Etkinlik Raffaella Guidobono küratörlüğünde 6-26 Eylül 2009, Salı'dan Cumartesi'ye 14.00-20.00 saatleri arasında İtalyan Kültür Merkezi'nde.
Sergiye katılacak sanatçılar:
Giuseppe Amato, Julieta Aranda, Manfredi Beninati, Matthew Brannon, Desideria Burgio, Patricia Carmo Baltazar Correa, De Pawlowsky, Flavio Favelli, Sebastiano Mauri, Tatiana Musi, Caterina Nelli, Suncica Perišin Tomljanovic, Nicola Pecoraro, Ana Prvacki, Jamie Shovlin, Donald Urquhart, Paolo W. Tamburella, Sara van der Heide, Vedovamazzei.
How to / Nasıl
Zaten yıkılmak üzere olanı yok etmek gibi bir dünyevi çabaya rağmen, mükemmel bir dünya özlemi köşenin hemen ardında, dimdik ayakta durmaya devam ediyor. Yeni ismiyle Aka, Beyoğlu’nun orta yerinde bir çıkmaz sokakta yer almakta. Mekanın ev sahipliği yaptığı karma sergi, zorlukları yenmek ve sonu kör bir rota izleyen krize karşı direnmek üzerine bir metafor.
“Nasıl yapmalı” listesi, sanatçıyı, yakın geçmişte yaşamlarımızı etkileyen araştırma başlıkları ve uzantılarından eklektik bir yelpaze oluşturmaya zorluyor. Sergi; tablolar, çizimler, iğne deliği fotoğraflar, sınırlı sayıda tipo-baskı grafikler, kışkırtıcı tabelalar, bildik silahlar ve gerçeküstü şiir aracılığıyla temasını gözler önüne sermeyi hedefliyor.
Seçilen sanatçılar, hepsi de yandaşlık ve yadsıma fikrini işleyen, fazilet ve anlamı arayan ve bazen de öngörülemez bir sisteme karşı “Kendin-Yap” çözümler sunan yeni portreler ve mekana özel eserler yarattılar. Doymak bilmez duygular ve duyarlılığın eksikliği gibi konular, dil, din ve ırk ayrımı gözetmeden bir araya getirilmiş insanlar arasındaki diyaloglarda defaten karşımıza çıkıyor. Bizleri nazikçe saran bir coğrafyanın tanımlanamaz manzaralarının içinden, bilinmedik bir zaman sürecine doğru yol almaktayız. Eserler, tüm dünyayı kapsayan kırılgan bir işlemi tekrar canlandırmak arzusunu yansıtmalıdır.
Küratörlüğünü Raffaella Guidobono’nun yaptığı proje, özellikle küçük boyutta seçtiği enstalasyonlarla iyi dilekler ve ihtiyatsızlık gibi kavramlar üzerine bir yapı oluşturuyor.
Dünyadaki ekonomik, estetik ve politik erozyon ile nasıl başa çıkabiliriz? Özümüze dönmemiz gerekiyor; lekelenmiş değerlerimizi saygının ince eleğinden geçirmemiz gerekiyor. Her ne kadar zalimce de olsa, nesillerin distrofisi zamane imge ve kelimelerin zekice bileşimiyle bir düşünce geçidi sunuyor bizlere. Çıkmaz sokaktaki bir bodrum katına konuşlanan proje bir öte adım atarak, sanatçılardan sorumluluk almalarını ve gözlemlemelerini, ihbar etmelerini ve düşünmelerini, harekete geçmelerini ve alaycı değilse de, ciddi şekilde gerçekçi olmalarını talep ediyor. Bir yerlerde mutlaka bir çözüm olmalı!