"Haydi Gel Bizimle Ol" programıyla gündemden düşmeyen Çiğdem Anad, amaçlarının sansasyonlara imza atmak olmadığını belirtiyor ve ekliyor: Müjde, paslarımı gole çevirinde ortaya gündem oluşturan sözler çıkıyor.
CNN Türk'e senelerini verdikten sonra ani bir kararla ayrılan ve iki yıldır NTV'de program yapan Anad, “Yöneticilerle aynı fikirleri paylaşamadığımızı gördüğüm için ayrılmaya karar verdim. Bugün geriye dönüp baktığımda doğru karar verdiğimi bir kere daha görüyorum” diyor.
Çiğdem Anad, günümüz medyasına ateş püskürüyor. Yapılan işleri yalan ve yanlı bulan Anad, “Haberi eksik, tek taraflı, çarpıtarak veren habercilerin hastayı öldüren kasap doktorlardan farkları yok” diyor
Benim için siyaset haberciliğinde örnek alınacak nadir isimlerden biriydi Çiğdem Anad. NTV'ye geçtikten sonra bu tarz haberlerde göremedik onu. Derken Haydi Gel Bizimle Ol programı sayesinde birden her hafta magazin gündeminde yer alan isim oluverdi. Yeni Şafak Gazetesi'ne hem programını, hem de uzak kaldığı, günümüz haberciliğinin geldiği noktayı konuştu..
Ziraat Mühendisliği okuduktan sonra gazetecilik yapmaya karar vermişsiniz. Nasıl oldu da gazetecilik mühendisliğin önüne geçti?
Ziraat mühendisi olarak iş bulsaydım, herhalde bugün balık çiftliklerinde çalışıyor olurdum ama bu alanda iş bulamadım. Avrupa Yakası'ndaki Binnur Kaya ile ortak tarafımız, ikimizin de Kaptan Cousteau ile çalışmak istemesi. İkimiz de istediğimizi gerçekleştiremedik. Ama o iyi bir oyuncu, ben de televizyoncu oldum. Fena mı? Mühendislik eğitimi düşünce sistematiğine büyük katkılar sağlıyor.
Her zaman otokontrolü elinde tutan bir karaktere sahipsiniz. Belki de bu gazeteciliğin getirdiği bir şey. Meslekte mücadele edemeyeceğim dediğiniz anlar oldu mu?
Oto kontrolü kaybeden insan, kendini kaybeder. Kendini kaybedersen, nerede bulacağını da bilemezsin. Bu meslekte benim boyumu aşan çok şey oldu tabii, gücünün yettiği yere kadar gidersin, tıkandığın yolda kulvar değiştirir, yürümeye devam edersin. İlkeler, değerler, erdemler zaman içinde değişebilir elbette ama seni var eden özelliklerini kaybedip boşluğa düşmeyeceksin.
Direksiyonu programcılığa kırdım
Güncel olayların her daim içerisinde olan ve bunları izleyiciye aktaran Çiğdem Anad eskiye dönüş yapmak istiyor mu?
Yirmi iki yıllık deneyimim bana şunu söyletiyor; habercilik yapılan en zor dönemdeyiz, son üç yıllık dönem haberciler için en zorlu süreç. Hepimizin siyasi görüşü var ama habercilik siyasi görüşlerimizi empoze ettiğimiz bir arena değildir. Köşe yazarlarını hariç tutuyorum. Şimdi herkes köşe yazarı kesildi. Ayrıca gerçekleri çarpıtıp, yorum yapan köşe yazarları da gazeteciliğe ihanet ediyorlar. Bu ortamda direksiyonu programcılığa çevirerek ayakta kaldım. Yarın ne olur bilmiyorum.
CNN Türk'te aktif rol oynayan Çiğdem Anad sanki kendini geri çekti. Bu sizin bilinçli tercihiniz miydi?
Biz CNN Türk'ü işinin ehli bir ekiple gece gündüz çalışarak, tek tek tuğla taşıyarak inşa ettik. Uzun yıllar iyi habercilik yaptık. CNN Türk'te geçen dokuz yılın ardından, kanaldaki sorunları aşma konusunda, kanalın gidişatı hakkında yöneticilerle aynı fikirleri paylaşamadığımızı gördüğüm için ayrılmaya karar verdim. İki yıl önce de ayrıldım. Bugün geriye dönüp baktığımda da doğru karar verdiğimi bir kere daha görüyorum. NTV ise kurumsallığını tamamlamış, oturmuş bir kanal. NTV'nin taşıyıcı kolonlara ihtiyacı yok. Benim yapacağım bir program, NTV'ye bir programlık katkı sağlıyor, bu da yetiyor.
Haydi Gel Bizimle Ol' da Aysun Kayacı ve Müjde Ar magazin üzerinden giderken siz haberci kimliğinizi ortaya koyuyorsunuz. Ekranda magazin konuşmak siyasi habercilikten gelen biri için zor mu?
Haber sadece siyaset değil ki. Aktüel haberler, magazin haberleri siyasi haberler kadar çok izleniyor, okunuyor. Siyasi haberlerde taşıdığımız sorumluluğu, diğer haber alanlarında da taşımalıyız. İyi siyasi muhabirlerin sayısı, iyi magazin muhabirlerinin sayısından kat be kat fazla. Bu gazete ve televizyon yöneticilerinin hatası. Açıkçası ben magazini de, aktüaliteyi de siyasi haberler kadar ciddiye alarak okuyorum, izliyorum ve sorularımı da aynı özenle seçip soruyorum. Programa gelen konuklar hakkında, program öncesinde okumadığım, izlemediğim bir şey kalmıyor. Konuklarla bağlantılı toplumsal değerleri öne çıkarıp o değerleri kurcalamak, konuşmak istiyorum.
Magazini ciddiye alıyorum
İzleyicilerin bazıları sizin duruma müdahalelerinizde 'İşte geyik muhabbet sürüyor. Ne gerek var bu durumu ciddileştirmeye' diyor. Siz gerçekten 'Bu ortam magazine kaydı bir el atayım şu olaya' diyor musunuz?
Örneğin; aldatma, kıskançlık, ikinci kadın olma durumu, terk edilme, bekaret, çok eşlilik, maçoluk, tek başına hayatlar gibi birçok konu. Bu konuları ilgili konuklarla konuşmak, bir zihin egzersizidir. Biz kimin nerede, kiminle, ne yaptığıyla uğraşmıyoruz. Biz o insanın yaşadıkları üzerindeki fikirlerini, hissiyatını soruyoruz, konuşuyoruz. Yaşananlar geyik değildir, ama geyik tarafı da yok değil.
Sorduğunuz soruların çoğu kez absürd karşılanması magazini daha ciddiye alarak karşılamanızdan kaynaklanıyor olabilir mi?
Evet…Magazini de ciddiye aldığımı yeterince anlattım zaten.
Haydi Gel Bizimle Ol programına nasıl hazırlanıyorsunuz? Konuşacağınız konuları siz tek başınıza bir liste olarak mı çıkarıyorsunuz?
Benim şu anda tek işim bu program. Hafta boyu ne var ne yok okuyup, konu seçiyorum. Prodüktör Nurcan Yaman ile konukların peşine düşüyoruz. Müjde, Pınar, Aysun evlerinde çalışıyor. Perşembe akşamı makyajda buluşuyoruz. Kimin ne sürprizi var diye merak ederek, programa başlıyoruz.
Programda bugüne dek tahammül edemediğiniz konuklarınız oldu mu ve siz böyle bir durumda ne yaparsınız?
Bir iki konuk dışında yüzü geçen konuğumuz çok iyi performans sergilediler. Her program bir performanstır. Sorularımızda konuklarımızın ilgi alanının dışına çıkmamaya çalışıyoruz.
Programda en çok hangi sunucuyla frekanslarınız uyuşuyor. Hepsi için birer cümle kurmanızı istesem…
Müjde benim verdiğim bütün pasları yakalar, gole çevirir. Aysun sürprizlerin kadınıdır, nerede ne diyeceği belli olmaz. Pınar neredeyse her konuya muhaliftir. Dördümüz birbirimizi tamamlıyoruz. Ne bir eksik, ne bir fazla.
Her hafta cuma günleri çoğu internet sitesi sizin o akşam programda konuştuklarınızla doluyor. sYola çıkarken olay yaratan program yapalım demediniz herhalde…
Biz malı ortaya koyarız, beğenen alır. Farklı kadınların, her türlü olay hakkında, birbirini anlayarak konuşabilmeleri önemliydi. Biz de becerdik bunu. Lafını sakınmadan, dilin kemiği olduğunu da unutmadan, farklı anlayışlara, açılara, tarzlara, üsluba saygı göstererek konuşabilmek önemli. Ben en doğrusunu bilirim ukalalığına düşmeden paslaşabilmek, kişisel çekişmelerden uzak durabilmek iyi, geliştirici.
Kandırmacanın şehri İstanbul
İstanbul Çiğdem Anad'ın mesleğine ve hayatına neler kattı?
İstanbul'a gelmeden saftım. Hala da ne kadar uyandım bilmiyorum. İstanbul insanı ilişkiyi alışveriş üzerine kuruyor. Senden alacağı yoksa, vereceği selam da yok. Bir yanıyla olumsuz, diğer yanıyla İstanbullu üretime, hasata uyarlı insan modeli. Bu şehirde ayakta kalmak için yarar ilişkisi daha çok gözetiliyor. Bu gerçeği anlamak ve kabul etmek zor oluyor tabii. Benim çocukluk ve gençliğim İstanbul'da geçti ama on beş yıl Ankara'da yaşayınca Ankaralı oluyorsun. Ankaralılar iyi muhabbet ettikleriyle ahbap olurlar, alıp vermeyle pek işleri olmaz. Mesleki yönden en çok beslendiğim yer ise Ankara'dır.
İstanbul'da en çok nerelere gidersiniz, hangi semtleri seversiniz?
İstanbul'da en çok Cihangir'i severim. Çengelköy ve Kanlıca'da da rahat ederim. İstiklal Caddesi'nde, Asmalımescit'te, Sultanahmet'te çok dolaşırım.
İstanbul'u birkaç cümleyle özetler misiniz?
Süratin, kandırmacanın, ufkun, şansın, yere yapışmanın, göğe çıkmanın, eğlencenin, üretimin kenti.