Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak için başlatılan “Nöbetçi Yayın Yönetmenliği” kampanyasına katılan gazeteci Nadire Mater’in İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi’ne savunmasını sundu.
Mater'in savunması şöyle:
Gazeteciyim, yurttaşım. Özgür Gündem’de bir günlük yayın yönetmenliğim tam da benim gazeteci ve yurttaş olarak hayatta durduğum yerle buluşuyor.
Çünkü; yurttaş olarak haber alma hakkımın sınırlandırılmasını, gazeteci olarak kendim için ve tüm gazeteciler için haber yapma özgürlüğünün engellenmesini, sınırlandırılmasını kabul etmiyorum.
Özgür Gündem’de güne çoğu kadın, azı erkek editörlerle yaptığımız haber toplantısıyla başladım. Dinledim, konuştum, önerdim, tartıştık. Bu dayanışma özel olarak Özgür Gündem’in 24 yıllık haberciliğinde yaşananları görünür kılmak anlamında önemliydi.
3 Haziran 2016 tarihli Özgür Gündem hazırlandı. Kısa süre sonra 15 Temmuz 2016 darbe girişimini yaşadık.
15 Temmuz sonrası medyada yaşananları takip etmek pek kolay olmamakla birlikte kısaca özetleyeceğim. Son Cumhuriyet tutuklamalarıyla birlikte hapiste en az 120 gazeteci ve 10 dağıtımcı bulunuyor.
28 Temmuz 668, 3 Ekim 675 sayılı kanun hükmünde kararnamelerle 173 yayın organı (TV, radyo, gazete, web sitesi, yayınevi) kapatıldı. Bu kapatmalar nedeniyle en az 2 bin 500 gazeteci işsiz kaldı. 775 basın kartı ve 49 pasaport iptal edildi.
Bütün bu “önlemler” WhatsApp, Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya mecralarına erişimi engellemekle, erişimi yavaşlatmakla, baskınlar, saldırılar, gözaltılar, tehditler, RTÜK cezalarıyla destekleniyor.
Türkiye’de zaten sorunlu olan editoryal bağımsızlık neredeyse sadece sözcük olarak kaldı, yerini sansür ve oto sansür aldı.
Bu tablo farklı seslerin duyulmaz, görünmez ve erişilmez kılınmaya çalışıldığı hızla tek tipleşen bir medya ortamına gidişi anlatıyor aynı zamanda. Özgür Gündem gazetesiyle dayanışma bu ortama da bir itirazdır. Gazeteci-okur nöbetleri, Türkiye ve dünyada gazeteci ve hak örgütlerinin, Türkiye’nin parçası olduğu uluslararası yapıların itirazları ve protestoları gibi. Yurttaş olarak da hepimizin, herkesin bu dayatmaya karşı çıkması haktır ve gereklidir.
Gazeteci iktidarların her türlüsünden bağımsız ve iktidarın her türlüsüne eleştirel olmak durumdadır. Yayın politikalarını denetleyecek tek gücün gazetecilerin kendileri, gazetecilik örgütleri ve okurlar olduğuna inanıyorum ki bu habercilikle ilgili evrensel bir değerdir.
Haber nihayetinde bir hikaye anlatır. Bu hikayenin “tarafsız” olduğu iddiası sadece bir iddiadır. Dolayısıyla haber en genelinde gazetecinin kendi bulunduğu yerden gördüklerinin aktarımıysa da bu aktarımlara medya sahipleri dahil farklı iktidar odaklarının müdahaleleri ve müdahale çabaları da bir vakıadır.
Ben gazeteci olarak da Türkiye’de her zaman, elbette yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz savaş/çatışma/darbe girişimi/ darbe girişimi sonrası ortamlarda hak odaklı ve barış odaklı haberciliği savundum, savunuyorum, haberciliği de böyle bir perspektiften yapıyorum.
Sonuçta, ifade özgürlüğü ifade özgürlüğüdür. Bu özgürlük kimsenin müdahalesini kabul etmez. Yargının da.
Gereğini bilgilerinize sunarım."