Yaşam

Mutluluk öksüz müdür?

Belleğin akıl ermez özellikleri var. Yaşanan mutlukları kolay unutur. Mutsuzlukları ise mezara kadar saklar.

27 Ağustos 2011 03:00



Metin Münir - Milliyet


Belleğin akıl ermez özellikleri var.  Yaşanan mutlukları kolay unutur. Mutsuzlukları ise mezara kadar saklar.


Hatırlamak istediklerini unutur, unutmak istediklerini hatırlar insan.  Mutsuzluk yanağa konan bir öpücük gibidir. İz bırakmaz. Mutsuzluk yanağa atılan bir jilet.


Elem kaynar su gibi yakar ve iz bırakır. Sevinç uçarken havuzdan su içen kırlangıç gibidir. Mutsuzluk kişiliğe şekil veren olduğu için mi demir atıyor akla?


Bir çocuk. Annesi onu şehirdeki anneannesine bırakıp köye kocasının yanına dönüyor, ağlamalarına ve çığlıklarına kulak asmadan. Çocuğa hiçbir açıklama yapılmadı. Neden sürgün edildi, anlamıyor. Oda oda dolaşıyor. Balkondan üzerine incir dalları sarkan şadırvana, kapısından hiç kimsenin girmediği boş camiye bakıyor. Şen çığlıklarla uçan, istedikleri yere gidebilen kırlangıçları seyrediyor. Çok geçmeden gece olacak, boş odalar, koridorlar korkunç şeylerle dolacak.


Daha bilmiyor. Bu günleri ve geceleri ölünceye kadar taşıyacağını, her çocuğun dağarcığında böyle yirmi dört saatler olduğunu.


Bir çocuk. Karanlıkta yalnız kalmak ona dehşet veriyor ama yalvarmalarına rağmen annesi lambayı söndürecek, geceye babasıyla baş başa devam etmek için. Ardından kapıyı kapatıp karanlık odada onu yalnız bırakacak. Her gece aynı rüyayı görecek. Saçları dik, parmakları et değil bıçak olan katil, dolabın üstünden aşağı atlayacak. Tam yorganı kaldıracakken uyanacak. Bir çocuk. Geceleyin, gemi şeklindeki binanın teras katındaki odada yalnız bıraktılar onu, uyusun diye. Büyük pencereler perdesiz. Tenha sokaktan araba geçiyor ve pencere şekil değiştirip odada ışık şeklinde dolaşıp kayboluyor. Karanlık, olmayan şeylerle dolu.


Bir çocuk. Babasının tokadının geleceğini hissedip ağlamaya başlıyor ama tokat bir süper tanker gibi, kontrol edilmesi mümkün değil ve yüzünüzde patlıyor. Tokadın içinde bir de parmaktaki altın nikâh yüzüğü var ve onun verdiği sızı avucun geriye kalanının verdiğinden daha büyük ve unutulmaz. Tınnn diye bir ses çıkarıyor.


Bir çocuk. Bir yakını bir onu kıstırıyor ve cinsel amaçları için kullanıyor. Çocuk ne olduğunu tam olarak anlamıyor ama olmaması gereken bir şeyin olmakta olduğunu anlıyor. İçindeki meyveler olgunlaşmadan çürüyüp yere düşüyor. Ömür boyu ruhunun sathında onların ağırlığını hissediyor.


Mutluluk yolcu, mutsuzluk hancıdır.

Mutluluk öksüzdür, diyor Yehuda Amichai

Atalarından asla

bir şey öğrenmez, ve varis bırakmadan ölür.

Elemin ise eski ananeleri var,

gözden göze, yürekten yüreğe devredilen.