Doğu ve Güneydoğu'da yapılan bir araştırma, bölgenin en önemli sorununun işsizlik, bölgede en sevilen liderin de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ortaya koydu. Araştırmada, bölgede okullara ulaşım imkânlarının geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.
İHH İnsani Yardım Vakfı'nın "Kendi Dilinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yoksulluk ve Sosyal Durum" isimli araştırması, Topkapı Eresin Otel'de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, araştırmanın Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde bu yılın haziran ve eylül ayları arasında 3 bin 782 kişi ile yüz yüze anket, 341 kişi ile derinlemesine görüşme ve 42 kişi ile odak grup çalışmaları yapılarak hazırlandığını belirtti.
Araştırmaya katılanların yüzde 55'i bölgenin en önemli sorunu olarak işsizliği gösterdi, yüzde 23.6'sı ise yolsuzluğa dikkat çekti.
Kürt kimliğinin yok sayılmasını en önemli sorun olarak gören katılımcıların oranı yüzde 2.4 olurken, yüzde 1.9'u ise en büyük sorunun 'etnik ayrımcılık' olduğunu iddia etti.
Katılımcıların yüzde 1.1'i ayrıca, "Terör ve şiddet en büyük sorundur" yanıtını verdi.
İHH'nın araştırmasına göre bölge halkı, sorunu bir sebebe göre değerlendirmenin yanlış olduğunu, sorunun ekonomik, etnik, terör, demokrasi ve insan hakları, eğitim ve toplumsal boyutu olduğunu düşünüyor.
En sevilen lider Başbakan Erdoğan
Araştırmaya katılanların yüzde 20'si en sevdikleri siyasetçi olarak Başbakan Tayyip Erdoğan'ı gösterdi.
Katılımcıların yüzde 9.9 ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü sevdiğini söylerken, yüzde 4.1'i Turgut Özal'ı, yüzde 2.7'si Ahmet Türk'ü, yüzde 1.6'sı Osman Baydemir'i, yüzde 1.5'i Bülent Arınç'ı, yüzde 1'i de Deniz Baykal'ı sevdiğini belirtti.
Çatlı'yı seven de var
Bu isimleri Devlet Bahçeli, Leyla Zana, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Adnan Menderes, Abdullah Çatlı, Nihat Hatipoğlu, Recep Akdağ ve Abdullah Öcalan takip etti. Katılımcıların yüzde 0.6'sının Abdullah Çatlı'yı, yüzde 0.4'ü ise Abdullah Öcalan'ı sevdiğini belirtmesi dikkat çekti.
Bölgede siyasi yapıya ilişkin de önemli ipuçları alındı. "Siyasal temsilde kim önde?" sorusuna katılımcıların yüzde 45.2'si "Hiç kimse" yanıtını verdi.
"AK Parti" diyenlerin oranı yüzde 24.1, "Recep Tayyip Erdoğan" diyenlerin oranı ise yüzde 7.8 olarak ortaya çıktı.
Yüzde 7.5'i ise DTP milletvekillerinin önde olduğunu ileri sürdü. Bölgede yaşayanların yüzde 67.4'ü hükümetin yakın bir zamanda açıkladığı GAP Eylem Planı'ndan haberdar olmadığını ve hiç duymadığını belirtti.
Katılımcıların yüzde 88'i ise bu eylem planını bölge için önemli faydalar sağlayacağına inandığını dile getirdi.
Raporda yer alan tespit ve çözüm önerileri
İşsizlik:
Bölge halkı sorunların kaynağını birinci derecede ekonomik faktörlerle tanımlamaktadır. Bunlar içinde de işsizlik başı çekmektedir. Bölgenin ekonomik geri kalmışlığına köklü, kalıcı ve sahici çözümler bulunmalı, sosyal kalkınma projeleri hayata geçirilmeli, bölge devletleri ile vize ve gümrük ilişkileri kolaylaştırılmalı, sınır ticareti geliştirilmelidir.
Kimlik tanımlaması:
Bölge halkı soruna, ikinci sırada, "Kürt sorunu" tanımlaması yapmaktadır. Ancak, Kürt sorununun tanımlanması, resmi politika olarak "Kürt kimliğinin tanınması ve "Kürtçe dilinin serbestleştirilmesi olarak yapılmaktadır. Bu yapılırken, ülke bütünlüğünün korunmasına da özellikle vurgu yapılmaktadır.
Resmi dil Türkçe olmak üzere, isteğe bağlı ana dil veya ana dilde eğitim yapma imkânları Kürtçe veya başka dil konuşan gruplar için tanınmalıdır. Ayrıca Kürtçe seçmeli ders olarak okutulabilir. İleri bir adım olarak üniversitelerimizden birinde 'Kürdoloji enstitüsü' kurulabilir.
TRT'de Kürtçe kanal faaliyete geçmeli, özel televizyon yayınlarına izin verilmelidir.
Terör demokratikleşmenin önünde engel olmamalı:
Terörün kaynaklarına inip sahici ve kalıcı çözümler bulunup hayata geçirilmesi ve sorunun sosyolojik temellerine inilmesi zorunludur.
Fiilen kan dökmemiş olup dağa çıkmış herkes için kapsamlı bir af çıkarılmalıdır. Güneydoğu'da PKK'nın varlığı, ülkeyi güvenlik eksenli politikalara mahkûm etmekte, bu da uzun vadede tüm ülkenin demokratikleşmesinin önünde bir engel teşkil etmektedir.
Katı, modernleştirici ulus devlet bakışı, yerini, yine üniter ama daha esnek, yapıcı, paylaşımcı, yereli ve bireyi önemseyen bir modele bırakmalıdır. Konuya egemenlik meselesi olarak bakanlar vardır. Bu bakış açısı halkı devreden çıkaran bir bakış açısıdır. Bundan kaçınılması gereklidir.
Dinin bütünleştirici gücünden faydalanılmalı:
Halkın genelinde ortak payda olan dinin adil, birleştirici ve bütünleştirici gücünden yararlanılmalı, kardeşlik ve işbirliği ruhu güçlendirilmeli, birlik ve beraberliğin bölünme ve parçalanmadan daha yararlı ve hayırlı olduğu fikri anlatılmalı; bu bir eğitim politikası olarak alınmalıdır.
Devlet önyargılarından kurtulmalı:
Bölge insanına göre sorun, 4. sırada demokratik olup olmama sorunudur. Devletin üst bakışında Kürtleri bir sorun olarak görme önyargısı vardır. Bu önyargı terk edilmeli. Önyargılar terk edilince nelerin olabileceği bazı güzel örneklerle tecrübe edilmiştir.
Suikaste kurban giden Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın ortaya koymuş olduğu yaklaşım, bölgede adalet ve demokrasi sorunu olduğunu ama istenirse çözülebileceğini göstermiştir.
İnsan haklarına tam riayet edilmeli:
İnsan haklarına tam riayet edilmelidir. Her türlü etnik ve bölgesel ayırımlara son verilmelidir. Baskı, işkence, hukuk ihlalleri ve özel uygulamalara son verilmeli, faili meçhuller aydınlatılmalıdır.
Siyasi partiler ağalara değil halka dayanmalı:
Siyasi partiler temsil biçimlerini yeniden gözden geçirmek zorundadırlar. Bünyelerini ağalardan, aşiretlerden ve türedi zenginlerden oluşan siyasal nitelikten arındırmalı.
Dini eğitimin birleştirici olma özelliği kullanılmalı:
Bölgenin en öncelikli sorunlarından biri eğitim sorunudur. Okullaşma oranı yükseltilmeli ve okullara ulaşım imkânları geliştirilmelidir. Eğitim, toplumsal barışa katkı sağlayacak bir içerikle toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmalı. Bu çerçevede, dini eğitimin birleştirici olma özelliği göz önünde bulundurulmalı.
Medya olayları abartmaktan vazgeçmeli:
Türk ve Kürt halkı arasında derin ve kalıcı husumetlere yol açabilecek davranışlardan kaçınılmalı, kışkırtıcı yayın yapan medya üzerinde sivil baskılar arttırılmalıdır. Mesela, farklı etnik gruplardan medya takibi yapan sivil izleme komiteleri oluşturulmalıdır.
Kimi medya kuruluşlarının yansıttığı ve zihinlerde oluşturduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile gerçek Doğu ve Güneydoğu Anadolu birbirinden çok farklı olabilmektedir. Elli kişinin yaptığı gösterinin, bütün bölge yapıyormuş gibi algılanacak şekilde sunulması, bölge insanına bakışta derin ve sarsıcı etkiler oluşturmaktadır.