Gündem

Murat Belge: Şu somut konjonktürde en büyük sorumluluk silahlı hareketin önderlerinde

'HDP’nin de sorumluluğu büyük. Zoru başarmış seksen kişi, kendilerini oraya gönderen iradenin hakkını vermeli...'

08 Ağustos 2015 18:14

Prof. Murat Belge, "Erdoğan iktidarda kalabilmek için çatışma istiyor; burası belli. Ama topluma, 'çatışma çıkaran' olarak görünmek de istemiyor. Bu da belli. O halde, şu ortamda olur olmaz eylem düzenleyip can almak, Tayyip Erdoğan’a yardımcı olmak demek" görüşünü dile getirdi. Kandil-İmralı-HDP bağlamındaki gelişmeleri değerlendiriken "Doğrusu 'içsel' hesaplaşma ihtimali bana daha 'muhtemel' görünüyor" ifadesini kullanan Belge, "Şu somut konjonktürde en büyük sorumluluk silâhlı hareketin önderlerinde. Ama HDP’nin de sorumluluğu büyük. Zoru başarmış seksen kişi, kendilerini oraya gönderen iradenin hakkını vermeli" dedi.

Prof. Belge, bu görüşleri, Taraf gazetesindeki köşesinde dile getirdi. Belge'nin "Kritil yolçatı" başlığıyla yayımlanan (8 Ağustos 2015) yazısı şöyle:
 

                             *   *   *  

Barış Süreci”nin rafa kalkması, “IŞİD’e savaş” naraları arasında Kandil’in bombalanması, bunlar 7 Haziran sonrası Tayyip Erdoğan’ın kendini bulduğu yerden çıkma politikaları; onun parçaları. Bu açıkça görülüyor. Koalisyon kurulamayacak, seçimi yenilemekten başka çare kalmayacak, bir yandan gerilim tırmanacak… Plan bu.

Plan bu da, PKK ne yapıyor? Haziran’dan bugüne girişilmiş silâhlı eylemlerin ne kadarı PKK sorumluluğundadır, bilemiyorum, ama en azından bazılarının öyle olduğu belli. Örgüt adına konuşanlardan da başka türlü bir açıklama gelmiyor zaten.

Bu eylemler “Dolmabahçe Mutabakatı diye bir şey yoktur; ben böyle bir şey tanımıyorum” diyen Tayyip Erdoğan’a karşı mı yapılıyor? “Biz güçlüyüz. Barış yolunu kapatırsan sana çok zarar veririz” demek amacıyla mı düzenleniyor?

Böyle bir amaç güdülüyor olmasının ihtimali var. Ama bunun etkili bir yöntem olduğunu düşünmüyorum. Bir kere, Tayyip Erdoğan’ın “ekmeğine yağ sürülüyor” denilen durumlardan. Erdoğan iktidarda kalabilmek için çatışma istiyor; burası belli. Ama topluma, “çatışma çıkaran” olarak görünmek de istemiyor. Bu da belli. O halde, şu ortamda olur olmaz eylem düzenleyip can almak, Tayyip Erdoğan’a yardımcı olmak demek.

Yoksa bunlardan ders çıkarması beklenen başkaları mı var? Yani, örneğin HPD? Örneğin, en başta, Selahattin Demirtaş?

Muhatap onlar ise, “ders” ne olabilir?

Ders” şu: “Yüzde 13 oy aldım diye kendini bir şey olmuş sanma. Silâh benim elimde, son kararı ben veririm.

Nitekim birisi Selahattin Demirtaş’ın haddini yazıyla bildirdi.

Doğrusu bu “içsel” hesaplaşma ihtimali bana daha “muhtemel” görünüyor.

Daha önce yazmıştım, ama ayrıntısına girmeden bırakmıştım: 7 Haziran’a yaklaşırken bu seçimin aktörlerden ikisi, AKP ve HDP açısından, hayatî önem taşıdığını düşünüyordum. Kazançlı çıksalar bir türlü, kaybederek çıksalar başka türlü, ama sonuç olarak uzun vadede belirleyici etkileri olacaktı.

Nitekim oldu.

Olan değişiklik HDP’nin büyük kazancı biçimini alarak tecelli etti. HDP şimdiye kadar oyunu alamadığı Kürt seçmenlerini kendine çekebildi; bunda, belki HDP’den çok Tayyip Erdoğan’ın Roboski’den Kobane’ye aldığı tavırlar etkiler oldu. HDP’nin daha büyük başarısı ise sol- liberal- demokrat kesimden oy alması oldu. Bu durum, HDP’yi sadece bir “Kürt” partisi olmaktan çıkaracak yolu açtı. Bu, HDP’nin seçim stratejisinin uyumlu bir sonucu, çünkü HDP aday listelerini bunu kollayarak yapmıştı. Liste hazırlamak tamam da, toplumun da mesajı alması ve kabul etmesi çok önemli. Böylece HDP bu ülkede uzun zamandır ya da belki hiç olmamış bir “sol muhalefet partisi” olma imkânını yakaladı.

Bu bana çok önemli görünüyor.

Nesnel koşullar, Kürt siyasi hareketinin parçalı bir yapıya bürünmesini zorunlu hale getiriyor. İşte, bunun sonucunda bir yanda HDP varsa, bir yanda da Kandil var; ikisi de Öcalan’ın düşündüklerine çok önem veriyor, vermek durumunda. Daha da birçok “merci” sayılabilir. Bu durum, doğal olarak, kritik bir durumda kimin son karar sahibi olduğu sorusunu getiriyor. Şimdiye kadar bunun cevabı “Öcalan”dı. Ama bütün hareket şimdi, şimdiye kadarki en kritik noktada. Burada “tartışmasız karar” çok güç. Hangi alternatif seçilse, mutlaka onun muhalifleri de olacak.

Bu noktada savaşmayı bugünden kestirilemeyecek bir zamana kadar sürdürme kararı verilirse, bu, HDP’nin vardığı noktanın, bu noktanın vaat ettiği imkânların hiçe sayılması demek olacaktır. O noktaya varmak hiç kolay olmadı. Ama neredeyse bir mucize gerçekleşti ve oraya varıldı. Bu fırsatın kaçırılması çok acıklı bir sonuç olur.

Şu somut konjonktürde en büyük sorumluluk silâhlı hareketin önderlerinde.

Ama HDP’nin de sorumluluğu büyük. Zoru başarmış seksen kişi, kendilerini oraya gönderen iradenin hakkını vermeli.

İlgili Haberler