Gündem

Murat Belge: Dündar ve Gül'ün tutuklanma gerekçesi casusluk; fesüphanallah!

"TIR'ların lafı, dedikodusu ta ne zamandır var"

08 Aralık 2015 14:27

Taraf yazarı Prof. Dr. Murat Belge, Can Dündar ve Erdem Gül’ün haberini yaptıkları için tutuklanmasına neden olan MİT TIR’larının dedikodusunun çok uzun zamandır olduğunu söyledi ve Dündar ile Gül’ün tutuklanması için “Fesüphanallah!” dedi.

Murat Belge’nin Taraf’ta “Kavram kirlenmesi” başlığıyla yayımlanan (8 Aralık 2015) yazısı şöyle:

Geçenlerde yazıyordum gene: Latince’de “de facto” diye bir ibare vardır, ama birçok Latince deyim gibi o da uluslararası kullanıma girmiştir. “İlle bizim dilimizde olsun” diyorsanız, bizim dilde de karşılığı var: “oldubitti” ya da “olupbitti”. Son birkaç yıldır bizim ülkenin günlük gerçekliği haline geldi bu. “Oldubitti” oluyor; ama bitmiyor. Çünkü ertesi günü yenisi ortaya çıkıyor. Oldubittileri birbirine bağlaya bağlaya gidiyoruz. Bakalım, nereye kadar?

Bu süreç aslolarak 17 Aralık’ta başladı. Bu tarihte yolsuzluklarla ilgili çeşitli iddialar ortaya çıktı. İddialar ciddiye alınmayacak gibi değildi. Nitekim ciddiye alındı. Ama hükümetin ciddiye alma tarzında bir tuhaflık vardı. Hükümet, iddiayı yapanlara karşı bir saldırıya geçti. Bildiğimiz hikâye, uzatmayayım. Şunu söylemeye çalışıyorum: hükümet hakkında, hükümetin bir tasarrufu hakkında eleştirel ya da suçlayıcı bir şey söylediğinde, bir beyanatta, bir açıklamada bulunduğunda, hükümete karşı bir “darbe girişimi”nde bulunmuş oluyorsun. En azından hükümetin ortaya koyduğu mantık bu. Ama iş yalnız hükümetle de kalmıyor zaten. Hükümet, adım adım, kendi istediği yargı düzenini oluşturdukça, hükümetin çeşitli alanlarda kurduğu mantık, yargının da kabullendiği ya da kabullenmek zorunda kaldığı mantık oluyor.

Şu “kirlenme “ terimi var ya, hani “çevrecilik”ten başlayan, “su kirlenmesi”, “hava kirlenmesi” analojisiyle başka alanlara da uygular olduğumuz kelime. AKP hükümetlerinin bu gibi uygulamalarıyla bir “hukuk” kirlenmesinin yanı sıra, bir de “kavram kirlenmesi” çıktı.

“Darbe” denince, bir ülkede Silâhlı Kuvvetlerin (genellikle o yapı içinde bir grubun) hükümete silâhlı bir müdahalede bulunduğunu, zor kullanarak ya da zor kullanma tehdidiyle iktidarı kendi eline aldığını anlarız. “Falan filan bakanlar yolsuzluk yapmıştır. Alın şunlar da kanıtı, konuşma bantları” diyerek “darbe” yapılmaz. Kimse tüfek elde ya da altında tankla “iktidarı ver” diye gelmiyor. Buranın da normal dünyada herhangi bir yer gibi olduğunu düşünerek, bu durumda kalan hükümetin istifa edeceğini düşünüyor.

Ama öyle olmuyor. Hep birlikte tanık olduğumuz sürece giriyoruz. Derken ortaya “silâhlı terör örgütü” çıkıyor. Bu silâhlı örgütün başında Fethullah Gülen var!

Başında Fethullah Gülen olan silâhlı terör örgütüne yardım ettikleri saptanan birtakım yayın organlarına kayyumlar atanıyor. “Oldubitti” bitmiyor. “De factism” bitmiyor.

Biteceği de yok. Gülen örgütü de hani epey iyi hazırlıklı olduğu için herhalde yolda başka kayyumlar da hazırlanıyordur.

Bu arada ortaya Cumhuriyet gazetesi çıkıyor. Onlarınki de bir başka türlü “yolsuzluk” yapıldığının ifşaatı sayılabilir (tabii “ifşa” çoktan “fâş” olmuş vb.). TIR’ların sınır ötesine taşıdığı mallarla ilgili bir haber.

Bu olayı da izledik, izliyoruz. Söylenecek laf çok, ama ben bugün “kavram kirlenmesi”nden tutturdum, gene oradan gideyim. Can Dündar ile Erdem Gül’ün tutuklanmalarının gerekçesi “devlet sırrını” açıklamak ve “casusluk” olarak açıklanıyor. Fesüphanallah!

TIR’ların lafı, dedikodusu ta ne zamandır var. Açtıranların mahkemesi başladı, neredeyse bitiyor (onlar da mı “darbe yapmak”tan yargılanıyordu?); TIR’ların ne taşıdığına dair hükümet canibinden (ve birbiriyle çelişen) çeşitli demeçler verildi. Ama bu şimdi “devlet sırrını açıklamak” oluyor. Böyle söyleyince, “Şimdiye kadarkiler fasa fisoydu, asıl sır bu” mu demiş oluyorlar?

 

Ama asıl “kavram kirliliği” casusluk konusu. Kimdir “casus” denen adam, ne yapar?

Her kelime gibi, bunun da türlü serbest kullanımı olabilir. Ama hukukta böyle olmamalı. Casus dediğin bir devlet hesabına çalışan bir adamdır. Devlet sırlarına erişmeye çalışır elbet; hizmetlerinde olduğu devlet adına; ama o sırlara eriştiğinde gazetede yayımlamaz, patronuna ulaştırır.

Oldubitticilik böyle gerektiriyor herhalde. Onu sustur, bunu sustur. “Ne oluyor, yahu?” diyenlere, “Baksana, silâhlı terör örgütü; baksana, darbeci; baksana, casus!” diyeceksin. Laf büyük, suç büyük! Tetikte olmak gerek.

Tabii “kirlenme” yalnız kavramlarda değil.