Gündem

Murat Yetkin: Binali Yıldırım’ın, AK Parti İl Başkanı Şenocak ile çalışmak istemediği, Şenocak’ın torpille yerini koruduğu konuşuluyor

"Halk sandıktan çıkanın kazanacağına da güvenemeyecekse, neye güvenecek?"

04 Nisan 2019 21:54

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, 31 Mart seçimlerinin ardından AKP’nin İstanbul ve Ankara’da geçersiz oyların yeniden sayılmasına yönelik itirazlarını değerlendirirken “İtiraz kuşkusuz demokratik bir hak, sorun orada değil. Sorun, 17 yıldır iktidarda olan AK Parti yöneticilerinin gelinen aşamada kendi iktidarlarında düzenlenen bir seçimin sonuçlarını dahi kabullenemeyecek kadar iktidar sarhoşluğu içine düşmüş, iktidar ve onun nimetlerine bağımlı hale gelmiş olmaları” yorumunda bulundu.

“Erdoğan, belki de medyanın artık yüzde 90 oranında kendi yörüngesine girdiği ve millet kesesinden dökülen paralara karşı hiçbir işe yaramadığı ortamda, fısıltı gazetesinin devreye girdiğinin farkında değil” ifadesini kullanan Yetkin, “İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın, AK Parti İl Başkanı Bayram Şenocak ile çalışmak istemediğini, ancak Şenocak’ın daha etkili bir torpille yerini koruduğunun ve eğer Erdoğan son üç gün gelip İstanbul’a kamp kurmamış olsa AK parti teşkilatının Yıldırım için elinin ucuyla çalışmaya devam edeceğinin konuşulduğunu duymamıştır. AK Parti içindeki bir ekibin kendi koltuklarını korumak için İstanbul’daki, Ankara’daki seçim sonuçlarını, her ne pahasına olursa olsun tersine çevirmek için çabaladıkları konuşuluyor” diye yazdı.

Yetkin, “Velev ki, zorlaya zorlaya sayımlarda, her türlü yöntem mubah sayılarak Yıldırım üç-beş bin oyla galip ilan edildi? Buna fanatik yandaşlar dışında kim inanacak? Milletin elinden seçim sandığını da çekip almış olmayacak mısınız? Halk sandıktan çıkanın kazanacağına da güvenemeyecekse, neye güvenecek? Bunu hiç düşündünüz mü?” sorusunu dile getirdi.

Murat Yetkin’in kişisel bloğunda yayımladığı yazının ilgili bölümü şöyle:

İtiraz kuşkusuz demokratik bir hak, sorun orada değil. Sorun, 17 yıldır iktidarda olan AK Parti yöneticilerinin gelinen aşamada kendi iktidarlarında düzenlenen bir seçimin sonuçlarını dahi kabullenemeyecek kadar iktidar sarhoşluğu içine düşmüş, iktidar ve onun nimetlerine bağımlı hale gelmiş olmaları.

AK Parti içinde bu durumdan hoşnut olmayan, yenilgiyi de kabullenme olgunluğunun gösterilmesini isteyenlerin mevcudiyeti biliniyor. Ama özellikle Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul ve Ankara dâhil beş büyük şehrin CHP’ye, bazılarının da ittifak ortağı MHP’ye kaybedilmesinden sorumlu tuttuğu seçim ekibinde bariz bir panik havası görülüyor; bu kişiler Türkiye’yi ne duruma düşürdüklerinin ve düşüreceklerinin farkında değiller ya da umursamıyorlar.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bunu engelleyip “dur” diyeceğine kenardan izliyor. Partili cumhurbaşkanı sisteminin sonuçlarından biri belki de…

Erdoğan, belki de medyanın artık yüzde 90 oranında kendi yörüngesine girdiği ve millet kesesinden dökülen paralara karşı hiçbir işe yaramadığı ortamda, fısıltı gazetesinin devreye girdiğinin farkında değil. Belki de günlerdir İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın, AK Parti İl Başkanı Bayram Şenocak ile çalışmak istemediğini, ancak Şenocak’ın daha etkili bir torpille yerini koruduğunun ve eğer Erdoğan son üç gün gelip İstanbul’a kamp kurmamış olsa AK parti teşkilatının Yıldırım için elinin ucuyla çalışmaya devam edeceğinin konuşulduğunu duymamıştır.

Belki de Beştepe personelinden aynı ekibin içinde olanlar, milletin kulaktan kulağa bunları fısıldadığını kendisine iletmiyordur. Ama bunlar konuşuluyor. AK Parti içindeki bir ekibin kendi koltuklarını korumak için İstanbul’daki, Ankara’daki seçim sonuçlarını, her ne pahasına olursa olsun tersine çevirmek için çabaladıkları konuşuluyor.

Belediye imkânlarının yandaşlara dağıtıldığına, ya da ne bileyim Fethullahçılarla zamanında girilmiş ilişkilere dair dosyalar konusundaki kimi uçuk kaçık iddialara hiç değinmiyorum bile. Velev ki, zorlaya zorlaya sayımlarda, her türlü yöntem mubah sayılarak Yıldırım üç-beş bin oyla galip ilan edildi? Buna fanatik yandaşlar dışında kim inanacak? Milletin elinden seçim sandığını da çekip almış olmayacak mısınız? Halk sandıktan çıkanın kazanacağına da güvenemeyecekse, neye güvenecek? Bunu hiç düşündünüz mü? Yoksa birileri, şu ana dek sükûnetini koruyan muhalefete rağmen, bazı kışkırtıcıları sokağa sürüp, bunları muhalefetin sokağa dökülmesi, dolayısıyla tabii ki kısa yoldan terörizm bağlantısı ilan etmeyi filan mı düşünüyor? Aman ha! Böyle bir adımın Türkiye’ye siyasi ve ekonomik maliyeti ağır olacaktır.

Herkesin gidip efendice oyunu kullandığı bir seçimin sonuçlarını, kendi beklentisine uymadığı için geçersiz kılmaya çalışan bir iktidarın, bırakalım seçmen gözündeki kaybını bir yana, uluslararası planda itibarının delik deşik olma ihtimali var.


Murat Yetkin'in yazısının tamamını okumak için tıklayın