Medya

Nagehan Alçı: Fidel Castro eşcinselleri soykırımdan geçirdi, bir katilden kahraman yaratılıyor!

"Ufuk Uras'ı tebrik ediyorum"

30 Kasım 2016 15:04

Milliyet yazarı Nagehan Alçı, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Küba devriminin lideri Fidel Castro'nun "eşcinselleri soykırımdan geçirdiğini" öne sürerek "Bütün gazeteleri yok etmeliyiz, özgür basın ile bir devrim yapamayız’ cümlesini kuran da! Ve buna rağmen Türk basınında kahraman edasıyla sahiplenilen de, inanması zor ama durum bu! Türk medyasının birçok isminin bu gün methiyeler düzdüğü Castro’nun Küba devrimi böyle yapılmış bir devrim" görüşünü savundu.

Nagehan Alçı'nın "Bir katilden kahraman yaratmak" başlığıyla yayımlanan (30 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Her şey tam da tahmin ettiğim gibi oluyor. Fidel Castro, ‘dünyanın en masum, barışçı ve halkına refah ve huzur getiren lideriydi’ masalı anlatılarak uğurlanıyor. Herkes aynı teraneyi okusun, ‘sol’ kendini avutmaya ve kandırmaya devam etsin, ben gerçekleri söylemekten vazgeçmeyeceğim! 

Fidel Castro ve Küba Devrimi’nin barbarlığı, nasıl önce diktatör Batista rejimini devirmek diye yola çıkıp sonra adım adım kendi destekçileri dışında herkesi yok ettiği, eşcinselleri adeta soykırımdan geçirdiği, bütün bir ülkeyi aç ve sefil bıraktığı bilinen gerçeklerdir. Ancak ben zihnimde esas canlandırmayı lise ve üniversite yıllarımda izlediğim 2 filmden sonra yapmıştım: Çilek ve çikolata (Fresa y Chocolate) ve Karanlıktan Önce (Before Night Falls). Çilek ve Çikolata bir komünist genç ile marjinal bir sanatçının arkadaşlığını anlatıyor ve totaliter, birey düşmanı zihniyeti eleştiriyordu. Karanlıktan Önce ise ünlü Kübalı yazar Reinaldo Arenas’ın eşcinsel kimliği nedeniyle nasıl Castro Küba’sının hedefi haline geldiğini ve adanın ne kadar büyük bir hapishaneye döndüğünü gösteriyordu. Jon Lee Anderson’ın Che Guevara: Devrimci Bir Hayat adlı biyografisini de okuyunca ufkum tamamen açıldı. Orada Che’nin katıldığı infazları bizzat anlattığı şöyle bölümler vardı mesela: ‘32 kalibrelik bir tabancayla beynin sağ tarafına, sağ temporal lobda çıkış deliği açacak şekilde, tek atışla soruna son verdim. Biraz soludu ve öldü’. Evet, evet bu kan dondurucu ifadeler dünyaya yıllarca ‘romantik devrimci’ olarak pazarlanan Che Guevara’ya ait. Üstelik bu daha başlangıç. ‘İnsanları idam mangasına göndermek için hukuki delil gereksizdir... Bu prosedürler modası geçmiş burjuvazi detaylarıdır. Bu bir devrim’ diyen de o. ‘Bütün gazeteleri yok etmeliyiz, özgür basın ile bir devrim yapamayız’ cümlesini kuran da! Ve buna rağmen Türk basınında kahraman edasıyla sahiplenilen de... İnanması zor ama durum bu! Türk medyasının birçok isminin bu gün methiyeler düzdüğü Castro’nun Küba devrimi 
böyle yapılmış bir devrim!
Totaliter ve insan doğasına aykırı
Ben Küba’da yaşananların hiç de buralarda anlatılanlara benzemediğini bilsem de, Castro’nun zalimliği ve kurduğu diktatörlüğün yarattığı mağduriyetlere ilk kez bizzat Miami’de şahit oldum. 2009’da Obama’nın sandıktan ilk kez çıktığı seçimleri bir gazetecilik programı kapsamında ABD’de izlerken yolum Miami’ye düşmüştü. Şehir bir nevi Castro Küba’sının zulmünden kaçanlar mekânıdır. Orada karşılaştığım önemli bir kısmı da solcu olan Kübalıların Castro nefreti, kaçış öykülerinin vahameti ve hayatlarına nasıl bir zorba diktatör tarafından el konulduğunun ayrıntıları beni allak bullak etmişti. 
Nihayet 2012’de Rasim’le beraber adayı görme şansım oldu. O dönem seyahat izlenimlerimi Akşam gazetesinde yazdım. Şöyle demiştim o yazıda: ‘Hem totaliter, hem de insan doğasına aykırı komünist sistemin bir halkı nasıl mahvedebileceğinin, paylaşmak sözcüğünün burada yalnızca sefaleti ve çileyi paylaşmak anlamına geldiğinin, dünyalar güzeli bir coğrafyaya nasıl ihanet edilebileceğinin ve muhteşem bir şehre kötü bakmanın ne demek olduğunun cevaplarını veriyor Havana. Daha önce Guevara ve Castro ile ilgili söylediklerimin ne kadar doğru olduğunu hatta az bile söylediğimi anlıyorum... Turistlerin bıraktığı en basit bahşiş bile Kübalılar için çok büyük para. Bu da tabii o paraya ulaşmak için her türlü yolun kapısını açıyor. 5 dolar bahşiş alabilmek için her şeyi yapabilecek bir insan malzemesi oluşturmuş buradaki ‘komünist kapitalizm’! İnsan halkını bu şekilde sömürten diktatör Castro’ya lanet okuyor.’
Castro’nun Küba’sı kapitalist Batı’ya kafa tutar gibi yaparak aslında dünyaya kendi ülkelerini sosyalizm adası olarak sattı. Korkunç bir devlet kapitalizmi yarattı ve halkı fakir bırakırken her şeyi kamulaştırdı. İnsanları hasta edip sonra da iyi bir sağlık sistemi kurmakla övündü. 
Esasen dünyanın neresinde olursa olsun devrimci ve totaliter sosyalizmden dünya çok çekti. Totaliter sosyalist rejimler ‘insanlığı düzeltmek uğruna’ resmi rakamlara göre 100 milyona yakın insanı katlettiler! Che ve Castro bu barbarlığın iki örneğiydi yalnızca. Fidel Castro’yu esirlerin kafasına ateş ederken görmek isterseniz internete bir göz atın... 
Kim ne derse desin, ben insan hayatını her şeyin üzerinde tutan herkes gibi ister ‘sol’ ister ‘sağ’ adına yapılsın, bütün barbarlıklara karşı çıkmakla kendimi yükümlü görüyorum. Ve sol cenahın da kendini kandırmasının 
en çok kendisine zarar 
verdiğini düşünüyorum. 
Not: Bir çok kişi klişeler üzerinden Castro güzellemeleri yaparken Ufuk Uras Castro’nun ölümünün ardından ‘Troçki’nin katili Havana’da kahraman gibi karşılanmasaydı, idam, internet yasağı, özgür basın, çok parti yasağı olmasaydı, daha iyi olmaz mıydı’ diye twit atarak ilk kez soldan 
gerçek özgürlükçü bir çıkış yaptı. Tebrik ediyorum...