Viyana'nın güneyinde kalan, Macaristan yakınındaki Nickelsdorf'un Kızıl Haç mülteci kampına sığınanlardan Farah Aly giriş kısmında asabi adımlarla gidip geliyor. Oğluyla birlikte güvenli bir şekilde Almanya'ya gidebilmek için simsara 1500 Euro ödemiş. Aradan 15 gün geçmesine rağmen Aly ve onunla birlikte yola çıkan 29 kişi hala Almanya'ya varamamış. Yarı yolda bırakıldıktan sonra Avusturya polisi onları bulmuş.
Polis onları güvenli bir yere götürüp yemek ve su vermiş. 31 yaşındaki Iraklı kadın göz yaşlarını tutamıyor ve özürlü doğan oğlunun ancak Almanya'da tedavi edilebileceğini söylüyor. “Burada kalamam” diyor, “Derhal Almanya'ya gitmeliyim!”
Avusturya'nın da gelişmiş sağlık hizmetleri olduğuna inanası gelmiyor. Bagdat'tayken kimse ona Avusturya'dan bahsetmemiş. Ama Almanya başka. Almanya zengin. Almanya hükümeti mültecilere kapılarının açık olduğunu duyurmuş. Aly, Almanya'nın güzel bir ülke olduğunu ve oradaki hekimlerin oğlunun sağ kolunu iyileştireceklerine inandığını söylüyor.
Kutsal toprak Almanya!
Aly gibi diğerleri de Avusturya'da kalmak istemiyorlar. Macaristan'dan gelen 15 Suriyeli Almanya'ya gidebilmek için gösteri yapmış ama sonunda polis onları tren garındaki eyleme son vermeye ikna edebilmiş. Sınırdan geçenlerin hemen hepsi hangi trenin Almanya'ya gittiğini soruyor.
Kaffaa adlı kadın da kocası ve küçük kızıyla Avusturya'ya gelmiş. Kızının hasta olduğunu ve Münih'e varana kadar onu doktora göstermeyeceğini söylüyor.
Kaffaa, “Almanya bize müşkülat çıkarmıyor, bizleri alacaktır” diyor. Mültecilerin çoğu, daha önce Avrupa'ya gelen akraba ve yakınlarının yanına gitmek istiyor. Viyana merkez garında kalan beş Iraklı İngiltere'ye nasıl gidebileceklerini öğrenmeye çalışıyor. Avusturya polisinin kendilerini gerisin geriye Macaristan'a göndermesinden endişeliler.
Dublin anlaşmasına göre, mültecilerin AB topraklarına ayak bastıkları ilk üye ülkede iltica başvurusunda bulunmalarını öngörüyor. Mültecilerin çoğu kendilerine kötü muamele edildiği için Macaristan'da kalmayıp dostça karşılanacakları bir ülkeye gitmek istediğini söylüyor.
Dil kursu, iş, ev...
40 yaşındaki Ahmet Hüseyin, Belçika'ya gideceğini, çünkü orada kendisine ev vereceklerini söylüyor. Eşi ve çocuklarını yaşanacak bir yer bulana kadar beklemek üzere Irak'ta bırakmış. Aylarca para biriktirip, kendilerini emin bir yere götüreceğini söyleyen aracıya 1500 Euro ödemişler.
Hüseyin, çocuklarının Belçika'da iyi eğitim alabileceklerini belirttikten sonra, “Almanca öğrenirsem, Almanya'da iyi iş bulabilirim” diyor. Bütün bu bilgileri birlikte yola çıktıkları mültecilerden toplamış. “Zaman geçirmek için sohbet ediyoruz. Herkes duyduğunu, bildiğini öbürlerine aktarıyor” diyor.
İranlı Kürt Ommar Sirvan, temmuz sonunda yola çıkmış. İstanbul'da, kendisini İngiltere'ye götürmesi için kaçakçıya 8 000 Euro ödemiş. “Oradaki insanları seviyorum, ülke hakkında biraz bilgim var, çat pat İngilizce de konuşuyorum”, diyor. O da İngiltere'de iş bulana kadar her ay devletten para alacağını ve kendisine bir de ev tahsis edileceğini söylüyor.
Avusturya yetmez mi?
Mülteciler kendilerini, gitmek istedikleri ülkeler hakkında yarı doğru romantik düşüncelere kaptırmışlar. Kendilerine barınak ve biraz da para verildiği doğru. Bazı ülkelerde onlar için dil dersleri de veriliyor. Bütün bu yardımlar Almanya gibi Avusturya'da da var. Öyleyse, Avusturya'nın adı neden kötüye çıkmış? Çoğu Avusturya hakkında olumsuz şeyler anlatıldığından bahsediyor.
Ahmet Hüseyin, “Avusturya'da iş yok. Ücretler de yaşamaya yetmiyormuş” diyor. Ama Avusturya'ya yeni gelenler önce yorucu yolculuk sırasında çektikleri eziyeti düşünmekle meşguller.
Kirvan'ın Avusturya'ya geldikten sonra düşünceleri değişmiş. Sırbistan'da tutuklandıktan sonra polise 100 Euro verip kurtulmuş. “Avusturya polisi nazik davrandı” diyor.
15 yaşındaki Halepli Hamza'nın yolu, Avusturya'nın Traiskirchen kasabasına düşmüş. O da aslında Almanya'ya gitmek istiyormuş ama Avusturya'da polise yakalanmış. “Şansım varmış” diyen Hamza günlerini kayıt ofisinin kapısında beklemektense mültecilere yiyecek ve giyecek dağıtan Caritas gönüllülerine yardım ederek değerlendiriyor. Avusturya'yı beğenmiş. Şimdiye kadar rastladığı Avusturyalıların kendisine iyi davrandıklarını, onlarla birlikte olmaktan zevk aldığını söylüyor. Avusturya'da görüp yaşadıkları, Hamza'ya mutlaka gitmek istediğini söylediği Almanya'yı şimdilik unutturmuş olabilir.