ABD'nin 45'inci Başkanı Donald Trump'ın 8 Kasım 2016'da görevine seçilmesinin birinci yılı doldu. Çoğu Alman gazetesi gibi Märkische Oderzeitung gazetesinin Trump'ın görevindeki bir yılının bilançosuna ilişkin yorumu da son derece eleştirel:
"Trump ve ekibi Amerikan demokrasinin sarsılmaz temellerini sarsmayı ve toplumu hiç olmadığı kadar derinlemesine bölmeyi başardı. Trump siyasi başarılara imza atamadı. Bu bir yıllık süre sonrasında tek bir şey belli oldu: Trump kendiliğinden görevini bırakmayacak, partisi de onu kapıdışarı etmeyecek. Dünya kamuoyu (en az) üç yıl daha Trumpizm korkusu ile yaşayacaktır.”
Neue Westfälische gazetesi ise Trump'a karşı muhalefetteki Demokrat Parti'nin karşı atağı beceremediğine dikkat çekiyor:
"Kullandığı dildeki pervasızlık, çıkışlarındaki densizlik, körüklediği anlaşılmazlık ve attığı tweetler ile bu anlaşılmazlığı siyasi alan kazanımlarına döştürmesi, tüm bunlar Amerikan halkının istikrarlı üçte ikilik çoğunluğunun onaylamadığı şeyler. Buna rağmen bu durum 2018 yılında yapılacak ara seçimde bir iktidar değişiminin ön habercisi olarak algılanamaz. Çünkü demokratik bir yeniden diriliş yaşanması beklenmiyor. Clinton fiyaskosundan sonra enkaz halindeki Demokrat Parti'nin ne program ne de karizmatik bir kişilik sunması olası. Oysa ki görevdeki Başkan'ın trübinlere oynayan fevrî politikalarına sağlam bir karşı programla tepki verilmesi her zamankinden daha gerekliydi. Bu nedenle Trump'ın kendi kendini çelmeleyeceği ümidine bugün hiç kimse kapılmamalı. 2020'de yeniden seçilmesi bile mümkün.”
Die Rheinpfalz gazetesi de Trump'ın bir yılını irdelerken Amerikan toplumunun son derece bölünmüş durumuna vurgu yapıyor:
"ABD'nin 45'inci Başkanı muazzam bir kibir ile kendini er zor işlerin üstesinden gelecek bir Herkül gibi görüyor. Böyle birinin bu saygıdeğer demokrasinin bir numaralı temsilcisi olabilmesi Amerikan toplumunun ne kadar bölünmüş, hoşnutsuz ve güvenden yoksun olduğunu gözler önüne seriyor. Gereğinden fazla sayıda Amerikan vatandaşı sadece bu tarzda, herşeye karşı çıkan bir siyasetçi ile becereksiz ve vatandaşa uzak bir devletin kurtarılmasının mümkün olduğuna inandı. Bugün de Amerikan vatandaşlarının yüzde 35'i hâlâ ona inanıyor. 'Make America Great Again' (Amerikayı Yeniden Harika Yap) sloganı onlara ilahî bir müjde gibi geliyor. Başkan Trump'ın bir yıllık dönemi ardından söylenecek olumlu bir şey yok. Amerikan toplumu ise eskiye kıyasla iyice bölünmüş durumda.”
50 ülkeden 120'den fazla politikacı ile çok sayıda iş insanının yurtdışındaki off-shore hesaplarını ortaya çıkaran "Cennet Belgeleri"nin yayımlanmasının yankıları devam ediyor. Stuttgarter Zeitung yorumunda vergi cennetleri konusunda Avrupa ülkelerinin sorumluluklarını hatırlatıyor:
"Vergiden tasarruf etme modellerini kullananlar her ne kadar kendilerine yöneltilen açgözlülük suçlamasını sineye çekmek zorunda olsalar da, bu skandalların yaratıcısı onlar değil! Çünkü vergi politikalarını yapan siyasettir. Eğer Lüksemburg, İrlanda ya da Hollanda gibi ülkeler vergi yasaları çıkartıyor ama aynı zamanda kazanca göre vergilendirme prensibini alaya alan anlaşmalar imzalıyorlarsa, o durumda Cayman adalarındaki uygulamalar konusunda öfkelenmenin bir anlamı kalmıyor. Avrupa'daki bazı ülkelerin vergi tavizi karşılığında holdinglerden istihdam teminatı almayı ümit ettikleri aşikar bir durum. Ne yazık ki bu gibi holdinglerle savaşmayı göze alacak cesaret kimsede yok.”
© Deutsche Welle Türkçe
ÇA,BD