Yaşam

Moda tutkunları da artık kriz mağduru

Moda tutkunları ekonomik krizin darbesiyle birer kriz mağdurlarına dönüştü.

14 Şubat 2009 02:00

Moda tutkunları ekonomik krizin darbesiyle birer kriz mağdurlarına dönüştü.

Kişinin modaya uygun ama bütçesini de denkleştirerek yaşaması anlamına gelen 'resesyonista'lık; eğlence, yeme-içme ve güzellik dünyasını sarıp sarmalıyor.

Radikal'in haberine göre; şehirde yeni bir insan dolanıyor. Ekonomik krizin mağdura çevirdiği 'fashionista'lar (moda tutkunları) hiç olmadıkları kadar tutumlu davranarak, sokak sokak dolaşıp makul fiyatlı mağaza, restoran, güzellik merkezi arıyor. Pahalı bir spa'ya gideceğine yüzüne kivi süren, pahalı bir cekete gönül ve akabinde para kaptırmaktansa anneanne sandığında keşfe çıkanlar, artık etikete bakmayı refleks, daha ucuzunu bulana kadar beklemeyi de düstur edinmiş durumda. Az parayla stil sahibi olmak her dem mümkündü. İkinci elcilerle senli benli olacak kadar samimiyeti ilerletmek ya da dolap diplerini karıştırmak zaruret almadığı sürece eğlenceli de gelirdi ama bu kez durum biraz farklı.

Resesyonistalar alacaklarını zaten alıyor ama bunu yaparken eskisi kadar bonkör davranmıyor. Üç kuruşun değil ama 10 bin liranın hesabını yapıyor.

Kavram ilk kez ünlü online sözlük Mcmillan'da telaffuz edildiğinden beri, modacılardan sanatçılara, yazarlardan sokaktaki insanlara kadar herkesin dilinde.

TliErecessionista.hlagspot.com adresinde konuyu ince ince anlatan Los Angeles'lı pazarlama müdürü Mary Hail, "Şık olmak için çok para harcamak şu zamanda pek şık durmuyor" diyor. 20 ülkeden 20 bin düzenli okuyucusu olan blog'da resesyonista olmanımn altın kuralları var. Hollyvvood'lu ünlülerin bile tutumlu davrandığı zamanlarda Oscar VVilde'ın "Bana lüksleri verin, ihtiyaçlar olmadan da yaşarım" sözünün biraz lüks durduğunu söyleyen Hail, "Kriz bahane, insanlar bu duruma zaten bir gün uyanacaktı" diye ekliyor. Dünyada durum buyken bizim cephede neler oluyor, araştırdık.

Ece Sükan (Model, oyuncu)

Bence fashionista olmak stil sahibi olmak demek değildir en başta. Resesyonista kavramı biraz olsun fashionista'ları rahatlatmak adına ortaya atılmış bir kavram, çünkü 'son moda' olan her şeyi bir çırpıda satın alıp giymek komik bir durum. Resesyonista bir hayat tarzı belirlemek için krizin ortaya çıkması tetikleyici olmuştur mutlaka ama fashionista'ların bu duruma geçebileceklerini düşünmüyorum. Ortamdaki havaya uymak için kendilerini böyle
göstermeye çalışacaklardır çünkü şu anda bu 'moda'. Söylemlerinde indirimi takip ettiklerini, gece dışarı az çıktıklarını belirteceklerdir ama ruhları fashionista olduktan sonra bu ancak göstermelik olarak kalacaktır. Çünkü indirim zamanı alacağı marka ayakkabının modası geçmiş olacaktır en basitinden. Resesyonista olarak yaşamak için verilen tüyolar her zaman geçerliydi birçokları için. Ve hu kimseler fashionista değildi zaten. Sonuçta hayatımızı yaşamak, giyinmek ve her konuda seçimlerimizi yapmak için öyle ya ela böyle yaratıcılığımızı kullanmamız şart. Resesyonista olarak yaşamak da kıyafetlerimizden yediğimize, eğlence anlayışımızdan kremlerimize kadar, yaratıcılığımızı kullanabilmemiz, algılarımızı açık tutup hayatı kendi stilimize göre oluşturmamız demek.

Eda Taşpınar (Tasarımcı)

İnsanların sosyoekonomik durumlarındaki değişiklikler tabii ki alışkanlıklarında, önem sıralamalarında ve takip alanlarında da farklılıklar yarattı. Bu durumun en önemli sonucu tüketim için algının farklılaşması. Bu farklılaşma doğal bir süreç olarak en çok moda dünyasını etkiledi. Bunu büyük modaevlerinin ve markaların, farklı kesimlere hitap eden alt kategori markalarla hayata geçirmiş olduğu koleksiyonlardaki pazar arayışlarından algılamak da mümkün. Comme des garcons for H&M, Viktcr Rolf for H&M en önemli örnekler bence.

Ancak unutulmaması gereken nokta şu ki; moda dünyası, genelinde çak önemli bir ekonomiyi ve istihdamı temsil ediyor ve bir şekilde sağlıklı olarak sürekliliğini sağlamak gerekiyor. Bugün yaşamlar krizin en önemli sebebinin, Usan arın ihtiyaçlarından fazla Nüks tüketime' yönelmesi şeklinde özetlenmesinin, toplumda bu sektörün geneline haksız bir tepki yarattığına inananlardanım. Her krizin başka tüketimler için fırsat yarattığını söylemek hiç zor değil, benzinli araçlar yerine doğa ve bütçe dostu hybrid araçların ön plana çıkması, doğal bazlı ve daha uygun bütçeli kozmetik ürünlere yönelinmesi, organik gıda tüketimindeki artış, kampanyaların ve indirimlerin takip ediliyor olması, insanların tüketimden değil sadece tüketim biçimlerinden vazgeçtiklerinin en önemli göstergesi bence. Neticeye baktığınızda bir kez daha bilinçli tüketimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Stil sahibi olmanın sadece büyük ve pahalı markalardan geçmediğini bugüne kadar devamlı savunmuş biri olarak söyleyebilirim ki, önümüzdeki günler hepimiz için değişim, bireyselleşme ve farklılaşma süreci olmak durumunda.

Ahu Yağtu (Model, oyuncu)

Ben doğuştan resesyonistayım. Kriz öncesinde de uyguladığım bazı kurtarıcı fikirleri paylaşayım sizinle: Öncelikle her gün dışarıda yemek fikrinden epey uzaklaştım. Değişik mönüler oluşturup evde de mükellef yemekler, kahvaltılar hazırlıyorum. Gece dışarı çıkmak yerine ev partilerini tercih ediyorum. Çevremde gözlemlediğim şeyler de var: Evde geç saatlere kadar içki içip gece 2'den sonra dışarı çıkmak, yemek yiyen arkadaş grubuna yemeğini yiyip dahil olmak, bir gece kulübünden diğerine yürürken yolda tekel bayiinden birer bira alıp geceye devam etmek gibi... Gelelim alışverişe... Bu ara stil danışmanlığı hizmeti almak isteyenler çoğaldı. Gardırop detoksu yaptığım müşterime dolabındaki eksikleri, fazlaları söyledikten sonra kendisi ne tip ürünlere yönelebileceğini kestirmiş oluyor. Herkese öncelikle var olan kıyafetlerini gözden geçirip farklı kombililer yaratarak, kıyafetleri revize ederek (keserek, ters giyerek vs.) farklı formlar elde edip Değerlendirmelerini öneririm ki ben de bu yöntemi çok sık uyguluyorum. Böyle dönemlerde vintage ve ikinci el butiklerden faydalanmak en doğru seçimlerden biri. Bu arada Şok market bana Migros'tan daha yakın olduğu için ve temizlik ürünleri daha makul fiyatta olduğu için ben de Şok'tan alışveriş ediyorum. Hatta bir sloganımız bile var: vBugün ben de Şok'a girdim!' Meyve ve sebzeleri pazarlardan, kurııyemiş-çerezgibi gıdaları Mısır Çarşısı'ndan, bazı ev ihtiyaçlarını (dolap, sandık, hurç, sürahi, küllük vb.) Eminönü ve antikacılardan karşılamayı tercih ediyorum. Taksi yerine metro kullanıyorum. Daha fazla pazarlık etmeye başladım ve artık gerçek ihtiyaçlarıma yöneliyorum.