Eroğlu, Sabah gazetesinden Tuba Kalçık'a konuştu.
"Bu topraklardan Mevlana, Dadaloğlu, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli geçmiş. Böyle değerlerin olduğu bu topraklarda sevgi içinde yaşamaktır bize en çok yakışan" diyen Eroğlu; siyaset üstü bir tavrı benimsediğini, siyasetten beslenmediğini söyledi.
Eroğlu'nun Kalçık'ın sorularına verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
54 yıldır profesyonel olarak müziğin içindesiniz. Geriye döndüğünüzde neler hissediyorsunuz?
Ben sadece müzikle uğraşmadım aslında. Müzik öne çıkan tarafım oldu. Araştırmalar yaptım. 40 sene boyunca karış karış dolaştım Türkiye'yi. Bugüne kadar 7 bin köy gezdim. Tarihçilerle yarışacak kadar tarih bilgim var. Kitaplardan da okumadım, gidip yerinde gördüm. Müzik de bunların yanı sıra uğraştığım bir diğer alandı. Kendimi müzisyen ya da sanatçı olarak da tanımlamıyorum. Beni insanlar böyle tanımlıyor.
"5 bin türkü biliyorum"
Yeni nesle türkülerimizi sevdirmek için neler yapmalıyız?
Yeniliklere açığım. Türkülerimize modern enstrümanlar kazandırdım. Çağın getirdiklerine açık olmalıyız. Ülkemizin türkü politikası yok, bunu acil hayata geçirmek gerekiyor. İçinde sosyologların, etimologların, tarihçilerin, müzikologların olduğu bir komisyon kurulmalı. TRT arşivindeki beş bin türküyü ezbere biliyorum mesela. Ben de türkülerimizi yaşatmak için elimden ne gelirse yapmaya hazırım. Türkülerimiz en değerli hazinemiz.
"Siyaset üstü duruşum var benim"
Bestelerinizin kullanılmasına izin verirken neye dikkat ediyorsunuz?
Siyasi partilerin bestelerimi kullanmasını istemiyorum. Siyaset üstü duruşum var benim. Buna hep dikkat ediyorum. Zamanında çok büyük paralar da teklif edildi ama kabul etmemiştim. Bestelerimi halk için yapıyorum. Her kesimden dinleyicim var benim. Konserlerimde görüyorum bunu. Bugüne kadar para için ne kimsenin elini sıktım, ne de eğildim. Doğru durmak lazım hayatta. Zaten halk da kimin ne olduğunu görüyor. Ona göre de sanatçıyı konumlandırıyor. Benim bulunduğum noktayı da her sanatçı yakalayamaz.