyorsunuz? Biz hazinemizin farkına vardık sadece. Ney hiç değişmedi ama biz bu enstrümanın yeni farkına vardık. Kudsi Ergüner, Aziz Filiz Şenol, Mercan Dede, Ercan Irmak gibi isimler neyi popüler hale getirmeye çalışan örnekler. Bu da aslında toplumun değişen yüzünü gösteriyor. Sanatımızın, kültürümüzün her alanında, çok önemli öğeler var içimizde.
Bu arada ney bize özgü bir enstrüman değil galiba, öyle hatırlıyorum...
Tarihi kesin olarak da bilinmiyor aslında. Ney ve neye benzer en eski kalıntılar Sümerler zamanından. Doğu kültüründe, Mezopotamya’da ney ve neye benzer enstrümanlar kullanılmış ve hâlâ da kullanılıyor. O zamanlar göçler de çok olduğu için, kolay taşınan bir enstrüman olması nedeniyle tercih edilmiş. Bir kamış parçası aslında ney; biz sadece bir başpare (ağızlık) eklemişiz. O kadar iptidai, ilkel bir enstrüman. Bu çok önemli çünkü her enstrümanın bir atası vardır. Çeşitli mekanik, metalik değişikliklerle günümüze kadar gelmiştir. O kamış parçasını toprağa ekersiniz, çiçeği tutar. Ya da temizlikçi hanım yatağın altından çocuğun oyuncuklarını çıkarmak için kullanır ya da onunla perdeleri düzeltir. Ben de onu elime alırım, üflerim ve sanat yaparım. Ney ayrıca insan sesine en yakın enstrümandır.