Yaşam

'Müslümanlar öteki Avrupa’yı yaratacak'

Prof. Dr. Nilüfer Göle, Avrupa Komisyonu'nun sağladığı 3,5 milyon lira destekle en kapsamlı 'Avrupa ve İslam' araştırmasını başlattı.

14 Nisan 2009 03:00

Çalışmalarını Fransa'da sürdüren Türk sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle, Avrupa Komisyonu'nun bağımsız araştırmacılara sağladığı 3,5 milyon lira tutarındaki maddi desteğiyle bugüne kadar yapılmış en kapsamlı "Avrupa ve İslam" konulu araştırmayı başlattı. Prof. Dr. Göle, "Çalışma sonunda Müslümanların Avrupa'nın ötekisi olarak mı kalacağı yoksa öteki Avrupa'yı mı oluşturacaklarının ortaya çıkarılacağını" ifade ederek, "Benim hipotezim Müslümanlar öteki Avrupa’yı yaratacak" dedi.


"Türkiye'nin farklı kültürel kodlar arasında tercümanlık ettiği" yönündeki araştırmalarını konu alan "Avrupa-İslam ve İç içe Geçişler" isimli son kitabı geçen ay Türkçeye çevrilen Göle, "Avrupa ve İslam'ı ele alan çok sayıdaki eserleriyle de tanınıyor.

TÜBİTAK'ın organize ettiği Avrupa Araştırma Konseyi (ERC) tarafından desteklenen "Avrupa-İslam Sentezi" projesi için Türkiye'de bulunan Göle, araştırmalarını AA muhabirine anlattı.

Çok ortaklı projeler yerine, "zanaatkar" olarak bireysel çalışabileceği bir projeyi hayata geçirmeyi tercih ettiğini belirten Göle, bu nedenle projenin "ısmarlama" bir konu olmadığını, bu nedenle de yaratıcılık ruhuna hitap ettiğini söyledi.

"Batı modernliği ve Müslümanlığın karşılaşması" üzerine pek çok araştırması bulunan Göle, özellikle tarihsel gelişim içinde bu karşılaşma sürecinin kendisi için ilgi çekici olduğunu ifade etti.

Göle, "İslam Dini'nin Avrupa Kamusal Alanını Oluşturucu Gücü"nü, bir anlamda da İslam’la Avrupa'nın karşılaşmasını konu alacak çalışmasında, "Avrupa'nın değerler açısından İslam Dini'nde görünümünü" anlamaya çalışacağını söyledi.

İslam'ın Avrupa'nın hem içinde hem de dışında bir kavram olduğunu, bu nedenle de bir çeşit "anakronizma" yarattığını anlatan Göle, bu nedenle çalışmasında sadece Avrupa'daki Müslümanları "okumayı" değil, Avrupalıların da Müslümanlarla karşılaşmalarını "okumayı" amaçladığını kaydetti.

Karikatürden, Salman Rüşdi’ye…

Göle, araştırmasında "bellek", "mekan" ve "cinsiyet" olmak üzere 3 ana kavram üzerinde durduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Avrupa'yı oluşturan, kamusal alan dediğimiz mekanlar okul, hastane ve her türlü sosyal mekanlar... Avrupa ile karşılaşma ve çatışmada cinsiyet de çok önemli. Yani kadının örtüsünden tutun, eşcinselliğe kadar... Belleksiz tarih yazılmıyor ve toplumlar kurulmuyor. Çünkü bellek üstünden çatışmada, kavga ve yeniden karşılaşma var. Onun için bu üç alan çok önemli. Çalışmada sanata da bakılıyor. Sanat da kamusal alanlardaki tartışmaların çok ortaya çıkardığı bir alan.Danimarka'daki karikatürlerden, İngiltere'deki Salman Rüşdi'nin 'Şeytan Ayetleri' kitabına uzanan bir dizi kültürel değerler çatışmasına tanık oluyoruz. Yani bir şekilde multikültüralizm gibi siyaset bakışlarının çok ötesinde Avrupa'nın değerlerinin yeniden nasıl dönüştüğü, oluştuğu ya da eski değerlerin korunmak istendiği bir yapı karşımızdaki..."

Göle, Türkiye, İran ve Fransa gibi ülkeler bağlamında ele aldığı daha önceki çalışmalarının aksine bu çalışmasında konuyu ülkeler bağlamında değil, Avrupa haritası üzerinde ele alacağını, Türkiye'den de çarpıcı örneklere yer verebileceğini belirtti.

‘İslam, Avrupa’da heyecan verici bir konu’

Göle, pek çok çevrenin "şeriat" ve "devleti ele geçirmek isteyen İslami devrimci hareketler", "radikal İslam" olarak tanımlamalar yaptığı bir dönemde "örtü"nün bu kavramlardan çok daha önemli bir anahtar olduğu yönünde bir "bahis kurduğunu" ifade ederek, "O bahsi kaybetmediğimi düşünüyorum. Son 20 yıldaki sosyolojik gelişmeler modern mahremi doğruladı" dedi.

Göle, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugünkü İslam’ı anlamak için örtü, anahtar bir konu. Örtü meselesi, Müslüman ülkelerle sınırlı kalmayıp bugün Avrupa'nın gündemine girdi. Örneğin, Fransa'da bir kanun çıkarıldı örtüye karşı. Yani bir kere örtü meselesi Avrupa'nın kendi kanunlarının bir parçası oldu, kamusal belleğine yazıldı. Ama yazılırken anakronik ve çatışma şekliyle yazıldı. Ama bir Avrupa meselesi oldu.

Bugün Avrupa kamusallığı, en çok İslam’la çatışmasında canlanıyor, harekete geçiyor, aynen türban meselesinde olduğu gibi. Bu mesele Fransa'da 2 yıl boyunca çok canlı bir tartışma yarattı ve sonunda da kanun çıktı.

Ama olayı öncelikle siyasetçiler değil, kamusal alan tartıştı. Fransa'daki laiklerin bunu tartıştığı söylendi, ancak konu Almanya'da da tartışıldı. Almanya'da da öğrenciler değil, öğretmenler açısından tartışıldı. Norveç'te polislerin başörtülü üniforma giymeleri konusunda olaylar çıktı."

Türkiye'nin, Avrupa'daki tartışılma biçiminin ve "örtü meselesinin" araştırmaya başlamasının nedenleri arasında yer aldığını kaydeden Göle, "Bir şekilde kendimi Avrupa'da hem fesli hem örtülü hissettim. Bu araştırma bireysel deneyimimin bilimsel bir dile dönüştürülmesidir" dedi.

Avrupa, kimliğini Türkiye’nin adaylığına duruşuyla ile belirliyor’

"Avrupa kamusal alanının en heyecan verici konuları, hep İslam etrafında toplanmaya başladı" diyen Göle, bu süreçte Türkiye adaylığının da çok önemli bir şekilde Avrupa meselesi haline geldiğini, konunun Avrupa'nın bir çeşit kamusal alanında tartışıldığını kaydetti.

"Türkiye'nin adaylığının Avrupa'nın sadece Türkiye dosyası meselesi olmaktan çıktığını, Avrupa'nın kendi kendini tanıma meselesi olduğunu" belirten Göle, Hıristiyan bir ülkenin anayasasına, "geçmişi Hıristiyan toplum" kavramının girip girmeyeceği tartışmalarının başlamasının da Avrupa'nın yeni bir değerler sistemine doğru evrilmekte olduğunun kanıtı olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin, sömürge bir ülke olmayışının ve AB'ye aday olmasının Avrupa'nın duruşunu çok belirlediğini ifade eden Göle, şöyle konuştu:

"Tezim tam bu noktada, Türkiye'nin adaylık için ödevini nasıl yapıp yapmadığının ötesinde Avrupa'nın kendisine nasıl bir kimlik oluşturacağı sorusu üzerine kurulu.

Yanıt ise Avrupa, kimliğini Türkiye adaylığı karşısındaki duruşuyla belirlemeye başladı. Avrupa'da Türkiye adaylığı onun kendini sorgulaması için bir sebebiyet verdi, bir ateşleme yaptı. Burada İslam edilgen bir faktör değil, aktif bir faktördür."

‘Avrupa’da yeni tür entelektüeller’

Çalışmasıyla Avrupa'nın çağdaş tarih yazımına "İslam" aynasından farklı bir bakış açısı getireceğini belirten Göle, "Avrupa'da Türkiye ve türban tartışmaları, bir dizi duygu kokteyli oluşturdu. Bir şekilde kırgınlık, kızgınlık, yalnızlık, anlaşılmama hissi, haksızlık gibi bir sürü duygu kokteyli oluşturdu ve bunu bir hayat iksirine dönüştürmek çok önemli. Yaptığımız iş, sosyolog olarak bunlara reaksiyon göstermek değil, bunları bir çeşit sosyolojik terapiye dönüştürmek, araştırma ve yazı yoluyla bunun üstesinden gelmek" diye konuştu.

Avrupa'daki bazı durumlarda Hıristiyanlığın İslam'ın karşısındaki farklılıkla kendini tanımladığına işaret eden Göle, şunları kaydetti:

"Avrupa'nın bundan sonraki kuruculuğunda dinin rolü çok önemli olmaya başladı. Ama hangi din? Üç semavi din mi? Hem Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık mı? Ki bu üç dinde tarihsel olarak Avrupa'nın içinde hem var hem yok. Çünkü aslında Yahudilik ve Hıristiyanlıkla 'soykırımdan' sonra yeniden eklemlendi. İslam'ın da bu zincire eklemlenip eklemlenmeyeceğini göreceğiz.

Bugün Avrupa kamusal alanını ateşleyen, skandalize eden hemen hemen tüm olayların temelinde bir İslam meselesi var. Yahut Tarık Ramadan gibi yeni tür entelektüeller var, 'hem inançlı Müslüman hem Avrupalı olabilirsiniz' diyen. Ya da Ayan Hirsi Ali gibi tersine 'Avrupalı olmak istiyorsanız Müslümanlığın boyunduruğuna karşı mücadele vermelisiniz' diyenler var."

‘Müslümanlar öteki Avrupa’yı yaratacak’

Prof. Dr. Göle, "Çalışma sonunda Müslümanların Avrupa'nın ötekisi olarak mı kalacağı yoksa öteki Avrupa'yı mı oluşturacaklarının ortaya çıkarılacağını" ifade ederek, "Benim hipotezim öteki Avrupa eski Avrupa'yı ateşliyor, potansiyel aynı zamanda çatışmaların ortaya çıktığı alanda" dedi.

Avrupa'da Türkiye'nin farklı bir medeniyet, farklı bir kültür ve din anlamına geldiğini söyleyen seslerin çok yükseldiğini ama aslında Türkiye'nin farklı kültürel kodlar arasında "tercümanlık, geçişlere örnek olduğunu" ifade eden Göle, bu konuyu işleyen "Avrupa-İslam ve İç içe Geçişler" isimli kitabının geçen ay Türkçeye çevrildiğini bildirdi.

Prof. Dr. Nilüfer Göle, Avrupa Komisyonundan aldığı 3,5 milyon TL tutarındaki destekle doktora öğrencilerinden oluşan araştırma ekibini kurduğunu belirtti.