İlk albümü Yollar’ı 1997 yılında çıkaran Göksel, bu albümünden dört yıl sonraki albümü Körebe’yle büyük ses getirmişti. Şarkıları sevilen Göksel, 2012’de “Bende Bi’ Aşk Var” adında nostalji albümü çıkarmıştı. Göksel şimdi de “Sen Orda Yoksun” adlı yeni albümünü çıkardı. Milliyet gazetesinden Fırat Karadeniz’e konuşan Göksel, mutlu bir insan olarak yaşlanmak istediğini, şarkılarındaki kadar duygusal biri olmadığını anlattı.
Göksel'in Milliyet gazetesinin bugünkü (18 Ocak 2015) nüshasındaki söyleşisi:
Dokuzuncu albüm... Birçok müzisyen kayıplara karıştı ama siz buradasınız. Nedir sırrınız?
Bu bir aşk işi. Demek ki benim kadar sevmediler. Yetenek çok önemli ama çalışmak da çok önemli. Aslında zor bir iş bu. Sadece şarkı söylemekle bitmiyor. O işin en kolay kısmı... Çok sevdiğiniz ve keyif aldığınız zaman sürdürebiliyorsunuz bu işi. Ben hâlâ ilk albümümmüş gibi heyecanlıyım. Bu heyecan genç kalmamı ve mutlu olmamı sağlıyor.
2012’de “Bende Bi’ Aşk Var”ı yayımlamıştınız. İnanılmaz sevildi. O albümün başarısı üzerinizde bir stres yarattı mı?
Yarattı. Ben bunu daha önce de yaşamıştım ama. 2001’deki “Körebe” albümünden sonra... Stres olsa da onunla başa çıkmayı başardım. Çünkü keyif almayı bırakıp düşünmeye başladığınızda işin doğal akışını kaybediyorsunuz. Bu nedenle işin endişe kısmında kendimi sakinleştirip zevk almaya baktım. Bir albümün bu kadar çok sevilmesinin nedeni benim kalbimi açmamdı. Ticari bir kaygıya da düşmedim. Gerçek başarı böyle zamanlarda geliyor.
Yeni albümünüzdeki şarkıların söz ve besteleri size mi ait?
Bütün şarkılar benim. Sadece 11’inci şarkıyı Mabel’le (Matiz) birlikte yaptık. Yine Ozan Çolakoğlu’yla çalıştık.
‘Kendimle barışığım’
Bir önceki albümünüz için “Aşka yazdım” diyordunuz. Peki bu albüm ne için yazıldı? Ben karanlıktan aydınlığa geçiş gibi düşündüm yeni albümü...
Evet. Herkes genelde öyle hissediyor. Albümde yine aşk var. Ben bizi yaşatan, geliştiren ve büyüten şeyin aşk olduğunu düşünüyorum. Sadece bir insanın bir başkasına duyduğu aşk değil... Hayata duyduğunuz aşk da olabilir... Bir insana duyduğum aşktan bahsediyorum çünkü o tutkuyu seviyorum. Beni canlı tutuyor. Bu albümde de aşktan bolca bahsediyorum. Fakat aşkın pozitif taraflarından da bahsediyorum, aşka daha eğlenceli bakıyorum. Bir önceki albüm özel hayatımdaki büyük değişikliklerin sonucunda ortaya çıktı. Şimdi biraz daha rahat hissediyorum galiba kendimi.
Peki karanlıktan aydınlığa geçmenizi sağlayan olay neydi? Bakış açınız mı değişti?
Bakış açım kesinlikle değişti. Kendimle daha barışığım artık. Mesela ben el yazımdan hiç hoşlanmazdım. Bu çocukluğumdan beri beni en çok rahatsız eden şeylerin başındaydı. Fakat bu kez kartonetteki şarkı sözlerini kendi el yazımla yazdım. Sonra kendimle ne kadar barıştığımı fark ettim. Aydınlığın nedeni bu. Aşkla ilgili harika şeyler yaşadığım için değil. Keşke öyle olsaydı.
“El yazısı insanın karakterini yansıtır” derler diye mi takıldınız yazınıza?
Evet, karakteri yansıtıyor. Benim aklımın içi çok düzenli değil aslında.
Neden düzenli değil aklınız?
Çok düşünüyorum, çok hayal kuruyorum. Detaycıyım da... Zaten böyle olmasaydım şarkı yazamazdım. Biraz daha yüzeysel olsaydım hayatım daha kolay olurdu. Yorucu da oluyor. Mesela çok yakın arkadaşlarım bilir ki en önemli özelliklerimden biri dalgın olmamdır. Çünkü o esnada bambaşka bir dünyada bambaşka şeyler düşünüyor oluyorum.
‘Kadınlar abartıyor, erkekler daha sakin’
Bir röportajınızda “Âşık olunca teslim olmamak için bir mücadelenin içine giriyorum” demişsiniz. Bakış açınız değiştiyse bu düşünceniz de değişti mi?
Zaman insana çok güzel şeyler kazandırıyor ama götürdüğü şeylerde var. Daha temkinliyim. 20 yaşındaki gibi değilim. Yine de ne kadar temkinli olursam olayım bir yerlerde, duygularımla hareket eden bir insan olduğum için kendimi bırakıveriyorum. Fakat hepimiz, biraz da bu çağın bir sorunu bu, kendimizi daha çok korur olduk. Bu düşüncem değişmiş değil henüz yani.
“Amma abartmışım diye düşünüyorum bazen” demişsiniz şarkı sözleriniz için...
Hep abartıyorum. Belki bu da önemli özelliklerimden biri. Bir arkadaşım bir keresinde “Olanı olay yapıyorsun” demişti. Aslında kadınlar daha çok abartıyor. Erkekler biraz daha sakin. Şarkıları abarttığım anlarda yazıyorum demek ki. “Her şey çok kötü. Aşk acısından ölüyorum” diye hissediyorum, bu yoğun duygularla yazıyorum sonra bir bakıyorum ki o kadar da kötü değilmiş her şey. Şarkılarımdaki kadar hüzünlü değilim. Hüzünlü bir tarafım var ama onun kadar da neşeliyim.
Şarkıların sizin için bir terapi özelliği de var galiba... Terapi olarak yazdığınız, bize ulaşmayan şeyler de var mı?
Evet, terapi olarak da yazıyorum. Günlük hayattaki saçma sapan şeyler için de mırıldandığım oluyor. Mesela arkadaşlarımla otururken, o anla ilgili çok eğlenceli, komik şarkılar yazabiliyorum. Mabel’le (Matiz) çok yapıyoruz bunu. Bizim arkadaşlığımızın en güzel tarafı bu. Her anımız bir şeyler üreterek geçiyor. Bu albümdeki “Denize Bıraksam”ı birlikte Midilli Adası’nda tatil yaparken yazdık.
Hayatınıza girenler bazı şarkıları üzerine alınıyor mu?
Evet. Hayatıma girmeyenler de alınıyor. Mesela “Uzaktan” ile ilgili bu tarz çıkarımlara rastladım.
‘Mutlu bir insan olarak yaşlanmak istiyorum’
Bir önceki albümün yayımlanmasıyla birlikte imajınızı da değiştirmiştiniz. Neden böyle bir değişikliğe ihtiyaç duydunuz?
İnsanın ruh hali yüzüne de seçimlerine de yansıyor. Eskiye baktığımda kendimi çok kapattığımı, sakladığımı düşünüyorum. Sadece fiziksel olarak değil; sesimi de, şarkılardaki ifadelerimi, cümlelerimi de... Kişisel olarak kendimi geliştirebileceğime, daha mutlu bir insan olabileceğime inandığım için kendi üzerimde çalışıyorum. Bu kendimi daha özgür hissetmemle alakalı. Ben dokuz numara miyop gözlüklerle büyümüş bir kız çocuğuyum. Bunun da üzerimde bazı etkileri var tabii ki; saklanmak, ürkek olmak gibi... Bazen “iyi ki böyle olmuş” diyorum. Çünkü beni yazmaya yaklaştıran o kırılgan yapımdı.
Bir önceki fotoğraflarınıza baktığımda ağzım açık kalmıştı...
Bütün kadınlar beğenilmek ister tabii ki. 40’ıma kadar o yönümü törpülemeye çalışsam da, “Ben şarkı yazıyorum, manken değilim” desem de övgü dolu sözler duymak hoşuma gidiyor. 40’ımdan sonra bunları eskisine nazaran daha fazla duyuyor olmak da daha da çok hoşuma gidiyor.
40 yaşına gelmek bir şeyleri değiştiriyor mu?
Kesinlikle değiştiriyor. İlk 40 olduğumda bir şey değişmedi diye düşünüyorum. Şimdi 43 oldum, ne kadar büyüdüğümü, hayattaki birçok şeye daha olgunlukla bakabildiğimi gördüm.
Özgürleştirici bir yanı mı var?
Evet. Ben mutlu bir insan olarak yaşlanmak istiyorum. Kendi üzerimde çalışmam da bundan... Hayatı coşkuyla, tutkuyla yaşamak ve yaşlandığımda birikimlerimi yetenekli genç kuşaklara aktarabilmek istiyorum.
Müzik dışında neler yapıyorsunuz?
Spor yapıyorum. Fakat müzik hayatımın o kadar büyük bir kısmını oluşturuyor ki özel hayatım yok. Bundan keyif alıyorum ama. Tatil bile benim için çalışmak demek. Oturup şarkı yazıyorum bazen.
Peki ya seyahat?
Seyahat çok önemli. Bana keyif veren en önemli şeylerden biri. Yunan Adaları benim için harika. Hem bizden hem de başka bir kültür var. İspanya’ya gitmeyi de seviyorum. Avrupa’ya sık sık gidiyorum. Fakat zamansızlıktan dolayı uzun seyahatler yapamıyorum.
‘Ben oyuncu değilim’
Kliplerinizi izleyip rol teklif edenler oldu mu?
Oldu aslında. Sinema için de TV projeleri için de oyunculuk teklif edildi. Fakat ben oyuncu değilim, ancak içime sinerse kabul edebilirim. Setlerde olmayı seviyorum.
Kliplerinizin senaryolarına da karışıyor musunuz?
Evet. Sadece senaryo değil; dekorundan kostümüne...
‘Uzun zamandır plak dinliyorum’
İlk albümü yayımlamanızdan bu yana 17 yıl geçmiş. Neler değişti bu süre zarfında müzik sektöründe?
Her şey o kadar hızla değişti ki... Bir önceki albümle bunun arasında bile ciddi farklar görüyorum. Müziğin insanlara ulaştığı yer değişti bir kere. Albümüm ilk önce dijital ortamda çıktı. Albüm basılı olarak elimize geçmeden şarkılar herkese ulaşmış durumda. İnsanların albümlere yasal yollarla ve kolaylıkla ulaşabiliyor olması da çok sevindirici.
Nostaljik bir tarafınız var mı? Plak alır mısınız?
Olmaz olur mu! Ben plak dinliyorum. Uzun zamandır CD dinlemiyorum. Arabada anca... Plaktan müzik dinlemek daha güzel. Biraz meşakkatli ama ses daha güzel. Emek harcamak kıymeti artırıyor.
Siz 17 senede nasıl değiştiniz?
Bazı şeyler hiç değişmedi. Hayattan birçok şey öğrendim. İşimi daha profesyonel yapmayı öğrendim. Duygusal yönümü hiç kaybetmedim. Buna da çok seviniyorum.