Taraf yazarı Murat Belge, 1 Kasım seçimine ilişkin olarak "Seçim yapılacak mı?" sorusuna cevap aradı. Belge, "Aşağı doğru bir gidiş sezinleyen Tayyip Erdoğan seçimi yenileme opsiyonundan vazgeçer mi? Vazgeçerse, seçimin yapılmamasını nasıl bir nedenle açıklar?" sorularınında 1 Kasım için belirleyici olacağını yazdı.
Belge'nin Taraf'ta "1 Kasım'a gelirken" başlığıyla yayımlanan (20 Ekim 2015) yazısı şöyle:
Her seçim, olup bitinceye kadar, bir bilmecedir. Bittikten, sonuçlar açıklandıktan sonra, bu sonuçların niçin normal olduğunu, zaten her şeyin böyle olacağını gösterdiğini uzun uzun açıklarız.
Şimdi, 1 Kasım’da yapılacak –bir dakika, “yapılacak” dedim ama, sahiden yapılacak mı? Yapılana kadar, bu da bir “bilmece” olabilir. Neyse, söylemek istediğim, 1 Kasım’da yapılması beklenen seçimin bu “bilmece” özelliğinin daha hafif kaldığıydı.
Bu alanda araştırma yapan anket şirketleri arasında daha ciddi çalışan ve güvenilir görünenleri de böyle öngörülerde bulunuyorlar: 7 Haziran’daki oy dağılımı tablosunda kaydadeğer bir değişiklik olmamış gibi görünüyor.
7 Haziran’da zaten yeterince gergin geçmiş bir dönemden sonra seçime gidilmişti. O gerginlik içinde verilmiş kararların, yapılmış tercihlerin, şimdi daha büyük bir gerginlik ortamında, değişmesi mümkündü; ama pek böyle olmadığı anlaşılıyor.
Yani, uzun lafın kısası, yüzde bir yüzde iki gibi çok düşük oranda değişiklik olması beklenen bir seçime gidiyoruz: Haziran’dan Kasım’a. Bütün bu gerginlik, bütün bu ölenler, yaralananlar, o yüzde ikinin oyunu çelmek için.
Bu kararı veren de Tayyip Erdoğan.
Peki, şimdi 1 Kasım’da seçim yapılır ve üç aşağı beş yukarı aynı sonuçlar alınırsa bu olan biteni Tayyip Erdoğan nasıl açıklayacak?
Altı ay kadar bir süre ne idüğü belirsiz bir hükümetle geçen belirsizliği ve bu süre içinde olanları nasıl açıklayacak?
Tayyip Erdoğan söyleyecek sözler bulur ve bunları o söylediği için can ü gönülden benimseyip tekrarlayacak kadrolar da zaten hazır bekliyor.
Ama bütün bunların niçin olduğunu gerçekten açıklamak istiyorsak, AKP’nin koalisyonla iktidar olamayacağını söylemek gerekiyor. Aslında buna da, “AKP” değil de, “Tayyip Erdoğan” demek daha doğru olacak. Bir önderle partisinin sorumluluklarını birbirinden ayırmak kolay olmasa da. Erdoğan’ın “önderlik etme” üslubunun özellikleri bunu mümkün kılıyor.
Sanırım Tayyip Erdoğan, iktidar konumunda oturmadığı koşullarda, bu noktaya gelinceye kadarki eylemlerinin bir yargı konusu olacağını düşünüyor.
Bir koalisyonun –muhtemelen büyük– ortağı olarak iktidarda bulunmayı devam ettirmenin de güçlükleri var. Bir kere, en başta, böyle bir koalisyonu kurmanın güçlükleri. Muhtemel muhatap MHP, o kadar muhtemel olmayan CHP, yolsuzluk iddialarını görmezden gelmeyi bir koalisyon koşulu olarak kabul edebilirler mi? Ayrıca, Erdoğan’ın şu anda sergilediği “Cumhurbaşkanlığı yapma uslûbu”nu kabul edebilirler mi? Onların, “Cumhurbaşkanlığı öyle değil, böyle yapılır” demesini Tayyip Erdoğan kabul edebilir mi?
Bütün bunlar gelip Tayyip Erdoğan’da düğümlenen çizgiler. Bunların daha görünür olanları. Erdoğan’ın “İslâm adına” kazanılmış ve on küsur yıl sürdürülmüş iktidarı elden çıkarma endişesinin derecesini bilmiyoruz. Bir demokrasi içinde böyle bir düşünce sözkonusu olamaz ama Erdoğan’ın ve ona bağlı kadroların “demokrasi” kavramını ve kurumlarını ne ölçüde benimsedikleri sorusunun da kesinleşmiş bir cevabı yok. Şu ana kadar öyle ya da böyle görülen belirtiler demokrasiye derin bir bağlılık işareti vermekten oldukça uzak. Erdoğan kendisi demokrasiyi istediği zaman binip istediği zaman da ineceği bir taşıta benzetmemiş miydi?
Dediğim gibi bunlar Erdoğan’da düğümlenen eğilimler, çizgiler; ama 1 Kasım’da alınacak sonuçlarla ne olur, nasıl bir hükümet kurulur gibi soruları cevaplandırmakta başka güçlükler de var. Örneğin, MHP… MHP –ya da Bahçeli– şimdiye kadar takındığı tavrı devam ettirecek mi? Herhalde evet, ettirecek. O zaman zaten pek fazla değişmesi beklenmeyen milletvekilliği oranlarıyla ne olacak? Nasıl bir hükümet kurulabilecek? Kurulabilecek mi?
Ve tabii, gene baştaki soru, 1 Kasım’da seçim yapılacak mı? Aşağı doğru bir gidiş sezinleyen Tayyip Erdoğan seçimi yenileme opsiyonundan vazgeçer mi? Vazgeçerse, seçimin yapılmamasını nasıl bir nedenle açıklar?